Rolland, Michelangelo'yu sadece bir heykeltıraş, ressam veya mimar olarak değil, aynı zamanda çağının toplumsal ve dini atmosferi içinde var olmaya çalışan duyarlı ve çilekeş bir birey olarak ele alır. Yazar, Michelangelo'nun "ilahi" olarak nitelendirilen yeteneğinin ardındaki insanı, onun yalnızlığını, melankolisini, inançlarını ve sanatı bir tür kurtuluş yolu olarak görüşünü detaylandırır. Michelangelo'nun gençlik yıllarından başlayarak, Medici ailesiyle olan ilişkilerine, Papalar için yaptığı anıtsal projelere (Sistine Şapeli tavanı, Davut heykeli, Musa heykeli gibi), kişisel dostluklarına ve düşmanlıklarına kadar yaşamının önemli dönüm noktalarını kronolojik bir sırayla inceler. Rolland, sanatçının eserlerini sadece teknik başarılar olarak değil, aynı zamanda içsel dünyasının dışavurumları olarak yorumlar. Örneğin, Sistine Şapeli'ndeki "Yaratılış" tasvirlerinde veya "Son Yargı" freskindeki insanlık dramında Michelangelo'nun kendi ruhsal arayışlarının izlerini sürer. Aynı zamanda sanatsal üretkenliğinin arkasındaki dönemin siyasi çalkantılarını, dini baskıları ve entelektüel akımları da başarılı bir şekilde resmeder.
Rolland, Michelangelo'yu sadece bir heykeltıraş, ressam veya mimar olarak değil, aynı zamanda çağının toplumsal ve dini atmosferi içinde var olmaya çalışan duyarlı ve çilekeş bir birey olarak ele alır. Yazar, Michelangelo'nun "ilahi" olarak nitelendirilen yeteneğinin ardındaki insanı, onun yalnızlığını, melankolisini, inançlarını ve sanat
... Daha fazla göster