Şunu hatırlatayım: Aşağıdaki metinde yazar, kitapların bilgisayar oyunlarından veya internetten veya TikTok gibi sosyal medya araçlarından ÖNCE değil de SONRA icat edildiği bir dünya kurguluyor. Böyle bir dünyada gazetelerde veya televizyon programlarında bu yeni icat olan kitaplarla ilgili ne tür şeyler söyleyeceğimizi hayal ediyor. Şöyle bir şey olabilir diyor:
"Kitap okumak, duyuları kronik olarak yetersiz bir şekilde uyarır. Hareketli görüntüler ve müzikal ses manzaralarıyla dolu; çocuklarımızı karmaşık kas hareketleriyle yönlendirilen ve kontrol edilen ve adeta canlı olan üç boyutlu bir dünyaya dahil eden, uzun süredir süregelen oyun geleneğinin aksine, kitaplar, sadece sayfa üzerine hapsolmuş, kısır kelime dizilerinden ibarettir. Okuma sırasında beynin sadece yazılı dili işlemeye ayrılmış küçük bir bölümü aktive olurken, oyunlar duyusal ve motor kortekslerin tamamını devreye sokar.
Kitaplar, ayrıca trajik bir şekilde izole edicidir. Oyunlar uzun yıllar boyunca gençleri akranlarıyla karmaşık sosyal ilişkilere, birlikte dünyalar inşa etmeye ve keşfetmeye dahil ederken, kitaplar çocuğu diğer çocuklarla etkileşime kapalı, sessiz bir alana kapanmaya zorlar. Son yıllarda okuma faaliyetlerini kolaylaştırmak için ortaya çıkan, 'kütüphane' denen yerler son derece ürkütücü bir manzaraya ev sahipliği yapmaktadır: normalde oldukça canlı ve sosyal olan düzinelerce küçük çocuk, hücreye benzer daracık yerlerde tek başlarına oturmuş, akranlarından habersiz bir şekilde, sessizce kitap okumaktadır.
Elbette pek çok çocuk kitap okumaktan keyif alıyor ve hiç şüphesiz okumanın getirdiği fantezi uçuşlarının bir kısmının gerçeklikten kaçış açısından faydaları var. Ancak kitaplar, nüfusun önemli bir yüzdesi için düpedüz ayrımcıdır. Son yılların okuma çılgınlığı, disleksiden muzdarip 10 milyon Amerikalıyla acımasızca alay ediyor. Disleksi denen bu durum, hastaları damgalayan basılı metinler ortaya çıkana kadar adı sanı bilinen bir problem bile değildi!
Ancak bu kitapların belki de en tehlikeli özelliği, sabit, doğrusal bir patika izlemeleri... Anlatılarını herhangi bir şekilde kontrol edemezsiniz - sadece arkanıza yaslanır ve hikayenin size dikte edilmesini beklersiniz. İnteraktif anlatılarla büyüyen bizler için bu özellik şaşırtıcı görünebilir. Bir insan, neden koreografisi tamamen başka biri tarafından yapılan bir maceraya atılmak istesin ki? Ne var ki günümüz nesli, bu tür maceralara günde milyonlarca kez atılıyor. Bu durum, çocuklarımıza genel bir pasiflik aşılayarak, içinde bulundukları koşulları değiştirecek güçleri yokmuş gibi hissetmelerine yol açma riski taşıyor. Okuma; aktif ve katılımcı bir süreç değil; itaatkâr bir süreçtir. Genç neslin kitap okurları, liderlik etmeyi öğrenmek yerine 'olay örgüsünü takip etmeyi' öğreniyorlar."