Çernobil Faciası
1986'daki Çernobil kazası, yetersiz eğitimli personel tarafından kullanılan hatalı bir reaktör tasarımının sonucudur.

- Blog Yazısı
Çernobil Sahası ve Tesisi
Çernobil Güç Tesisi, Kiev'in yaklaşık 130 km kuzeyinde ve Belarus sınırının yaklaşık 20 km güneyinde bulunan bir nükleer enerji santraline ev sahipliği yapıyordu. Birinci ve ikinci üniteler 1970 ile 1977 yılları arasında inşa edilirken, aynı tasarıma sahip üçüncü ve dördüncü üniteler 1983 yılında tamamlandı. Kazanın meydana geldiği sırada daha fazla RBMK reaktörü inşaat halindeydi. Santralin güneydoğusunda, Dniepr Nehri'nin bir kolu olan Pripyat Nehri yanında bulunan yapay göl, reaktörler için soğutma suyu sağlamak amacıyla inşa edildi.
Bu bölge düşük nüfus yoğunluğuna sahip Belarus tipi ormanlık olarak tanımlanıyordu. Reaktörden yaklaşık 3 km uzaklıkta, yeni bir şehir olan Pripyat'ta 49.000 kişi yaşıyordu. Eski Çernobil kasabası, 12.500 kişilik bir nüfusa sahip olup, tesisin güneydoğusunda, yaklaşık 15 km uzaklıktaydı. Santralin 30 km yarıçapındaki toplam nüfus, kazanın meydana geldiği sırada 115.000 ila 135.000 arasındaydı.

RBMK-1000, Sovyet tasarımıdır ve grafitle modere edilmiş basınç tüp tipi reaktördür. Hafif zenginleştirilmiş (%2 U-235) uranyum dioksit yakıtı kullanır. Bu, araya giren bir ısı değiştirici olmadan doğrudan türbinlere buhar aktaran kaynamalı su reaktörüdür. Yakıt kanallarının altına pompalanan su, basınç tüpleri boyunca yukarı doğru ilerlerken kaynar ve iki adet 500 MWe türbine buhar verir. Su, soğutucu olarak işlev görür ve aynı zamanda türbinleri çalıştırmak için kullanılan buharın kaynağıdır. Dikey basınç tüpleri, soğutma suyunun dolaştığı zirkonyum alaşımı kaplı uranyum dioksit yakıtını içerir. Yakıt kanallarının uzantıları çekirdek taban plakasının içine geçer ve birbirine kaynaklanır. Özel olarak tasarlanmış bir yakıt takviye makinesi, reaktörü kapatmadan yakıt paketlerinin değiştirilmesine olanak tanır.
Nötronları yavaşlatmak ve daha verimli hale getirmek amacıyla grafitten yapılan modülatör, basınç tüplerinin etrafını sarar. Grafitle nötron etkileşimlerinden kaynaklanan ısı iletimini, yakıt kanalına ulaştırmak için grafit blokları arasında azot ve helyum karışımı dolaştırılır. Çekirdek yaklaşık 7 metre yüksekliğinde ve yaklaşık 12 metre çapındadır. Döngülerin her birinde, her zaman hazır olan dört ana soğutucu dolaşım pompası bulunur. Reaktörün reaktivitesi veya gücü, 211 kontrol çubuğunu yükselterek veya alçaltarak kontrol edilir; bu çubuklar modülatöre indirildiğinde nötronları emer ve fisyon hızını azaltır. Bu reaktörün güç çıkışı 3200 MW termal veya 1000 MWe'dir. Acil durum çekirdek soğutma sistemi gibi çeşitli güvenlik sistemleri reaktör tasarımına dahil edilmiştir.
RBMK reaktörünün en önemli özelliklerinden biri, buhar kabarcıklarının (boşluk) artışının çekirdek reaktivitesinde bir artışa yol açabileceği 'pozitif boşluk katsayısı'na sahip olabilmesidir. Yakıt kanallarındaki buhar üretimi arttıkça, yoğun su tarafından emilecek olan nötronlar yakıtta artan fisyon üretir. Genel reaktivite güç katsayısına diğer bileşenlerin de etkisi olsa da, boşluk katsayısı RBMK reaktörlerinde baskındır. Boşluk katsayısı, çekirdek bileşimine bağlıdır. Çernobil 4'teki kazanın meydana geldiği sırada reaktörün yakıt tüketimi, kontrol çubuğu konfigürasyonu ve güç seviyesi, güç katsayısı üzerindeki diğer tüm etkileri aşacak kadar büyük bir pozitif boşluk katsayısına yol açtı.
1986 Çernobil Kazası
25 Nisan'da, rutin bir kapanmadan önce, Çernobil 4'teki reaktör ekibi ana elektrik gücü kaybından sonra ana dolaşım pompalarına ne kadar süreyle güç sağlayacaklarını, türbinlerin ne kadar süre döneceğini ve güç sağlayacağını belirlemek için bir test yapmaya başladı. Bu test, önceki yıl Çernobil'de gerçekleştirilmişti, ancak türbinden gelen güç çok hızlı bir şekilde azaldığı için yeni gerilim düzenleyiciler test edilmeliydi.
26 Nisan'da, operatörün reaktörü kapatmaya geçtiği sırada reaktör son derece istikrarsız durumdaydı. Kontrol çubuklarının tasarımındaki bir özellik, reaktöre yerleştirildiklerinde dramatik bir güç artışına neden oldu. Bu olay, otomatik kapanma mekanizmalarının devre dışı bırakılmasını içeren bir dizi operatör eylemi tarafından gerçekleşti.
Aşırı sıcak yakıtın soğutma suyuyla etkileşimi, yakıtın parçalanmasına ve inanılmaz hızlı buhar üretimine neden olarak basıncı artırdı. Reaktörün tasarımı, üç veya dört yakıt montajına bile önemli hasara ve gerçekten de reaktörün yok olmasına yol açacak şekildeydi. Aşırı basınç, reaktörün 1000 tonluk kapak plakasının kısmen kopmasına, yakıt kanallarının yırtılmasına ve o sırada yarı yarıya inmiş tüm kontrol çubuklarını sıkıştırmasına neden oldu. Yoğun buhar üretimi daha sonra bütün çekirdeğe yayıldı (acil soğutma devresinin patlamasından kaynaklanan ve çekirdeğe dökülen su yüzünden) ve bu, bir buhar patlamasına ve fisyon ürünlerinin atmosfere salınmasına yol açtı. İki ila üç saniye sonra, ikinci patlama yakıt kanallarından ve sıcak grafitten parçalar fırlattı. Bu ikinci patlamanın durumu konusunda uzmanlar arasında bazı anlaşmazlıklar olsa da, muhtemelen zirkonyum-buhar reaksiyonlarından hidrojen üretiminin neden olduğu düşünülmektedir.
Bu patlamaların sonucunda iki işçi hayatını kaybetti. Grafit (yaklaşık 300 kg olarak tahmin edilen) ve yakıt kızgın hale geldi ve bir dizi yangına neden oldu. Bu da radyoaktivitenin doğrudan çevreye salınmasına yol açtı. Toplamda yaklaşık 14 EBq (14x1018 Bq) radyoaktivite salındı, bunun yarısından fazlası biyolojik olarak inert soylu gazlardan kaynaklandı.
Kazadan sonra ikinci ila onuncu gün arasında, yangın çıkan çekirdeğe helikopterlerle 5000 ton bor, dolomit, kum, kil ve kurşun atıldı. Bu, yangını söndürmek ve radyoaktif parçacıkların salınımını sınırlamak amacıyla yapıldı.

1991 yılında Devlet Sanayi ve Nükleer Güvenlik Denetimi Komitesi tarafından tutulan rapor, kazanın temel nedeninin operatör eylemlerinin olduğu kanısındaydı. Raporda, operatörlerin reaktörü tehlikeli şekilde istikrarsız bir duruma soktuğunun (aslında neredeyse bir kaza garantisi veren bir duruma soktuğunun) kesinlikle doğru olduğu belirtilmiştir. Ancak bunu yaparken, aslında bir dizi önemli tesis politikasını ve prensibini ihlal etmedikleri de doğrudur. Çünkü böyle bir politika ve prensip açıklanmamıştır. Ayrıca, tesis yönetimi, minimum reaktivite marjını korumanın güvenlik önemini veya düşük güçte çalışmayı son derece tehlikeli yapan RBMK'nın genel reaktivite özelliklerini de bilmiyordu.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Çernobil Kazasının Etkileri
Kaza, herhangi bir faaliyette kaydedilen en kontrolsüz radyoaktif salınımına neden oldu ve yaklaşık 10 gün boyunca havaya büyük miktarlarda radyoaktif madde salındı. Bu, Belarus, Rusya ve Ukrayna'daki geniş nüfuslarda ciddi sosyal ve ekonomik bozulmaya neden oldu. Radyonüklid, kısa ömürlü iyot-131 ve uzun ömürlü sezyum-137, insanların maruz kaldıkları radyasyon dozu açısından önemliydi.
Kazadan sonra, Çernobil 4 reaktör çekirdeğindeki ksenon gazının tamamının, iyot ve sezyumun yaklaşık yarısının ve kalan radyoaktif maddenin en az %5'inin salındığı tahmin edilmektedir. Salınan materyalin çoğu yakın bölgelere toz ve enkaz olarak düşmüştü, ancak daha hafif materyal rüzgarla Ukrayna, Belarus, Rusya ve kısmen İskandinavya ve Avrupa üzerine taşındı.
Kazada, başta yangınları söndürmeye gelen itfaiyeciler dahil olmak üzere birçok kişi hayatını kaybetti. Tüm yangınlar birkaç saat içinde kontrol altına alındı ancak ilk gün alınan radyasyon dozları, Temmuz 1986 sonuna kadar 28 kişinin ölümüne yol açtı (bunların altısı yine itfaiyeciydi). İtfaiyeciler ve santral çalışanları tarafından alınan dozlar, akut radyasyon sendromuna (ARS) yol açacak kadar yüksekti. ARS, kişinin kısa süre içinde (genellikle dakikalar içinde) 700 miligray (mGy) üzerinde radyasyona maruz kalması durumunda ortaya çıkar. Yaygın ARS semptomları arasında gastrointestinal problemler (örneğin mide bulantısı, kusma), baş ağrıları, yanıklar ve ateş bulunur. Kısa süre içinde 4000-5000 mGy arasındaki tüm vücut dozları maruz kalanların %50'sini öldürürken, 8000-10.000 mGy evrensel olarak ölümcüldür. Ölen itfaiyecilerin aldığı dozların 20.000 mGy'ye kadar çıktığı tahmin ediliyor.
Bir sonraki görev, geri kalan üç reaktörün yeniden başlatılabilmesi ve hasar görmüş reaktörün kalıcı şekilde kapatılabilmesi için bölgenin radyoaktivitesinin arındırılmasıydı. Sovyetler Birliği'nin dört bir yanından yaklaşık 200.000 kişi, 1986 ve 1987 yıllarında kurtarma ve arındırma çalışmalarına katıldı. Ortalama olarak 100 milisievert (mSv) civarında yüksek dozda radyasyona maruz kaldılar. Yaklaşık 20.000 arındırıcı 250 mSv civarında doza maruz kaldı, bazıları ise 500 mSv radyasyona maruz kaldı. Daha sonra arındırma ekibine katılanların sayısı 600.000'in üzerine çıktı, ancak bunların çoğu sadece düşük radyasyon dozlarına maruz kaldı. En yüksek dozlar, kazanın ilk gününde yaklaşık 1000 acil durum çalışanı ve saha personeli tarafından alındı.
Birleşmiş Milletler Bilimsel Atom Radyasyon Etkileri Komitesi (UNSCEAR) tarafından sağlanan en güncel tahmine göre, 1986 ile 2005 yılları arasında 'katı radyasyon kontrolü' bölgelerinde (nüfus 216.000) yaşayan insanların kazadan kaynaklanan ortalama radyasyon dozu 31 mSv (20 yıllık süre içinde) ve 'kirlenmiş' bölgelerde (nüfus 6.4 milyon) ortalama 9 mSv idi. Bu, aynı dönemdeki arka plan radyasyonuna bağlı hafif bir artışıdır (yaklaşık 50 mSv).
Çernobil kazasının hemen ardından kirlenmiş bölgelerdeki ilk radyasyon maruziyeti, kısa ömürlü iyot-131'den kaynaklanıyordu; daha sonra uzun ömürlü sezyum-137 ana tehlike kaynağı oldu. Her ikisi de reaktör çekirdeğinden yayılan fisyon ürünleridir ve sırasıyla 8 gün ve 30 yıl yarılanma ömrüne sahiptir. 1.8 EBq iyot-131 ve 0.085 EBq sezyum-137 salındı. Yaklaşık beş milyon kişi Belarus, Rusya ve Ukrayna'daki kirlenmiş bölgelerde yaşıyordu ve yaklaşık 400.000 kişi daha sıkı kontrol altındaki daha da kirlenmiş bölgelerde yaşıyordu. Toplam 29.400 km2'lik bölge, 180 kBq/m2'nin üzerinde bir maruziyetle kirlenmişti.
Pripyat'daki nükleer santral işçilerinin bulunduğu 45.000 kişilik kasaba 27 Nisan'da tahliye edildi. 14 Mayıs'a kadar, 30 kilometre yarıçap içinde yaşayan yaklaşık 116.000 kişi tahliye edildi. Bunların yaklaşık 1000'i kirlenmiş bölgede gayriresmi olarak yaşamak için geri döndü. Tahliye edilenlerin çoğu 50 mSv'den az radyasyon dozu aldı, ancak birkaç kişi 100 mSv veya daha fazlasını aldı.
Kazadan sonraki yıllarda, daha az kirlenmiş olan bölgelere 220.000 kişi daha yerleştirildi ve başlangıçta 30 km yarıçaplı dışlanmış bölge (2800 km2), 4300 km2'lik bir alanı kapsayacak şekilde değiştirildi ve genişletildi. Bu yerleşim, 350 mSv tahminli ömür boyu radyasyon dozu kriterinin uygulanmasından kaynaklanıyordu, ancak aslında etkilenen alanın çoğunda (reaktöre yakın yarım kilometrekare dışında) radyasyon hızla düştü. Bu nedenle ortalama dozlar normal 2.5 mSv/yıl olarak önceki yılların %50'sinden azdı.
Çernobil Kazasının Uzun Vadede Sağlık Üzerindeki Etkileri
Çernobil kazasının etkileri hakkında birçok kuruluş raporlar yayınladı, ancak 1986'dan önce güvenilir halk sağlığı bilgisi eksikliği nedeniyle gözlemlerinin önemini değerlendirmekte zorlandılar.
1989 yılında Dünya Sağlık Örgütü (WHO), yerel bilim insanlarının çeşitli biyolojik ve sağlık etkilerini yanlış şekilde radyasyon maruziyetine atfettiğinden endişe duydu. Bunun üzerine SSCB hükümeti, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'ndan (IAEA) Belarus, Rusya ve Ukrayna'nın en yoğun kirlenmiş bölgelerinde, seçilmiş kasabalarda kaza sonrası radyolojik, çevresel ve sağlık etkilerini koordine etmesini istedi. Mart 1990 ile Haziran 1991 arasında, 25 ülkeden (SSCB dahil) 200 uzman tarafından toplam 50 saha görevi gerçekleştirildi. 11 laboratuvar ve 7 kuruluş da bu çalışmalara katıldı. 1986 öncesi verilerin olmaması nedeniyle, kontrol ekibi radyasyona maruz kalanlarla karşılaştırıldı. Hem kontrol ekibi hem de maruz kalan kişilerde önemli sağlık bozuklukları görüldü, ancak o dönemde bunların hiçbiri radyasyonla ilişkilendirilmedi.

2003 yılında IAEA, Belarus, Rusya Federasyonu ve Ukrayna'nın yetkili makamları ile işbirliği yaparak Chernobyl Forum'u kurdu. Nisan 2005'te IAEA ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından koordine edilen "Health" ve "Environment" adlı iki uzman ekibinin hazırladığı raporlar Chernobyl Forum'da yoğun bir şekilde tartışıldı ve sonunda ortak görüşle onaylandı. Bu 2005 Chernobyl Forum çalışmasının sonuçları (2006'da yayınlanan revize versiyon) daha önceki uzman çalışmalarıyla uyumludur. Özellikle UNSCEAR 2000 raporunda, "Bu (tiroid kanseri) artış dışında, kaza sonrası 14 yıl boyunca radyasyon maruziyetine bağlı olarak büyük bir halk sağlığı etkisinin kanıtı yoktur. Genel kanser insidansı veya mortalitesinde veya radyasyon maruziyeti ile ilişkilendirilebilecek non-malign bozukluklarda bilimsel bir kanıt yoktur." yazıyordu. Leukemi artışına dair çok az kanıt vardır, hatta arındırma işçileri arasında görülmesi en çok beklenen durumdur. Radyasyon kaynaklı löseminin latent dönemi 5-7 yıldır, dolayısıyla kaza nedeniyle olası lösemi vakaları zaten gelişmiştir. En yüksek dozları alan az sayıdaki arındırma işçilerinin uzun vadede ağır kanserlere yakalanma riski biraz daha yüksektir. Ancak şu ana kadar böyle ağır kanserlerin geliştiğine dair bir kanıt yoktur. Bunların dışında, Birleşmiş Milletler Bilimsel Atom Radyasyon Etkileri Komitesi (UNSCEAR): "Nüfusun büyük çoğunluğunun, Çernobil kazasından kaynaklanan ciddi sağlık sonuçları yaşama olasılığı düşüktür" dedi. Radyasyon maruziyeti ile ilgili olmayan diğer sağlık sorunları da gözlemlenmiştir.
Chernobyl Forum raporu, bölgedeki insanların radyasyon tehdidi hakkındaki mitler ve yanlış algılar nedeniyle felç edici bir kadercilik yaşadığını ve bu durumun kronik bağımlılık kültürüne katkıda bulunduğunu belirtiyor. Bazıları "engelli rolünü" üstlendi. Radyasyondan çok daha büyük bir sorun olan ruhsal sağlık, sigara içme ve alkol kullanımıydı, ancak o dönemde en kötü durum sağlık ve beslenme düzeniydi. İlk 116.000 kişinin dışında, insanların tahliye edilmesi çok travmatikti ve zaten düşük olan radyasyon maruziyetini azaltmada pek de etkili olmadı. Kaza sonucu etkilenenler arasında psiko-sosyal etkiler, depremler, sel ve yangın gibi diğer büyük felaketlerden kaynaklananlarla benzerdir.
Çernobil faciasıyla ilgili yanlış anlamaların üzücü sonucu, bazı Avrupalı doktorların radyasyon maruziyeti nedeniyle hamile kadınlara düşük yapmalarını önermeleriydi, ancak bu seviyeler teratojenik etkilere yol açacak düzeylerin çok altındaydı. Kazadan sonra radyasyon kurbanlarını tedavi eden hematolog Robert Gale, yanlış doktor tavsiyeleri nedeniyle Sovyetler Birliği ve Avrupa'da 1 milyondan fazla düşüğün yapıldığına ilişkin tahminde bulunmuştu.
Çernobil faciasına bağlı ölüm sayısına dair abartılı rakamlar yayınlandı ve bunlar arasında Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisi (OCHA) tarafından yapılan bir yayın da bulunuyor. Ancak UNSCEAR Başkanı, "bu raporun bilimsel değerlendirmelerde destek bulmayan, belgesiz ifadelerle dolu olduğunu" açıkça belirtti. Ayrıca Chernobyl Forum raporu da bu iddiaları reddediyor.
Çernobil kazasına bağlı ölüm sayısı, 2008 UNSCEAR raporunun bir ekine göre sağlık etkilerinin en kapsamlı şekilde ele alındığı yerde bulunmaktadır. Raporda şu sonuca varılmıştır: "Özetle, Çernobil kazasının etkileri çok çeşitlidir. Erken belirgin etkiler radyasyona yüksek bir derecede kesinlikle bağlanabilirken, diğer tıbbi durumlar için radyasyon muhtemelen sebep olmamıştır. Arada geniş yelpazede bir durum vardır. Bir neden atfetmeden önce her spesifik durumu ve çevre koşullarını dikkatlice değerlendirmek gereklidir."
Çernobil kazasının ardından 1991-2015 yılları arasında, kaza anında 18 yaşın altında olan hastalarda yaklaşık 20.000 tiroid kanseri teşhis edildi. Rapor, vakaların dörtte birinin (5000 vaka) yüksek dozlarda radyasyona "muhtemelen" maruz kaldığını belirtiyor ve bu oranın muhtemelen daha yüksek olduğunu, ancak daha sonraki yıllarda daha düşük olduğunu ifade ediyor. Bununla birlikte, atfedilen oran etrafındaki belirsizliğin oldukça önemli olduğu -en azından 0.07 ila 0.5 arasında olduğu- ve yıllık taramaların ve aktif takibin etkisinin genel nüfusla karşılaştırmalarının zorlaştığı belirtiliyor. Tiroid kanseri, erken teşhis edilip tedavi edilirse genellikle ölümcül değildir; rapor, 1991-2005 yılları arasında yapılan teşhislerin 15'inin ölümcül olduğunu belirtiyor.
Çernobil Tesisi'nin Kademeli Olarak Kapatılması
1990'ların başında, Çernobil'deki kalan reaktörlere ciddi güvenlik iyileştirmeleri yapıldı. Enerji sıkıntıları, birini (ünite 3) Aralık 2000'e kadar devam ettirmeyi gerektirdi. Ünite 2, 1991'de türbin odası yangınından sonra kapatıldı ve ünite 1, 1997 sonunda kapatıldı. Günde neredeyse 6000 kişi tesiste çalıştı ve radyasyon dozları uluslararası olarak kabul edilen sınırlar içindeydi. Üstelik bir grup bilim insanı, enkaz altındaki reaktör binasının içinde çalışıyordu.
Çalışanlar ve aileleri ise tesisten 30 km uzakta bulunan yeni bir kasaba olan Slavutich'te yaşıyordu. Pripyat'a sadece 3 km uzaklıktaydı ve Pripyat'ın tahliyesinin ardından inşa edilmişti.
Ukrayna, enerji tedarikleri için özellikle petrol, doğalgaz ve nükleer yakıt olmak üzere çoğunluğu Rusya'ya bağımlıdır ve yüklü bir borç içindedir. Bu bağımlılık yavaşça azalıyor olsa da, toplam elektriğin yarısını sağlayan nükleer santrallerin işletilmesi şu an, 1986'dan daha da önemlidir.
1995 yılında Çernobil'deki iki tesis reaktörünün 2000 yılına kadar kapatılacağı açıklandı, bu konuyla alakalı genelge, Ukrayna ve G7 ülkeleri tarafından imzalandı, ancak uygulanması dikkat çekici bir şekilde gecikti. Ukrayna'da Khmelnitski ünitesi 2 ve Rovno ünitesi 4'ün (K2R4) tamamlanmasıyla ya gaz yakıtlı ya da nükleer olmak üzere alternatif üretim kapasitesine ihtiyaç duyuldu. Bunların inşaatı 1989'da durduruldu ancak daha sonra yeniden başlatıldı ve her iki reaktör de Çernobil'in kapatılması nedeniyle, beklendiği gibi uluslararası hibeler yerine Ukrayna tarafından finanse edilerek 2004'ün sonlarında devreye girdi.
Günümüz Çernobil'i
Rus Askeri Operasyonu 2022
24 Şubat 2022'de Rus kuvvetleri Çernobil nükleer santralinin tüm tesislerinin kontrolünü ele geçirdi. Çernobil kirlenmiş bölgedeki gama radyasyonu doz oranları normal seviyeleri aştı. SNRIU, radyasyon seviyelerindeki artışın muhtemelen "çok sayıda ağır askeri kirlenmiş bölgeden geçmesi" nedeniyle toprağın üst katmanının bozulması ve hava kirliliğinin artmasından kaynaklandığını söyledi. Ve şunları ekledi: "Çernobil nükleer tesislerinin ve diğer tesislerin durumu hiç değişmedi". Sahadan alınan radyasyon ölçümleri, UAEK tarafından düşük ve geri plan seviyelerine yakın olarak değerlendirildi.
9 Mart saat 11.22'de Çernobil santralinin şebekeyle bağlantısı kesildi. SNRIU, yedek dizel jeneratörlerin çalıştığını ve 48 saatlik yakıta sahip olduğunu söyledi. UAEA, ISF-1 depolama havuzundaki kullanılmış yakıtın ısı yüküne ve içerdiği soğutma suyunun hacmine bağlı olarak, elektrik beslemesi olmadan yeterli ısı üretiminin sağlanabileceğini belirtti. Güç kaybı nedeniyle güvenlik üzerinde kritik bir etki görülmediğini belirten şirket, güç kaybının son iki haftadır görev değişimi yapamayan yaklaşık 210 personel için muhtemelen ek stres yaratacağını söyledi.
Chernobyl Tissue Bank müdürü Profesör Geraldine Thomas şunları söyledi: "Bunlar (kullanılmış yakıt paketleri) önemli miktarda ısı üretmeyecek, bu da radyasyon salınımı olasılığını çok düşük kılacak. Bu durum yalnızca yakın yerel bölge için geçerli olacak ve bu nedenle Batı Avrupa için herhangi bir tehdit oluşturmayacak; radyoaktif bulut olmayacak."
13 Mart'ta Energoatom, iletim sistemi operatörü Ukrenergo'nun Çernobil'e harici elektrik tedariğini yeniden sağlamak için gereken elektrik hattını onarmayı başardığını bildirdi. Tesisin bir gün sonra şebekeye yeniden bağlanması planlanıyordu, ancak Ukrenergo 14 Mart sabahı hattın "işgal güçleri tarafından" daha fazla hasara uğradığını bildirdi. Daha sonra 14 Mart'ta Ukrenergo, saat 13.10'da harici elektriğin yeniden verildiğini ve 16.45'te tesisin Ukrayna elektrik şebekesine tekrar bağlandığını söyledi.
31 Mart'ta tesisin kontrolü Ukraynalı personellere geri verildi.
Ünite 4'ün Denetimi
Çernobil ünite 4, tesisteki diğer reaktörlerin çalışmaya devam edebilmesi için hızla inşa edilen büyük bir beton sığınakla çevrildi (Ekim 1986'ya kadar). Ancak yapı hiç de dayanıklı değildi. 1990'larda Shelter Implementation Plan (Sığınak Uygulama Planı), yakıt içeren malzemelerin çıkarılması da dahil olmak üzere onarıcı çalışmalar için para toplanmasını içeriyordu. Sığınak üzerinde bazı önemli çalışmalar 1998 ve 1999 yılları arasında yapıldı. İçinde hala yaklaşık 200 ton yüksek derecede radyoaktif madde bulunuyor ve bu da, çok iyi bir şekilde kontrol altına alınıncaya kadar çevresel tehlike oluşturuyordu.
2017 yılında tamamlanan Yeni Güvenli Kapatma (NSC) yapısı, yan yana inşa edildikten sonra raylar üzerinde hedef konuma taşındı. 110 metre yüksekliğinde, 165 metre uzunluğunda ve 260 metre genişliğinde bir kemer olup, hem ünite 4'ü hem de aceleyle inşa edilen 1986 sığınağını kapsamaktadır. Kemer çerçevesi, iç vinçlerle donatılmış boru şeklindeki çelik malzemelerden oluşan bir kafes yapısıdır. Bunun tasarımı ve inşaat sözleşmesi 2007 yılında Novarka kurulu ile imzalandı ve sahadaki hazırlık çalışmaları 2010 yılında tamamlandı. İnşaata Nisan 2012'de başlandı. 12.800 ton ağırlığındaki ilk yarı, ünitenin önündeki bekleme alanına 112 metre boyunca taşındı. İkinci yarı 2014 yılı sonunda tamamlandı ve Temmuz 2015'te ilk yarıya eklendi. Kaplama, vinçler ve uzaktan kumandalı ekipmanları 2015 yılında monte edildi. 36.000 tonluk yapı, Kasım 2016'da iki hafta boyunca reaktör binasının üzerine doğru 327 metre itildi ve son duvarlar da tamamlandı. NSC, şimdiye kadar inşa edilmiş en büyük hareketli kara tabanlı yapıdır.
Bu kapalı yapı, mühendislerin kazadan haftalar sonra reaktörün kalıntılarını çevresel koşullardan koruyan 1986 sığınağını sökmesine olanak tanıyacaktı. Bu, reaktör binasının altındaki yakıt içeren malzemelerin (FCM) sonunda çıkarılmasını ve bunların karakterizasyonunu, sıkıştırılmasını ve imha için paketlenmesini mümkün kılacaktır. Bu görev, tesisin nükleer tehlikesini ortadan kaldırmada en önemli adımı temsil ediyordu. NSC, bu tehlikeli malzemelerin uzaktan işlenmesini, mümkün olduğunca az personel kullanarak kolaylaştıracaktı. NSC'nin mega yapısının inşaatında yaklaşık 1200 işçi sahadaydı.
1997 yılında kurulan Çernobil Sığınak Fonu, bu projeye ve önceki çalışmalara yönelik olarak 2011'in başlarında uluslararası bağışçılardan 864 milyon euro toplamıştır. Bu fon ve 1993 yılında kurulan Nükleer Güvenlik Hesabı (NSA), Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) tarafından yönetilmektedir. Yeni sığınağın toplam maliyeti 2011'de 1.5 milyar euro olarak tahmin edilmiştir. Kasım 2014'te EBRD, NSC'yi içeren toplam 2.15 milyar euro'luk Sığınak Uygulama Planı'nın 43 ülkeden destek aldığını, ancak hala 615 milyon euro'luk bir finansman açığı olduğunu belirtti. Takip eden ay, EBRD G7/Avrupa Komisyonu'nun Nisan 2015'te onaylanan 165 milyon euro'luk katkısının üzerine 350 milyon euro daha ek katkıda bulundu.

Diğer Çernobil Çalışmalarının Finansmanı
1993 yılında G7'nin girişimiyle kurulan Nükleer Güvenlik Hesabı (NSA), 2011'in başlarında Çernobil'in kapatılması ve diğer eski Sovyet ülkelerindeki projeler için 321 milyon euro ayırmıştır. Bu para, Çernobil'de kullanılmış yakıt ve atık depolama ile ünite 1-3'ün sökülmesinde finanse edildi. Nisan 2016'da Avrupa Komisyonu, NSA'ya 20 milyon euro taahhütte bulundu; bu tutarın büyük kısmı G7 ve Avrupa Komisyonu'ndan bekleniyordu. Mayıs 2016'da EBRD'den 40 milyon euro daha bekleniyordu.
Şu ana kadar Avrupa Komisyonu, Çernobil projelerine toplamda dört farklı şekilde 730 milyon euro bağışta bulundu. İlk olarak, yardım projeleri için 550 milyon euro, bunun 470 milyon euro'su uluslararası fonlar aracılığıyla yönlendirildi ve 80 milyon euro doğrudan Avrupa Komisyonu tarafından bağışlandı. İkincisi, 65 milyon euro güç üretim desteğiydi. Üçüncü olarak, 15 milyon euro sosyal projeler içindi. Ve son olarak, 100 milyon euro araştırma projeleri için ayrılmıştı.
Çernobil'de Kullanılan Yakıt: ISF-1 ve ISF-2
Ünite 1-3'ten gelen kullanılmış yakıt, her ünitenin soğutma havuzunda ve kullanılmış yakıt depolama havuzunda (ISF-1) depolandı. 2013 yılında ünite 1 ve 2'de birkaç hasarlı düzenek kaldı ve bunların sonuncusu Haziran 2016'da kaldırıldı. ISF-1 1. ve 3. ünitelerdeki kullanılmış yakıtın çoğunu tutuyor ve bu reaktörlerin daha az kısıtlayıcı lisans koşulları altında hizmet dışı bırakılmasına olanak tanıyordu. Yakıt düzeneklerinin çoğunun kullanımı kolaydı ancak yaklaşık 50'si hasar gördü ve özel işlem gerektiriyordu.
1999 yılında, Framatome (şu anda Areva olarak bilinir) ile ünite 1-3'ten gelen 25.000 kullanılmış yakıt grubunun ve diğer operasyonel atıkların yanı sıra, çıkarma ünitelerinden gelen malzemelerin uzun vadede depolanması için ISF-2 radyoaktif atık yönetim tesisinin inşası için bir sözleşme imzalandı. Ancak kuru depolama tesisinin önemli bir kısmının inşa edilmesinin ardından 2003 yılında projede teknik eksiklikler ortaya çıktı ve sözleşme 2007 yılında feshedildi.
Holtec International, Eylül 2007'de devlete ait Çernobil nükleer santrali için, yeni geçici kullanılmış nükleer yakıt depolama tesisinin (ISF-2 veya SNF SF-2) yüklenicisi oldu. Tasarım onayı ve NSA'dan sağlanan fon Ekim 2010'da onaylandı ve 400 milyon euro'luk maliyetin 87,5 milyon euro'luk kısmı Nisan 2016'da temin edildi. İnşaat Ocak 2020'de tamamlandı. 2020 yılında sıcak ve soğuk testler yapıldı ve tesis teslim alındı. Nisan 2021'de işletme ruhsatı verildi.
ISF-2, en az 100 yıllık hizmet ömrü için kuru depolamada 21.217 RBMK yakıt paketini barındıran, dünyanın en büyük kuru kullanılmış yakıt depolama tesisidir.
Bu tesis bünyesinde, RBMK yakıt montajlarını kesip malzemeyi çift duvarlı kaplara yerleştirebilen ve ardından inert gazla doldurup kaynakla kapatan bir işleme tesisi barındırır. Daha sonra bu kaplar, yakıt konteynerlerinin maksimum 100 yıl boyunca kapatılacağı betondan yapılma kuru depolama bölmelerine taşınır. Yılda 2500 yakıt montajını işleyen bu tesis, RBMK yakıtı için türünün tek örneğidir.
Çernobil'in Diğer Radyoaktif Atıkları
Nisan 2009'da Nukem, katı radyoaktif atık işleme merkezini devretti. Mayıs 2010'da Devlet Nükleer Düzenleme Komitesi, bu tesisin devreye alınması için lisans çıkarttı. Bu tesis, enerji santrali işlemlerinden biriken katı, düşük ve orta seviyeli atıklar ile reaktör bloklarının sökümünden kaynaklanan atıkları işler. Atıklar üç aşamada işlenir: İlk olarak, yer altı deposunda geçici olarak depolanan katı radyoaktif atıklar geri dönüşüm için çıkarılır. İkinci adımda, bu atıklar ve reaktör bloklarının sökümünden gelenler, kalıcı güvenli koruma için uygun bir forma dönüştürülür. Düşük ve orta seviyeli atıklar yanıcı, sıkıştırılabilir ve sıkıştırılamaz olarak üç kategoriye ayrılır. Bunlar sırasıyla yakma, yüksek kuvvetli sıkıştırma ve çimentolama işlemlerine tabi tutulur. Ayrıca yüksek radyoaktif ve uzun ömürlü katı atık, geçici depolama için ayrılır. Üçüncü adımda, dönüştürülmüş katık atık malzemelerin kalıcı güvenli depolanması için uygun konteynerlere aktarılır.
Bu projenin bir parçası olarak, 2007 yılının sonunda Nukem, önceden dönüştürülmüş kısa ömürlü radyoaktif atıkların depolanması için bir mühendislik tesisi kurdu. Bu tesis, enerji santralinden 17 km uzakta, 30 km'lik bölge içinde Vektor kompleksinde bulunuyordu. Depolama alanı, 55.000 m3 işlenmiş atığı tutacak şekilde tasarlanmıştır ve radyolojik olarak 300 yıl boyunca izlenebilir. Bu süre zarfında radyoaktivite o kadar azaldı ki, izlenmesi gereksiz hale geldi.
Bir başka sözleşme, tesisteki 35.000 metreküplük düşük ve orta seviyeli sıvı atığı işlemek üzere bir Sıvı Radyoaktif Atık İşleme Tesisi (LRTP) için imzalandı. Bu atıklar katılaştırılacak ve sonunda tesisteki katı atıklarla birlikte gömülecekti. Tesisin inşası tamamlandı ve çalışmaya başlama tarihi 2015'in sonlarına doğru planlanmıştı. LRTP ayrıca EBRD'nin Nükleer Güvenlik Hesabı (NSA) tarafından finanse ediliyordu.
Çernobil Faciasından Neler Öğrendik?
Tarihin Sovyet 'Demir Perdesi'ni eritmedeki rolüne ilişkin yargısını bir kenara bırakırsak, Çernobil kazasından bazı çok somut ve pratik bilgiler elde edilmiştir. Bunların başında özellikle Doğu Avrupa'daki reaktör güvenliği gelmektedir. ABD'deki Three Mile Island kazası 1979'da Batı reaktör tasarımını ve çalıştırma prosedürlerini önemli ölçüde etkiledi. ABD'deki reaktör tahrip oldu ancak tüm radyoaktivite tasarımdan ötürü sınırlı kaldı ve ölüm/yaralanma olmadı.
Batı'da hiç kimse ilk Sovyet tipi reaktör tasarımlarının güvenliği konusunda yanılsama içinde olmasa da, çıkarılan bazı dersler Batılı tesislere de uygulanabildi. Elbette Sovyet tasarımı tüm reaktörlerin güvenliği büyük ölçüde artırıldı. Bunun nedeni büyük ölçüde Doğu ile Batı arasında artan işbirliğinin teşvik ettiği güvenlik kültürünün gelişmesi ve reaktörlerin iyileştirilmesine yapılan önemli yatırımlardır.
Halen çalışmakta olan RBMK reaktörlerinin tamamındaki eksikliklerin giderilmesi için modifikasyonlar yapılmıştır. Bunlarda da, çoğu Batılı tasarımın aksine, başlangıçta soğutma suyunun kaybolması veya buhara dönüşmesi durumunda nükleer zincirleme reaksiyon ve güç çıkışı artabilir. Çernobil 4'ün yok olmasına neden olan kontrolsüz güç dalgalanmasına yol açan da bu etkiydi. RBMK reaktörlerinin tümü artık kontrol çubuklarındaki değişikliklerle, nötron emicilerin eklenmesiyle ve sonuç olarak yakıt zenginleştirilmesi U-235'in %1,8'den %2,4'üne çıkarılarak, düşük güçte çok daha kararlı hale getirerek modifiye edilmiştir. Otomatik kapatma mekanizmaları artık daha hızlı çalışıyor ve diğer güvenlik mekanizmaları da iyileştirildi. Otomatik denetim ekipmanı bile kuruldu. Alman nükleer güvenlik kurumu raporuna göre, 1986 Çernobil kazasının tekrarı artık neredeyse imkansızdı.
1989'dan bu yana eski Sovyetler Birliği'nden 1000'den fazla nükleer mühendis, Batı nükleer santrallerini ziyaret etti ve birçok karşılıklı ziyaret gerçekleştirildi. Doğu ve Batı nükleer santralleri arasında 50'den fazla eşitleme anlaşması hayata geçirildi. Bunların çoğu, 1989'da kurulan ve 30'dan fazla ülkedeki 130 nükleer santral operatörünü birbirine bağlayan bir kuruluş olan Dünya Nükleer Operatörler Birliği'nin (WANO) himayesi altındadır.
Çernobil'in ardından birçok uluslararası program başlatıldı. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın (IAEA) her bir Sovyet tipi reaktörü için güvenlik inceleme projeleri dikkate değerdir; bu projeler, güvenlik iyileştirmelerine odaklanmak üzere operatörleri ve Batılı mühendisleri bir araya getirmektedir. Bu girişimler finansman düzenlemeleriyle desteklenmektedir. Nükleer Güvenlik Yardım Koordinasyon Merkezi veri tabanı, eski Doğu Bloğu ülkelerinde güvenlikle ilgili 700'den fazla proje için toplam 1 milyar ABD dolarını bulan Nükleer Güvenlik Sözleşmesi, bir başka olumlu sonuçtur.
Chernobyl Forum raporu, yaklaşık yedi milyon kişinin şu anda 'Çernobil kurbanı' olarak yardım aldığını veya bu yardımlardan yararlanmaya uygun olduğunu söyledi; bu da kaynakların en çok ihtiyaç duyanları hedef almadığı anlamına geliyor. Ancak bunu düzeltmek göz korkutucu siyasi sorunları da beraberinde getiriyor.
- 2
- 1
- 1
- 1
- 1
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- World Health Organization. Health Effects Of The Chernobyl Accident And Special Health Care Programmes, Report Of The Un Chernobyl Forum, Expert Group "Health", World Health Organization, 2006 (Isbn: 9789241594172). Alındığı Tarih: 1 Temmuz 2024. Alındığı Yer: www.who.int | Arşiv Bağlantısı
- EPRI. Appendix D, Graphite Decommissioning: Options For Graphite Treatment, Recycling, Or Disposal, Including A Discussion Of Safety-Related Issues, Epri, Palo Alto, Ca, 1013091 (March 2006). Alındığı Tarih: 1 Temmuz 2024. Alındığı Yer: dorlov.no-ip | Arşiv Bağlantısı
- International Atomic Energy Agency (IAEA). The International Chernobyl Project, 1990-91 - Assessment Of Radiological Consequences And Evaluation Of Protective Measures, Summary Brochure, International Atomic Energy Agency, Iaea/Pi/A32E, 1991. Alındığı Tarih: 1 Temmuz 2024. Alındığı Yer: pub.iaea | Arşiv Bağlantısı
- International Atomic Energy Agency (IAEA). The International Chernobyl Project, An Overview, Assessment Of Radiological Consequences And Evaluation Of Protective Measures, Report By An International Advisory Committee, Iaea, 1991 (Isbn: 9201290918). Alındığı Tarih: 1 Temmuz 2024. Alındığı Yer: pub.iaea | Arşiv Bağlantısı
- Mikhail Balonov. Mikhail Balonov, Malcolm Crick And Didier Louvat, Update Of Impacts Of The Chernobyl Accident: Assessments Of The Chernobyl Forum (2003-2005) And Unscear (2005-2008). Alındığı Tarih: 1 Temmuz 2024. Alındığı Yer: CiteSeerX | Arşiv Bağlantısı
- Irpa. Proceedings Of The Third European Irpa (International Radiation Protection Association) Congress Held In Helsinki, Finland (14-18 June 2010). Alındığı Tarih: 1 Temmuz 2024. Alındığı Yer: irpa2010europa | Arşiv Bağlantısı
- Mikhail Balonov. Unscear, 2011, Health Effects Due To Radiation From The Chernobyl Accident, Unscear 2008 Report, Vol Ii, Annex D (Lead Author: M. Balanov). Alındığı Tarih: 1 Temmuz 2024. Alındığı Yer: UNSCEAR | Arşiv Bağlantısı
- OCHA. (). Chernobyl - A Continuing Catastrophe, United Nations Office For The Coordination Of Humanitarian Affairs (Ocha), 2000.
- GRS-121. (). The Accident And The Safety Of Rbmk-Reactors, Gesellschaft Für Anlagen Und Reaktorsicherheit (Grs) Mbh, Grs-121 (February 1996).
- T. G. Deryabina, et al. Deryabina, T.g. Et Al., Long-Term Census Data Reveal Abundant Wildlife Populations At Chernobyl, Current Biology, Volume 25, Issue 19, Pr824–R826, Elsevier (5 October 2015). Alındığı Tarih: 1 Temmuz 2024. Alındığı Yer: Cell | Arşiv Bağlantısı
- UNSCEAR. Evaluation Of Data On Thyroid Cancer In Regions Affected By The Chernobyl Accident, Unscear (2018). Alındığı Tarih: 1 Temmuz 2024. Alındığı Yer: UNSCEAR | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 25/04/2025 09:21:32 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/18002
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.