Kapitalist toplumun oluşturacağı korkunç sonuçları , işçi sınıfının makinalara kafa tutması ve çalışma aşkı. 21. yüzyılın çalışma kültürü, tüketim çılgınlığı ve üretmeye olan bağımlılığı bizi çalışmaya iten etkenlerin başında geliyor. Bu bağlamda hepimiz günümüzün büyük bir bölümünü çalışarak geçiyoruz. İnsanın kendini gerçekleştirme, yaratıcılık kazanabilme ve insanı insan yapan değerlere ulaşması için gereken zamanı kendimize ayıramıyoruz. Bunun başlıca sebebi en temel ihtiyaçlarımız olan “yeme, içme ve barınma” gibi ihtiyaçlarımızın karşılanması için aktif olduğumuz vaktin çoğunun bunları idame edebilmek için harcıyor olmamızdır.
Peki bu ortamda insan nasıl çalışma hayatının hengamesinden kendini kurtararak kendi içine seyahat edebilecek ve kendini nasıl tanıyabilecektir? Çalışma hayatı bir nevi art arda bağlanmış zincirli çarkların sürekli devam eden monoton hareket içindeki akışıyla birlikte sürüp gitmekte ve bizler de bu çarkın dişlileri olmaktayız.
Kitap yazarın 1880 yılında gazete yayınladığı makalelerden oluşuyor. Lafargue’ın kitapta temel olarak eleştirdiği ve ortaya koymak istediği şey, çalışma hakkı denen kavramın artık bir hak değil, düzen için bir zorunluluk olduğu ve bunun insanları sömürü düzenine alet ettiği ve bu sebeple insanların insanlıktan oldukça uzaklaştığı ve parçalı hayatlar yaşadığı gerçeği.
Lafargue’ın tembellik dediği şey aslında "çalışmama özgürlüğü". Lafargue’a göre insan içgüdüsel olarak hayatını zahmete girmeden sürdürebilmeyi ister. Ve insanın insan kalmasına yarayacak bazı şeyleri yapması için boş zamana ve bir ifadeyle tembelliğe(bir şey yapmadan durmaya) da ihtiyacı vardır. Ancak kapitalizm ve bu sömürü düzeni, insanın sürekli çalışmasını ve artı-değer üretmesini, iyi olan şeyin bu olduğunu öğütler. Bunu da Çalışma Hakkı ve Ödevi olarak söyler. Kitabın alt başlığı da zaten Çalışma Hakkı’nın Çürütülmesi’dir.
Sanayi Devrimi'nden sonra insanların yaptığı işleri makinelerin yapmaya başlaması ve bu sayede insanların daha az çalışması ve kendine daha fazla zaman ayırabilmesi, Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisinin kademelerini daha rahat gerçekleştirmesi gerekirken, kadın erkek ve çocuk olarak herkesin 12-14 saat boyunca kötü koşullarda yoğun bir şekilde çalışmasının neden olduğu yıkıcı etkiyi ve bunun insanların hayatlarına olan kastını ortaya koyarak kapitalist düzeni ciddi bir biçimde eleştiriyor. Kitaptaki makaleler, Yıkıcı Bir Kör İnanç, İşin Kutsanması, Aşırı Üretimin Ardından Gelen ve Yeni Havaya Yeni Güfte başlıklarına sahip. Başlıklar zaten içerik hakkında yeterli bilgiyi veriyor
Kapitalist toplumun oluşturacağı korkunç sonuçları , işçi sınıfının makinalara kafa tutması ve çalışma aşkı. 21. yüzyılın çalışma kültürü, tüketim çılgınlığı ve üretmeye olan bağımlılığı bizi çalışmaya iten etkenlerin başında geliyor. Bu bağlamda hepimiz günümüzün büyük bir bölümünü çalışarak geçiyoruz. İnsanın kendini gerçekleştirme, yaratıcılık k
... Daha fazla göster