Sözün Yükselişi, Nezaketin Çöküşü
İnsan, varoluşun başında
sessizdi.
Söz yoktu henüz,
bedenin dili vardı yalnızca,
ve sevginin dokunuşu
anlamlara yetiyordu.
Zaman aktı.
Bu dil yetmemeye başladı.
İçimizde büyüyen düşünceler,
taşan duygular
bir çıkış aradı.
Ve biz,
sözü var ettik.
Sevgimizi, öfkemizi,
hayranlığımızı, kırgınlığımızı
dillere döktük.
Dillerle birbirimize köprü olduk,
ama zamanla
köprüler duvara dönüştü.
Sözler unutulmaya başlayınca
yazıyı icat ettik.
Taşa kazındı kelimelerimiz,
kağıda aktı geçmişimiz.
Ve biz,
Bilgiyi var ettik.
Ama bir yerde
hata ettik.
Bilgiyi çoğaltırken
nezaketi azalttık.
Sözlerimizi bilen
kalbimizi unuttu.
Yazdıklarımız büyüdü,
ama kalplerimiz küçüldü.
Nefretin sesi
nezaketten daha gür çıktı.
Kibir,
bilgeliğin önüne geçti.
Ve insan,
kendi dilinde kayboldu bir gün.