Hayatımı tanımlayan kavram ne yazık ki "depresyon". Genelde sıradan konuşmalarda da sık sık ne kadar yaşama isteğim olmadığını da dile getiririm bu yüzden bu bilgi hakkımda bilinmesi gereken bir şey olarak dursun burada.
-
Felsefeyle aram pek yoktur. Soruların sorulmasını severim ancak bu soruları cevaplama çabasının bilimsel metotlara dayandırılmasını isterim. Bilime güvenim tamdır çünkü bilimsel bilgiye erişme yöntemimiz gayet sağlamdır bana göre. Bilimsel metotlarla elde edilmiş bilgiye güvendiğim ve bazı düşüncelere tamamen saçmalık gözüyle bakabildiğim için kendimi "agnostik" olarak tanımlamam, ne kadar yanlışlanabilir olsa da bilimsel bilgilere güvenirim, ama "inanmam", güvendiğim bilgilerin yine bilimsel metotlarla yanlışlanması durumunda muhtemelen şok olmaktan ziyade hoşnut olurum gibi hissediyorum.
-
Edebiyat da benim ilgi alanımda değil. Yani edebiyattan diğer edebiyat aşıkları gibi zevk alamıyorum, abartılı, süslü cümleler, eğer estetik kaygının güdüldüğü net olan bir şiirde değillerse beni çok bayıyor. Edebî açıdan zengin bir roman okumak beni sıkabilir, romanları bir kitap gibi, bir oyun gibi hikaye anlatma aracı olarak görüyorum. Romanlardan beklentim zengin hikaye, ilginç karakterler falan.
-
Müzik dinlemeyi çok seviyorum ama o konuda da çok bilgi sahibi biri değilim. Elbette kıyıda köşede kimsenin bilmediği inanılmaz parçalar keşfettiğimde sanki müzik üzerine konuşulabilir biri gibi hissediyorum ama dinlediğim en meşhur grupların bile bütün albümlerini dinlememişimdir ve üyelerini de bilmem. Bazı durumlarda grubun akıbetini merak ettiğimde ya da sevdiğim albümlerle sevmediğim albümleri kıyasladığımda aradaki farkın ne olduğunu öğrenmek için küçük bir araştırma yaptığım oluyor ancak bu beni müzik alanında yetkin biri yapmıyor, sevdiğimiz gruplar hakkında çok konuşacak şeylerim de olmuyor. Sadece müzik dinlemeyi aşırı seviyorum, o kadar.
-
Siyasî görüşüm biraz farklı benim. Kendimi "ilerici faşist" olarak tanımlıyorum, kimileri bana "aydın despot" diyor. Bana soracak olursanız dünya fazla kusurlu ve iyi insanlar yitip gidiyor bu dünyada, yeterince gücüm olsaydı iyi insanlarla kötü insanları dünyanın iki ayrı kutbuna ayırmak isterdim. Özür dilemekten korkmayan, trafikte hız yapmayan, kimseye kaba davranmayan insanlarla dolu bir dünya olmasını isterdim. Bence bu dünyanın ihtiyacı olan sadece birkaç milyon insan, gerisi o birkaç milyon insanı aşağı çekiyor ne yazık ki. Dünyadaki kötülüğün ne kadar fazla, aptalların, kabaların sayıca ne kadar çok olduğuna şaşırarak büyümeme izin veren bir yerde yetiştim, daha nezih bir yerde yetişsem belki dünyanın geri kalanı için daha fazla üzülebilirdim ancak kötü insanların gerçekten ne kadar çok olduğunu bilseniz şaşırırsınız. Ne kadar fazla insan çocuklarına bağırıyor, ne kadar fazla insan çeşitli alanlarda hileler yapıyor, ne kadar fazla insan kendi işini biraz olsun geciktirdiği için başkalarına küfürler ediyor bir bilseniz keşke... Aptal insanlar, ailesinden gördüklerini hayatın gerçeği sanıp değişme gereği duymayanlar ya da neyin ne olduğunun farkında olsa dahi direkt kötü olan insanlar... Empati kuramayanlar... Benim gibi insanlar bu dünyanın azınlığı ve elimde olsaydı dünya iyiler için bir ütopya, kötüler için ise bir cehennem olurdu. Bu düşüncemin elbette çok fazla ayrıntısı var ama burada anlatmam tamamen yersiz olurdu.
Üyelik Tarihi
4 yıl önce üye oldu
Yaşadığı Yer
Ankara, Türkiye
Doğduğu Yer
Ankara, Türkiye
Cinsel Kimlik
Düz Cinsiyetli (Cis/Cisgender)
Cinsel Yönelim
Panseksüel (Omniseksüel)
İlişki Durumu
Bekar / İlişkisi Yok
Din
Hiçbiri (Dinsiz / Ateizm)
Siyasi İdeoloji
İlerlemecilik
Güncel Eğitim Seviyesi
Üniversitede dersler aldım; ama bitirmedim.
Canlılığın Varoluşuna Yönelik Tutum
Materyalist Evrimci