Dünya tarihi ile ilgilendiğini söyleyen birisiyle muhtemelen Rönesans, Napoleon'un fetihleri, Yüz Yıl Savaşları gibi pek çok konuda saatlerce konuşabilirsiniz. Ancak kuvvetle muhtemel o tarihlerde Çin'de, Hindistan'da, Japonya'da Mezoamerika'da neler olduğu hakkında zerre fikirleri olmayacaktır. Bu onların suçu değil. Bunun sorumlusu medeniyetin direksiyonunu birkaç yüzyıl önce eline alıp, tarihi sanki bütün tarih boyunca her zaman şoför koltuğundalarmış gibi anlatan Avrupa'nın tarihçileri ve onların yolundan giden diğerleri. Clive Ponting bu kitabı ile bu merkezciliği tamamen reddediyor.
Ben bilim tarihine bayılır, üzerinde çok araştırma yaparım. Siyasetten ise nefret eder, elimden geldiğince uzak durmaya çalışırım. Ancak bilim tarihinde ileri okuma yapmak istiyorsam siyasi tarihi de bilmem gerektiğinin farkına varmama bu eser vesile oldu. Çünkü pek çok bilimsel düşüncenin yolunu hep siyasi süreçler kesmiştir. Nice kütüphaneler yakılmış, nice doğa filozofunun canına kıyılmıştır. Bunun tam tersi de aynen geçerlidir. Siyasi tarihi daha iyi anlamak için de bilim tarihini bilmemiz şarttır. Zira bilimsel keşif ve düşünce akımları dünyanın siyasi tarihinde sayısız kez iz bırakmış, bazen de direkt şekil vermiştir.
Bilimsel gelişim sadece siyaseti değil, gündelik hayatı da şekillendirmiştir. Modern hayatımızın aslında Homo sapiens için ne kadar yeni bir şey olduğunu, bizden sadece iki-üç nesil önce gelen büyüklerimize bile sorduğumuzda yaşamlarının zorluklarından bahsettiklerinde pek çoğumuz fark etmiştir (bkz: dedem nasıl okula gittiğini anlatıyor). Ama pek az insan rahat yaşamlarımızın ardında yatan korkunç geçmişin farkında. Bu geçmişi gizleyip saklamadan bütün gerçekliğiyle ortaya koyan bu eseri, özellikle genel bir tarih anlayışı olmayan ama bunu kazanmak isteyen okurlara öneriyorum.
Tarih gerçekten tekerrürden ibaretmiş... Kitapta sürekli tekrarlanan birtakım konseptler:
- Elit sınıfın vergiden muaf olmasıyla bütün vergi yükünün köylü sınıfına binmesi yüzünden ekonominin sürdürülememesi ve devletin çökmesi
- Monarşiden demokrasiye dönüldükten kısa bir süre sonra demokrasinin pratikte monarşiden pek de bir farkı olmayan otokrasiye dönüşmesi
- Yeni ortaya çıkan dinlerin önce o coğrafyada büyük baskılara uğraması ama daha sonra hükümdarın söz konusu dini kabul etmesiyle büyük ve hızlı bir yayılım göstermesi
- Güçlü ve birleştirici iyi hükümdarların yaşamları boyunca devletin refah düzeyini yüksek tutması ama kendinden sonrası için sağlam altyapı kurmadığı için devletin onun ölümünden sonra çöküşe geçmesi
***
Kitabı yazarı Clive Ponting çok ilginç bir adammış. 1984 yılında kıdemli bir devlet memuruyken, 1982 Falkland Savaşı sırasında batırılan Arjantin savaş gemisi hakkındaki gizli belgeleri sızdırmış ve Britanya hükumetinin ifadelerinin yalan olduğunu göstermiş. Olay yargıya taşınsa da jüri tarafından suçsuz bulunmuş.