Akıllarda bu çarpıcı afiş ile yer edinen 2009 yapımı kısa uzunlukta bir gerilim ve korku filmi. İnsan yönetmene bakmayınca algısında aşırı sahneleri olan bir korku filmi olabilir diye bir izlenime kapılabiliyor ama bu bir Lars von Trier filmi. Kendisi Tarkovsky hayranı oldukça provokatif bir sanat filmi yönetmenidir. Her filmi Cannes adaylığı alır ve birkaç kez de kazanmışlığı vardır. Bir Oscar adaylığı ve 106 ödül kazanmışlığı vardır. Tabii bunların yanında izleyicileri ve eleştirmenleri yarı yarıya alkışlayanlar ve yuhalayanlar olarak da bölebilen birisi. En meşhur filmleri arasında Breaking the Waves, Dancer in the Dark, Dogville, Melancholia, Nymphomaniac filmleri vardır. Ben Dogville filmine hayran kalmıştım. Aslında filmlerinden ziyade kendini konuşturan bir insan olabilir. Lakabı İstenmeyen Adam'dır. Çünkü kendisi oldukça serbest ve travmatik büyütülmüş bir çocuktur ve asiliğin sözlük karşılığıdır. Dogma 95 avangart film akımı araştırılabilir bu noktada. Bu gibi asi ve provokatif özelliklerinden ve düşüncelerinden dolayı kendisini çok sevdim. Her yere böyle aksi adamlar lazımdır. Kendisi sanatın ayakkabıdaki taş gibi rahatsız edici olması gerektiğini savunur ki ben böbrek taşı olması gerekir bile diyebilirim.
Bu açıdan in-yer-face tiyatro akımını anımsatıyor ve ben onun da hastasıydım. Bazı şeyler tam suratına çarpılmalıdır insanın. Bu film de muhtemelen diğerleri gibi tam bir Mulholland Drive filmidir. Bu şu demektir, analiz etmeye çalışmadan izlersen bu ne anlatıyor amk dedirtir ve işkence gibi gelir ama bittiğinde özellikle bir de az araştırma yaparsan filme tapmaya başlarsın. Yani mindfuck'ın da bir üstü tam bir sanattır. Bunun yanında sinematografik açıdan, ayrıca farklı ve istenmeyen çekim teknikleri gibi detaylarla da adeta bir gösteri sunar. Bir şekilde her kesimden saygı uyandırır ki gelebilecek tek eleştiri rahatsız ediciliğine ve sunduğu görüşlere olur. Böyle gerçekçi feminist filmlerin hakim görüşler tarafından "Annesine olan öfkesini tüm kadınlardan çıkarıyor." gibi çakma psikanalist çıkarımlarla taşlanması son derece normaldir. Film çok büyük bir travma geçiren çiftin teröpatik çabaları üzerinden insanların en karanlık yönlerini çeşitli psikanalitik, teolojik, edebi simgelerle işliyor. Üstüne daha sabaha kadar konuşulabilir. Ayrıca oyunculara bir parantez açmaya gerek duymuyorum. Bu arada gerçekten rahatsız edici. Ben climactic bir sahnesini direkt geçtim, kendime o kadar eziyet etmek istemedim.