"Canavar", 19. yüzyıl sonu Amerika'sının küçük, beyaz ağırlıklı bir kasabası olan Whilomville'de geçer. Hikayenin odak noktası, kasabanın sevilen, saygın siyahi sakinlerinden Henry Johnson'dır. Henry, kasabanın doktoru Dr. Trescott'un ahırında çalışan ve küçük oğlu Jimmie Trescott ile özel bir bağı olan iyi yürekli bir adamdır. Bir gece, Trescott ailesinin evinde çıkan büyük bir yangın, Henry Johnson'ın hayatını geri dönülmez bir şekilde değiştirir. Yangın sırasında korkusuzca alevlerin arasına dalarak Jimmie'yi kurtarmayı başarır. Ancak bu kahramanlık anı, Henry'nin yüzünü ve vücudunu korkunç derecede yakarak onu tanınmaz hale getirir. Yüzü deforme olur, konuşma yeteneğini kaybeder ve akli dengesi de bozulur. Dr. Trescott, Henry'nin hayatını kurtarması karşısında duyduğu minnet ve vicdani sorumluluk nedeniyle, Henry'ye bakmayı kendine görev edinir. Onu evinde barındırır ve tüm kasabanın yadırgamasına rağmen ona insanca davranmaya devam eder. Ancak Henry'nin korkunç görünüşü ve garip davranışları, kasaba halkında büyük bir korku ve tiksinti yaratır. Onu bir "canavar" olarak görmeye başlarlar ve varlığı kasabada huzursuzluk ve gerilim yaratır. Henry'nin varlığı, Trescott ailesinin sosyal yaşamını da etkiler. Kasaba halkı onları dışlar, komşuları uzaklaşır ve hatta Dr. Trescott'un karısının bile bu duruma tahammülü kalmaz. Kasabanın önde gelenleri, Henry'nin bir akıl hastanesine veya başka bir yere gönderilmesini talep eder. Dr. Trescott, ahlaki değerleri ile toplumsal baskı arasında sıkışır. Kasabanın ileri gelenleri, Dr. Trescott'un Henry'yi bir akıl hastanesine veya başka bir yere göndermesi konusunda ısrarlarını artırır. Hatta Henry'nin varlığı, Dr. Trescott'un ailesinin ve özellikle de karısının sosyal çevresini tamamen yok etmiştir. Misafirler evlerine gelmeyi bırakır, komşular yüz çevirir ve Trescott ailesi kasabada neredeyse tamamen izole hale gelir. Karısı bile Henry'den iğrenmeye başlamış ve Dr. Trescott'a olan sabrını yitirmiştir. Dr. Trescott, bu yoğun toplumsal baskıya rağmen, Henry'yi terk etmeyi reddeder. Onun hayatını kurtardığını ve bu durumu kendi isteğiyle yaşamadığını bilerek, Henry'ye olan insani borcunu ödemeye devam etme kararlılığındadır. Henry'nin kendi iradesi dışında bu hale geldiğini ve acı çektiğini düşünerek, onu "canavar" olarak etiketleyen kasaba halkının vicdansızlığını içten içe kınar. Romanın son sahnelerinden biri, Trescott'ların düzenlediği bir misafirliğin fiyaskoyla sonuçlanmasıdır. Dr. Trescott'un karısı, kasabalı kadınları yemeğe davet eder, belki de Henry'nin varlığına rağmen normal bir yaşam sürdürdüklerini göstermek ister. Ancak Henry'nin istenmeyen bir anda ortaya çıkması, misafirleri paniğe sürükler ve hepsinin hızla evden kaçmasına neden olur. Bu olay, Henry'nin kasabadaki varlığının ne kadar kabul edilemez olduğunun ve Trescott ailesinin toplumsal dışlanmışlığının kesin bir kanıtı olur. inalde, Dr. Trescott Henry'yi evinde tutmaya devam ederken, kasabanın geri kalanından tamamen soyutlanmış bir yaşam sürmeyi kabullenir. Kitap, net bir çözüm sunmaktan ziyade, insan doğasındaki önyargının, korkunun ve toplumsal ikiyüzlülüğün ne kadar kökleşmiş olduğunu vurgulayarak sona erer. Henry Johnson'ın kaderi, kasaba halkının vicdanına ve Dr. Trescott'un sarsılmaz ahlaki duruşuna ayna tutan, rahatsız edici bir gerçeklik olarak kalır. Crane, son sayfalarla, insanlığın zorlu ahlaki seçimlerle ve toplumsal baskıyla nasıl başa çıktığı veya başa çıkamadığı üzerine derin bir eleştiri sunar.
"Canavar", 19. yüzyıl sonu Amerika'sının küçük, beyaz ağırlıklı bir kasabası olan Whilomville'de geçer. Hikayenin odak noktası, kasabanın sevilen, saygın siyahi sakinlerinden Henry Johnson'dır. Henry, kasabanın doktoru Dr. Trescott'un ahırında çalışan ve küçük oğlu Jimmie Trescott ile özel bir bağı olan iyi yürekli bir adamdır. Bir gece,
... Daha fazla göster