Malum gece gelirken nazik olma
Malum gece gelirken nazik olma,
Yaşlılık, yanıp kül olsun günün sonunda;
Delirsene, çıldırsana ışığın ölümünün karşısında.
Çok bilenler çıkıp “yolun sonu görünüyor” derler,
Ama “terzi kendi söküğünü dikemezmiş” lafını bilmezler
Çünkü onlar ayağını direyenlerden olur ışığın ölümünün karşısında
Son evreye gelmiş iyi kalpli adam, nasıl da ağlıyor?
Kumdan kalelerinin yıkılışını, yemyeşil koyda seyrederken,
Yine de yapmaya çabalar her karanlık dalganın ardından.
Serseriler talih kuşu yakalamaya çalışırken,
Bastığı yerin artık olmadığını henüz fark ederler,
O malum gecede yine de kaba davranırlar.
Ölümün şafağına gelince somurtkan adamlar,
Kör, ümitsiz gözlerin, kayan bir yıldız gibi alev topuna döndüğünü görür,
Onlar bir çift alev topuyla aydınlatır, ışığın olmadığı yeri.
Ve sen, babam benim, şu en üzücü anda,
Yalvarırım bana göz yaşınla lanet et, beni kutsa,
Malum gece gelirken sen de savaş,
Kükre, kükre ışığının ölümünün karşısında.
Dylan Thomas - Do not go gentle into that good night
Çok sevdiğim bu şiiri deneysel uyarlamam/çevirimdir." Dylan Thomas türk olsaydı bu şiiri nasıl yazardı?" sorusuna, kendi cevabım bu. İtallik yaptığım yerde kullanmış olduğum "kükre" kelimesi fikrini, ekşici bir arkadaş olan "huysuzfistik"tan araklamış bulundum. Kendisi de "Can Yücel"den edinmiştir.