Hiç dönüp geriye baktınız mı, karanlıktan korktuğunuz zamanlara? O anlarda kalbim ne kadar hızlı çarpardı, bacaklarım sözüme bakmazdı, son hızla kapıya doğru koşardım ve varınca "Ohh.." diye seslenirdim içimden. Ama bazen savaşırdım. Şarkı söylerdim, mesela, canavarlar kaçsın diye. Evet, kaçarlardı. Çünkü ben buna inanıyordum. İşte o bazenlerdir, o içten gelen inanıştır çocuğu çocuk yapan.
Hadi bir az ileri gidelim, bisiklet sürmeği öğrendiğim zamanlara. Bisikletim küçüktü, sokağa çıkmak istemezdim onunla, ama yine de onu severdim. Sabahtan akşama kadar bahçede turlardım onunla. Benim de "Gümüş"üm oydu işte. Bir gün yine son hız ilerlerken, ayağım bir taşa takıldı, önce ne olduğunu anlamadım. Ayağım mı sıyrılmıştı? Bakayım diye eğildim, bir de ne göreyim?! Tırnağımın birisi kopmuş! O anda bir cesaret geldi bana, dedim ki, "Sen kahramansın, kahramanlar ağlamaz!" Evet, ağlamadan gittim eve. Eve gittim gitmesine de, işte o zaman başladım çığlıklarla ağlamaya! Ama şimdi bunları yazdığımda gülümsüyorum, çünkü acı da olsa bir zaferdi bu! Ben yaralanmıştım, ağlıyordum, ama bundan daha güzel bir şey olmuştu.. Bu yara bana bisiklete binmeyi öğretmişti, sadece bunu değil, inanmayı, pes etmemeği öğretmişti.
Kahraman derken aklınıza kim gelir? Herkül? Büyük İskender? Onlar en az bir kere tereddüt yaşamışlardır, ama çocuklar tereddüt etmez ve kazanırlar. İşte bu kitapta da çocukların nasıl kahramanlar olduğunu öğreneceksiniz. İncelememi kitaptan bir cümleyle bitirmek isterim: "Kaykayın üstünde dikkatli olamazsın, dostum!"
Keyifli okumalar!..
(Not; 1 yıl önce başka bir platformda yazdığım incelemem.)