Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Paylaşım Yap
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Kafana takılan neler var?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Size Özel
Makaleler
Hakan Orhan
Hakan Orhan
66.0K UP
Uyarlayan 15 saat önce 3 dk.

Bilim insanları, insanın gezegen üzerindeki etkilerini incelediğinde, genellikle türlerin yok oluşuna odaklanır. Ancak araştırmacılar giderek insanların; hayvanları evcilleştirme, türleri başka yerlere taşıma ve avcılık gibi faaliyetleri aracılığıyla yeni türlerin, yeni özelliklerin ve benzersiz ekosistemlerin ortaya çıkmasına yol açan evrimsel bir güç haline geldiğini göz önünde bulunduruyor.

Yakın zamanda Proceedings of the Royal Society B dergisinde yayımlanan bir makale, değer verdiğimiz yaşamın biyolojik çeşitliliğini korumak istiyorsak insan kaynaklı bu yaratımın doğasını ve aynı zamanda insan kaynaklı yok oluşların etkilerini anlamamız gerektiğini savunuyor.

1
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Veli Sarıgül
Veli Sarıgül
153.8K UP
Yazar 1 gün önce 29 dk.

İnsanlık tarihine şöyle bir göz attığımızda, etrafımızdaki canlı ve cansız pek çok varlıkla sürekli bir etkileşim halinde olduğumuzu fark ederiz. Bu etkileşimin nedenini yalnızca hayatta kalma dürtüsüne indirgeyemeyiz tabii ki. İnsan, çevresini gözlemlemiş, anlamlandırmış ve çoğu zaman da ona bir anlam yüklemiştir. Bazen bir çakıl taşını keskin bir alete dönüştürmüş, bazen de gökyüzünde süzülen devasa kanatlı canlılara hayranlıkla bakıp onlara kutsal nitelikler atfetmiştir. Fakat bu ilişki sadece gökte süzülen varlıklarla sınırlı kalmamış; karada yürüyen, suda yüzen ve türlü biçimlerde insanın hayatına dokunan birçok hayvanla da benzer bir anlam bağı kurulmuştur.

Yani hayvanlarla kurduğumuz ilişki, yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda düşünsel ve simgesel düzeyde derinleşmiştir. Kimi hayvanlar avlanmış, evcilleştirilmiş ya da çalıştırılmış; ama aynı zamanda kimi zaman rehber, kimi zaman uyarıcı, hatta kimi zaman da doğrudan kutsal kabul edilmiştir. Bu canlıların bazıları, gündelik yaşamın olağan akışında bize eşlik ederken| bazıları ise büyük felaketlerin, savaşların ya da doğa olaylarının anlamlandırılmasında, tıpkı tanrısal bir el gibi yorumlanmıştır. Böylece hayvanlar, hem pratik işlerde hem de ruhani ya da kültürel düşünce sistemlerinde yer almaya başlamış; kimi toplumlarda bir tanrının simgesi, kimilerindeyse doğanın ruhunu temsil eden figürler haline gelmiştir.

6
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Görkem Bakırcı
Yazar 1 gün önce 12 dk.

Limbik sistem, duyguların ve davranışların düzenlemesine yardımcı olan birbirine bağlı beyin yapıları grubudur. Özellikle beslenme, üreme, yavrulara bakma gibi davranışlarda, savaşma ve kaçma gibi tepkimelerde, yani hayatta kalmak için gerekli olan davranışlarda rol oynar. Limbik sistemin parçaları hafıza, düşünce ve motivasyonları işleyerek diğer beyin bölgeleriyle uyumlu bir şekilde çalışır ve ardından vücuda nasıl bir tepki vereceğini söyler.

Limbik sistem, başlangıçta ''koku beyni'' anlamına gelen Yunanca terimlerin birleşimiyle rhinencephalon olarak adlandırılmıştı. Çünkü limbik sistemin koku alma duyusuyla ilişkili olduğu düşünülüyordu. 1878 yılında cerrah Paul Broca, "le grand lobe limbique", yani "büyük limbik lob" olarak adlandırdığı yapıyı tanımladı. Latince "limbus", yani "sınır, kenar" kelimesinden türetilen limbik terimini, beyin korteksinin kıvrımlı kenarına uyguladı.

12
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
İrem Holat
İrem Holat
10.6K UP
Yazar 2 gün önce 7 dk.

Çağımızın hastalığı olarak da bilinen kanser, Türkiye’de ve dünyada her gün pek çok insanı etkiliyor. Kanserin türüne ve yayılma derecesine göre de değişmekle beraber, en yaygın tedavi yöntemleri tümörün ameliyatla alınması, kemoterapi ve radyoterapi. Bu yöntemler tedaviyi daha etkin kılmak için genellikle tek başına değil kombinasyonlar halinde kullanılıyor. Örneğin bölgesel bir tümör ameliyatla çıkarıldıktan sonra vücutta kanser hücrelerinin kalmadığından emin olmak için hastalar sıklıkla radyoterapi görüyor. Ancak, kanser ortaya çıktığı bölgeden çevre lenf bezlerine ve vücudun diğer bölgelerine yayıldıysa, yani metastaz yaptıysa, ameliyat pek mümkün olmuyor. Kemoterapi ve radyoterapinin ortak noktası kanser hücrelerine dış etkenlerle hasar vererek bu hücrelerin öldürülmesini amaçlamalarıdır. Fakat bu tedavi yöntemleri yalnızca kanser hücrelerine spesifik değiller, yani vücuttaki sağlıklı hücreleri de etkiliyorlar ve bu da kanser tedavisi gören hastalarda pek çok yan etki olarak karşımıza çıkıyor. Ayrıca, bu yöntemler tedaviye direnç kazanan kanserlere karşı yetersiz kalabiliyor.[1]

Peki kanserden kurtulmamızın başka bir yolu yok mu? Cevap, evet. Örneğin kanserle daha etkili şekilde savaşabilmek için CAR-T hücre terapisi, tümör infiltran lenfosit terapisi gibi vücudun kendi bağışıklık sistemini kanserle savaşmak için yeniden programlamaya dayalı hücresel tedavi yöntemleri geliştiriliyor. Son yirmi yılda özellikle bu yönde çalışmalar ivme kazanmakta ve başarılı sonuçlar elde edilebiliyor, ancak bu yöntemlerin de kendilerine özgü sınırlılıkları var. Örnek vermek gerekirse, bu tedaviler hastanın bağışıklık sisteminin istenmeyen düzeyde aktifleşmesine neden olabiliyor ve bu da hastanın ölümüne kadar varan ciddi sonuçlar doğurabiliyor.[2] Bu yazımızda kansere karşı mücadelemizde daha farklı bir yaklaşımı ele alacağız: Kanseri aç bırakmak!

10
1
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Poyraz Savaş
Poyraz Savaş
115.8K UP
Çeviren 3 gün önce 5 dk.

Michael Crichton 1990 yılında Jurassic Park romanını yayımladığında, kitapta parkın göletlerinden birinde geçen korkutucu bir kovalamacaya da yer verdi. Romanda Lex ve Tim adlı çocuklara bakan kurgusal paleontolog Alan Grant, uyuklayan bir Tyrannosaurus rex'in yanından gizlice geçip gölün karşısına geçmeye çalışır. T. rex, onları adeta dünyanın en büyük timsahıymış gibi takip eder. Sahne o kadar dikkat çekiciydi ki, serinin yeni filmi Jurassic World: Rebirth filmi için yeniden uyarlandı.[1] Peki tiranozorlar filmlerde ve kitaplarda yüzebiliyorken, gerçek hayatta yüzebilirler miydi?

Etçil dinozorlar genellikle iyi yüzücüler olarak düşünülmez. Aslında, 20. yüzyılın büyük bir bölümünde paleontologlar, otobur dinozorların T. rex, Allosaurus ve diğer yırtıcılardan kaçmak için nehirlere ve göllere yöneldiklerini yanlış bir şekilde varsaymışlardır. Bu tür etoburların yüzebildiğine dair doğrudan bir kanıt bulunmamaktaydı. Ancak, dünyanın çeşitli yerlerindeki fosil alanlarında bulunan dinozor yüzme izleri, T. rex, kuşlar ve bunların akrabalarını içeren teropod dinozorların, tahmin edilenden daha suya yatkın olduklarını ve hatta kendilerine has bir ''köpek stili'' yüzme tekniğine sahip olabileceklerini göstermiştir.

9
1
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Daha Fazla İçerik Göster
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Keşfet
Ara
Yakında
Sohbet
Agora

Bize Ulaşın

ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close