Galileo'nun zamanında üniversitelerdeki fizik eğitimi, 19 asır önce yaşamış Aristoteles'in öğretilerini yorumlamaktan ibaretti. Fizik yasalarının deneylere dayandırılması gerektiğine inanan Galileo ise bu durumdan hiç hoşnut değildi. Eğer yaptığı deneyler Aristoteles'in öğretileriyle uyuşmaz sonuçlar verirse kabahati Aristoteles'te bulmaktan çekinmeyecekti.
Galileo, kendisinden onlarca yıl önce Güneş merkezli modeli ortaya koyan Kopernik'in en az 20 yıldır taraftarıydı. Yer'in evrenin merkezi olduğuna inanmamaktaydı. Ancak otoritelere aksini kanıtlayacak ispatlardan da yoksundu.
Galileo, Venedik'e gelen tüccarların bir aletten bahsettiğini duymuştu. Söylediklerine göre cisimleri birkaç kat büyük gösteriyordu bu alet. O sıralarda Padova Üniversitesi'nde eğitim veren Galileo, Hollandalı optikçiler tarafından en az 5 yıldır üretilen, ancak pek de net görüntü veremeyen bu dürbün denen aletin önemini kısa bir süre içinde fark edecekti.
Galileo'nun maaşı, üniversitede hoca olmasına rağmen çok azdı ve bu yüzden ekonomik sıkıntılar çekiyordu. Hem düşüncelerini ispatlama, hem de kendisini ekonomik zorluklardan kurtarma amacıyla Galileo hemen kendi dürbününü yapmaya koyuldu. Kısa bir sürede görüntüyü 6 kat büyüten bir dürbün imal etti. Çıkan sonuçtan cesaret aldı ve bu sefer 9 kat büyüten bir dürbün yaptı. Venedik hükumeti, Galileo'nun deneylerini işitince ondan ispat gösterisi istedi. Galileo hiç duraksamadı ve çan kulesinin tepesinde senatörlerin huzurunda şovunu yaptı. Senato heyeti Galileo'nun dürbününden bir hayli etkilenmişti, bu alet bir mucizeydi! Bir kilometre ötedeki insanların kıyafetleri dahi seçilebilmekteydi! Galileo'nun maaşı hemen 2 katına çıkarıldı.
Ekonomik sıkıntılarından büyük ölçüde kurtulan Galileo büyük başarısının ardından hemen başka bir dürbün yapmaya koyuldu. Bu sefer dürbünü 9 değil, tam 20 kat büyütecekti! Üstelik dürbününü şehirdeki insanlara veya ufka değil, gökyüzüne çevirecekti.
Dürbününü tamamlayan Galileo'nun ilk hedefi Ay'dı. İnsanlar Ay'ın pürüzsüz bir küre olduğuna ve kendi ışığını saçtığına inanıyordu. Ancak Galileo'nun gözlemleri bunun tam tersini gösteriyordu. Ay pürüzsüz değildi, üstünde aynı Dünya'daki gibi dağlar vardı! Üstelik ışığını da Güneş'ten alıyordu. Bu sonuçlardan heyecanlanan Galileo, gözlemlerini hemen kendi çizimleriyle kağıda döktü.
Galileo'nun sıradaki hedefi Samanyolu'ydu. Dürbününü bu kuşağa çevirdiğinde gördüklerine inanamadı. Samanyolu, çıplak gözle birbirinden ayırt edilemeyen milyonlarca yıldızdan oluşmuştu! Gözlemlerini "Aslında galaksi dediğimiz, bir yığın halinde serpiştirilmiş sayısız yıldızdan oluşan bir kümeden başka bir şey değil." şeklinde kitabına aktardı.
Kilise'nin ve Antik Yunan filozoflarının öğretilerine karşı en büyük darbeyi Galileo beşinci dürbünüyle vuracaktı. Bu dürbünü tam 30 kat büyütme yapmaktaydı! Dürbününü Jüpiter'e doğrulttu, Jüpiter'in ekvatoral düzleminde 3 tane 'yıldız' gördü. Önceki dürbünleriyle Jüpiter'e baktığında bunları görmemişti. Gözlemlerine devam etti. O da nesi!? Bu üç cisme bir cisim daha katılmıştı ve üstelik Jüpiter'in etrafında dönmektelerdi! Bu uydular günümüzde Galileo uyduları olarak anılsalar da, Galileo bu uydulara eski öğrencisi Toscama grandükü Cosimo di Medici'ye ithafen "Medici yıldızları" ismini taktı.
Galileo 12 Mart 1610'da "Yıldızların Habercisi" isimli kitabını çıkardı ve bütün keşiflerini baştan sona anlattı. Basılan beş yüz nüsha birkaç günde tükendi. Galileo'nun keşifleri artık tüm Avrupa'nın dilindeydi. Keşiflerinin bilim çevreleri tarafından kolay kabullenilmeyeceğinin farkındaydı. Ama hasımları bu kadar itibarlı bir isim taşıyan 'yıldızlara' saldırmadan önce iki kez düşünecekti.
Galileo'nun keşiflerinin haberi Kilise'ye de ulaşmıştı. Bunun farkında olan Galileo, Papa'nın baş astronomu Clavius'u ikna etmek istedi. Clavius başlangıçta keşiflerle alay etse de dürbünden baktığında keşiflerin doğruluğunu kabul etmek zorunda kaldı. Galileo'nun gözü ise bu sıralarda Venüs'teydi.
Venüs gözlemleri şaşırtıcı sonuçlar vermişti. Venüs'ün de aynen Ay gibi evreleri vardı. Bütün bu gözlemlerini kendisi gibi Kopernikçi olan dostu Johannes Kepler ile hemen bir mektup aracılığıyla paylaştı.
Kilisenin büyük bir çoğunluğu Galileo'nun gözlemlerini kabul etti, ancak bazıları ona kin besledi. Çünkü bu gözlemler Kitab-ı Mukaddes ile ters düşmekteydi. Bunun üstüne "İki Ana Dünya Sistemi Üzerine Diyalog" isimli eserinin Papa'ya karşı bir saldırı olduğu düşünülünce Galileo itibarını kaybetmeye başladı. Çeşitli kumpaslarla itibarı zamanla daha da zedelendi ve Galileo en sonunda Engizisyon karşısına çıktı.
Engizisyon tarafından çeşitli suçlamalara maruz kalan Galileo, en sonunda dalalet suçundan ev hapsine mahkum edilip, yazdıklarından caymaya zorlandı. Ömrünün geri kalanını ev hapsinde geçiren Galileo, bu süreçte Einstein'ın çok övdüğü "İki Yeni Bilim" isimli eserini yazdı.
Galileo Galilei, 8 Ocak 1642'de 77 yaşındayken kalp çarpıntısı yüzünden hayatını kaybetti. O şüphesiz ki bilim tarihinin en etkili insanlarındandır. Newton'a, Huygens'a, Kepler'e, Boyle'a, Toricelli'ye ve daha nicesine ilham vermiştir. Fizik dünyası onun mirasına sahip çıkmıştır. Bilim dünyası ona dünyalar borçludur...
– 1564-1642 –