Atebetü'l-Hakayık, yazılı Türk edebiyatının ilk döneminden günümüze dek ulaşabilmiş az sayıdaki eserden biridir. Bu yönüyle Divan-ı Lügat'it-Türk ve Kutadgu Bilig gibi edebiyatımızın en önemli eserleri arasında yer alır. Eser, Hakaniye lehçesi de denilen Karahanlı dönemi Türkçesinin elimizde bulunan nadir örneklerinden biri olması ve Orta Asya Türk kültüründen izler taşıması dolayısıyla da edebiyatımız içinde ayrı bir yere sahiptir. Uygur Türkçesi ve aruz ölçüsüyle yazılmış olan Atebetü'l-Hakayık, okuyanların rahatlıkla anlayacağı ve akılda tutabileceği şekilde düzenlenmiş, yazarı tarafından "Büyük Emir Dad Sipehsalar Bey"e armağan edilmiştir.
Arapça iki sözcükle, kapı anlamına gelen "atebe" ve hakikatler anlamındaki "hakayık" sözcükleriyle oluşturulmuş bir tamlama olan Atebetü'l-Hakayık "Gerçeklerin Eşiği" olarak çevrilebilir. Farklı nüshalarda Hibetü'l-Hakayık, Aybetü'l-Hakayık olarak da adlandırılmış olan eserde İslami düşünce ve görüşlere göre ahlaklı ve edepli olmanın yolları, ahlak ilkeleri, bilginin yararı, alçakgönüllülük, cömertlik, kibrin, cimriliğin kötülüğü gibi konular işlenmiştir. Halka öğüt vermek amacıyla kaleme alınan Atebetü'l-Hakayık'ta özellikle bilgi, dilin kullanılması ve akıl konuları üzerinde durulduğu görülmektedir. Edeplerin başında gelenin insanın dilini gözetmesi olduğu, ok yarasının kapanabileceği ama dil yarasının kapanmayacağı, yalan söylememek, gevezelik etmemek gerektiği vurgulanmıştır. Dönemin geleneğine uygun olarak Tanrı'nın, Hz. Muhammed'in ve dört sahabenin övgüsüyle başlayan metinde sık sık hadislere ve atasözlerine başvurulmuştur.
Atebetü'l-Hakayık, ilk kez Necip Asım (Yazıksız) tarafından Ayasofya Kütüphanesi'nde bulunarak 1906 yılında gün ışığına çıkarılmıştır. Eserin birçok nüshası bulunmaktadır. Bunlardan bazıları eksik ya da yarım olduğundan burada önemli birkaç nüshadan söz etmekle yetinilmiştir.
Semerkant Nüshası (A Nüshası): 1444 yılında Semerkant'ta yazılmıştır. Ne zaman ve hangi yolla İstanbul'a geldiği bilinmemektedir. Necip Asım tarafından bulunan bu nüsha Arap harfleriyle yazılmıştır.
Ayasofya Nüshası (B Nüshası): 1480 yılında İstanbul'da istinsah edilmiştir. Metin, Uygur ve Arap harfleriyle yazılmıştır. Siyah mürekkeple ve Uygur harfleriyle yazılmış satırların altında kırmızı mürekkeple ve Arap harfleriyle yazılmış satırlar yer almaktadır.
Topkapı Nüshası (C Nüshası): 1481-1512 yılları arasında Istanbul'da istinsah edilmiştir. Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi'nde korunmaktadır. Arap harfleriyle, Uygur Türkçesiyle yazılmış olan nüsha üzerinde II. Beyazıt'ın mührü bulunmaktadır. Kimi yerlerde Türkçe sözcükleri açıklamak amacıyla satır altına kırmızı mürekkeple yazılan Arapça sözcükler dikkat çekmektedir. Temiz bir Türkçeyle nazmedilmiş olan eserin bu nüshasında kırmızı mürekkeple yazılmış Arapça başlıkların sonradan eklendiği sanılmaktadır.
Atebetü'l-Hakayık, yazılı Türk edebiyatının ilk döneminden günümüze dek ulaşabilmiş az sayıdaki eserden biridir. Bu yönüyle Divan-ı Lügat'it-Türk ve Kutadgu Bilig gibi edebiyatımızın en önemli eserleri arasında yer alır. Eser, Hakaniye lehçesi de denilen Karahanlı dönemi Türkçesinin elimizde bulunan nadir örneklerinden biri olması ve Orta Asya Türk
... Daha fazla göster