Fizik Felsefesine Giriş'in nesnel bir değerlendirmesi yapıldığında, entelektüel açıdan değerli ve disiplinler arası yaklaşımlara sahip bir kitap olduğunu söylemek mümkündür. Viyana Çevresi'nin içerisinde yer alan birçok filozof gibi, Hans Reichenbach da kitabında bilimsel yöntemi oluşturan unsurların öneminden bahsetmiştir. Doğa gözlemlerinin pasif, kontrollü deneylerin ise aktif bilgi edinme yöntemleri olduğuna dair teorik değerlendirmelerde bulunmuştur. Sonuçları bilimsel realizmi öngörmesine rağmen, uzlaşımsalcılık başta olmak üzere tarihsel ve kültürel değerlendirmeleri de içeren bir yaklaşım sergilemiştir. Kendisinden önceki bilim filozofları tarafından da sorgulanan tümevarım probleminin, bilimin sahip olduğu tanımsal sınırlar içerisinde aşılabileceğini savunmuştur.
Genel hatlarıyla empirizme dayalı bir düşünce yapısını vurgulayan filozof, bilimsel gelişmeleri de bu perspektiften değerlendirmiştir. Öklid'in düzlem geometrisi ve Albert Einstein'in görelilik teorisini, kitabında bilim tarihinin önemli dönüm noktaları olarak görmüştür. Rudolf Carnap gibi determinizmi merkeze alan filozoflara karşı, modern fizik gelişmelerini ele aldığı bölümlerde olasılıksal mantığa yakınsayan bir bakış açısı sergilemiştir. Viyana Çevresi'nin diğer teorisyenlerine göre, bilimsel kesinlik gibi konularda daha ılımlı düşüncelere sahip olmuştur.
Marksizm'in bazı yansımalarından etkilenmekle birlikte, toplumun bilimsel gelişmeleri takip etmesine büyük bir önem vermiştir. Klasik fizik ve modern fiziğin önemli bir bölümünün herkes tarafından öğrenilmesi gerektiğini düşünmüş, yaygınlaşmaları için çaba göstermiştir. Aynı zamanda bilim sosyolojisi üzerine görüşler geliştirmiş, eğitim ve kültürel çalışmaların toplumcu bir yaklaşım gözetilerek sürdürülmesi gerektiğini düşünmüştür.
Hans Reichenbach, kitabında tutarlı bir bilim felsefesi sistemi geliştirmesine rağmen, diğer disiplinleri değerlendirmede tek taraflı bir bakış açısına sahip olduğu konusunda eleştirilere de maruz kalmıştır. Dönemin analitik filozoflarında sıklıkla görüldüğü üzere, bilime oldukça merkezi bir rol atfetmiş ve felsefeyi bu doğrultuda şekillendirmeye çalışmıştır. Ancak, sanat ve edebiyat gibi alanlara karşı dışlayıcı bir düşünce yapısı olmuştur. Martin Heidegger ve Henri Bergson gibi yazarları ciddi bir şekilde eleştirerek, filozof olarak tanımlanmalarının bile doğru olmadığını düşünmüştür. Bu durum, görüşlerinin epistemoloji ve bilim felsefesi alanlarının dışında kalan filozoflar tarafından benimsenmesine engel olmuştur.
Berlin Çevresi'ni kurarak bilimsel felsefe anlayışını merkezi bir yapı haline getirmeyi amaçlayan filozof, felsefenin diğer geleneksel düşünce alanlarına da eleştiriler yöneltmiştir. Rudolf Carnap'la birlikte Erkenntnis adlı bir derginin kuruculuğunu yapmıştır. Bu dergide yayınladığı makalelerde, bilim ve felsefe arasındaki ilişki üzerine değerlendirmelerde bulunmuştur. Kıta felsefesinde önemli bir yere sahip olan bazı filozofların, bilimin değerine yönelik gerçekleştirdiği epistemolojik sorgulamaları eleştirmiştir. Modern fizikteki gelişmelerin, bilimin çok yüksek bir doğruluk payıyla çalıştığına kanıtlar sunduğunu düşünmüştür. Felsefenin günümüz dünyasındaki gerekliliğine eleştiriler getiren bilim insanlarına ise herhangi bir belirgin cevap vermemiştir. Bu nedenle, iki disiplin arasındaki ilişkiye yalnızca bilimin tarafından yaklaştığı eleştirileriyle karşılaşmıştır.
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde akademisyenik yapmış, felsefe ve bilim tarihi dersleri vermiştir. Bu dönemde girdiği dersler ve sunduğu konferanslarla, Türkiye'de sistematik bir düşünce geleneğinin oluşmasına önemli katkılarda bulunmuştur. Hilmi Ziya Ülken, Macit Gökberk ve Niyazi Berkes gibi önemli felsefe tarihçilerinin bakış açılarını kalıcı bir biçimde etkilenmiştir. Nusret Hızır gibi bilimsel felsefeyi benimseyen diğer filozoflarla birlikte çalışan Hans Reichenbach, kitabı yazmasını sağlayan akademik materyalleri de burada bir araya getirmiştir.
Fizik Felsefesine Giriş, bazı noktalarda eleştirilere maruz kalmış olmasına rağmen, fizik felsefesi ve fizik tarihi alanında bilgi sahibi olmak isteyenler için mutlaka okunması gereken bir kitap. Hans Reichenbach, klasik fizik ve modern fiziğin temelleri üzerine mantıksal bir sorgulamada bulunurken, aynı zamanda felsefenin bilime olan yaklaşımını da yeniden değerlendirmek gibi büyük bir sorumluluk alıyor. 1930'lu yılların felsefesinde önemli bir yer tutan analitik felsefe geleneğini, kuantum mekaniğinin gelişmesiyle birlikte fizik dünyasında yaşanan değişmeleri ve entelektüel gelişmelerin içerisinde gerçekleştirdiği siyasi koşulları anlamak için nitelikli bir çerçeve çiziyor.