İnsan vazgeçmesi gerektiğini ne zaman idrak ediyordu? Hedeflerinin peşinden gitmek, cesaretten ayrılmazlığa ne zaman dönüşüyordu? Ne zaman duracağını nasıl biliyordun? Daha katı, daha şevk kırıcı(nihayetinde daha yardımcı)geçmiş yıllarda bu kararlar daha berraktı: Kırk yaşına bastığında veya evlendiğinde, çocuğun olduğunda veya beş, on, on beş yıl içinde bırakırdın.Gidip gerçek bir işe girerdin, oyunculuk ve bu alanda bir kariyer, akşamları daldığın hayallerde kalırdı, sıcak küvete atılmış bir buz küpü sessizliğinde eriyerek tarihe karışırdı.
Fakat içinde bulunduğumuz kendini geliştirme çağında, insanın hayatındaki birinci tercihten başkasıyla yetinmesi iradesizlik olarak görülüyor, ayıplanıyordu. Kaderin sandığın şeye boyun eğmek, onurlu bir hareket olmaktan çıkıp korkaklığa dönüşmüştü bir yerlerde. Mutluluğa ulaşma baskısı bazen zulüm şeklini alıyordu, mutluluk herkesin ulaşabileceği ve ulaşması gereken bir şeymiş de, bu uğurda verilecek en küçük taviz dahi bireyin kabahatiymiş gibi