Evrimsel biyoloji literatüründe sıkça karşılaşılan bir söylem vardır: Genler “bilgi taşır”, organizmalar çevreleri hakkında “bilgi içerir”, doğal seçilim ise nesiller boyunca “uyumlu bilgi birikimi” yaratır. Bu söylem, ilk bakışta masum bir metafor gibi görünse de, epistemolojik açıdan son derece yüklü bir iddia taşır. Eğer gerçekten doğal seçilim bilgi üretiyorsa, o halde insan zihninden, bilinçten ve niyetten bağımsız işleyen fiziksel süreçlerin “epistemik statüsü” olduğunu kabul etmemiz gerekir. Bu, bilgi kavramının geleneksel anlayışını kökten dönüştürecek kadar radikal bir fikirdir.
Bu yazının temel derdi, tam da şu soruyu ciddiye almaktır: Evrimsel bilgi denilen şey, gerçekten “bilgi” olarak adlandırılmayı hak ediyor mu, yoksa yalnızca işe yararlılık, uyum ve hayatta kalma başarısının metaforik bir şekilde yeniden paketlenmiş hali midir? Diğer bir deyişle, doğal seçilimin ürünlerini “bilgi” diye nitelendirdiğimizde, epistemolojik olarak sağlam bir kavram mı kullanıyoruz, yoksa gezegenin üzerinde olup biten kör bir elenme sürecine insani kategorilerimizi mi yansıtıyoruz?