İlkel Olan Kim Şimdi ?
Atalarımız evet, o “ilkel” dediğimiz insanlar o anlamsızlığın çıplak ve yakıcı gerçekliğiyle doğrudan yüzleştiler.
O boşluk, o anlam yoksunluğu onları ya delirtecekti ya da yaratmaya zorlayacaktı.
Ve onlar yarattılar: mitler, tanrılar, kutsal duygular ve anlatılar…
Bu yapılar, anlam arayışının değil, anlamsızlığa karşı verilen içgüdüsel bir savaşın ürünleriydi.
Birer çözümden çok, birer savunmaydı.
Modern insansa bu yaratımları miras aldı ama özünü değil, sadece kabuğunu.
Anlamı aramayı unuttuk; elimizde kalan tek şey dogmaların çatışan yankıları.
Bu mitolojik ve duygusal yapılar arasındaki içsel tutarsızlıklarda yönümüzü kaybettik.
Çığlığımız artık varoluşa değil, sistemin bize sunduğu olaylara dönük.
O yüzden bugün anlamı olaylara indirgemekten başka bir yol bilmiyoruz.
Özden koptuk, derinliğe yabancılaştık.
Anlamı yaşamak yerine onun simülasyonlarını tüketiyoruz.
Gördüğümüz, hissettiğimiz, belkide inandığımız her şey başkasının anlam sancısının gölgesi yalnızca.
Ve belki de bu yüzden…
Biz, o “ilkel” dediğimiz insanlardan daha da ilkel kaldık.
Çünkü onlar boşluğa bakıp yaratmıştı,
Bizse hazır olanı tekrar ediyor, çelişkiler arasında kayboluyoruz.
Son Söz :
“Atalarımız anlamaya çalışmayla savaştı;
biz ise onların anlamlandırdıklarının çelişkileri arasında çığlık atıyoruz.”