Herkesin düş dediği bir zamanda ve daha, ustalarca bilimsel temelleri atılmamış iken sınıfsız ve sömürüsüz bir dünyanın o; "herkese yeteneğine göre iş ve ihtiyacı kadar her şey" bu bir düş değildir, gözümüze kirpiğimiz denli yakın ve fakat ayna tutmalı görebilmek için kendimize dönük diyerek, kolları sıvadı.
Kardeş sofrasında kimler yoktu ki, ceberut olanlar hariç.
Ve fakat yenildi fiziken, fikirlerin sınandığı yer yaşamdır, ve bir kere, olur mührünü bastımıydı yaşam, o fikir değil, o fikri bulunduğu karanlık kuyulardan öldürme derdine düşenler ölür.
İdam edilirken Serez'in esnaf çarşısında celladı son sözünü söyler: Görüyorum ki, sararıp solmaktasın. (Serez, Yunanistan, orta Makedonya- o dönem Osmanlı toprağı idi…)
Cevap gecikmez: "Bütün güneşler batarken solar ve fakat tekrar doğacaklardır." Ancak bu son sözü olmaz. Tarihe şu notu düşer: " Mademki bu kerre mağlubuz, netsek neylesek zait. Mademki bu fetva bize ait, verin basak bağrına mührümüzü.”
Şeyh Bedrettin, namı diğer, Simavne kadısı oğlu şeyh Bedrettin..
Varidat adlı kitabı ile yüzlerce yıl öncesinden eşitliğin, emeğin, hakkın ve adaletin salt söylemde kalmayacağını, doğanın işleyişi denli söylem ve eylem ( teori ve pratik) birlikteliğinin temel bir yasa olduğunu somutlamış bir bilge...
Azap Ortakları( iki cilt), o dönemi bütün yalınlığıyla ve büyüleyici bir dil ile anlatmış.
Elinizden bırakamayacak ve o döneme kesinlikle gideceksiniz.
Eline, diline, yüreğine sağlık Erol Toy. Işıklar yoldaşın olsun...