Kitap, Batı’nın Doğu’ya yönelik indirgemeci bakış açısını eleştirerek başlar. Kakuzō, Batılıların Doğu’yu ya mistik ya da geri kalmış olarak tanımlamasını, Doğu’nun zenginliğini göz ardı eden bir tutum olarak görür. Özellikle Japonya’nın modernleşme sürecinde Batı’ya öykünerek kendi estetik değerlerinden uzaklaşmasına karşı eleştirel bir tavır takınır. Burada çay devreye girer ona göre çay haçlı rahipler tarafından Batı'ya taşınmış ve Batı ilk defa Doğu'yu bu denli kabul etmiştir. Çin’de doğan çay kültürünün Japonya’ya taşınmasını ve burada farklı ekollere evrilmesini ele alır. Çin’deki Lu Yu'nun Çay Kitabı (Cha Jing) ile başlayan yolculuk, Japonya'da Teaism (çaycılık) olarak adlandırılan bir yaşam felsefesine dönüşür. Rikyū gibi ustaların geliştirdiği wabi-sabi estetiği, çayın sadece hazırlanışına değil, içiminin ruhsal bir deneyime dönüşmesine de öncülük eder. Çayın felsefesini anlamak için Taoizm ve Zen felsefesini anlamak gerektiğini savunur. Çay seremonisi Kakuzō için bir tür tapınmadır. Seremoni mekânı, kullanılan objeler, misafirin gelişi, sessizlik… Hepsi belirli bir anlam taşır. Aynı zamanda çiçek düzenlemeleri (ikebana) çay seremonisinin tamamlayıcı bir öğesidir. Kakuzō'ya göre bir çiçek düzenlemesi, doğayı taklit etmez; doğayla bir diyaloğa girer. Kitabın sonu, büyük çay ustalarının yaşamına ve felsefesine ayrılmıştır. Özellikle Sen no Rikyū’nun hayatı, çay kültürünün bir sanat olduğu kadar bir disiplin, hatta bir ruhsal yolculuk olduğunu gösterir. Kakuzō, çay ustalarının yalnızca seremoniyi yöneten kişiler değil; aynı zamanda düşünür, sanatçı ve eğitimci olduklarını vurgular.
Kitap, Batı’nın Doğu’ya yönelik indirgemeci bakış açısını eleştirerek başlar. Kakuzō, Batılıların Doğu’yu ya mistik ya da geri kalmış olarak tanımlamasını, Doğu’nun zenginliğini göz ardı eden bir tutum olarak görür. Özellikle Japonya’nın modernleşme sürecinde Batı’ya öykünerek kendi estetik değerlerinden uzaklaşmasına karşı eleştirel bir tavır takı
... Daha fazla göster