1789..!
Krallara, krallığa, monarşiye karşı başkaldırının ve günümüz cumhuriyet rejiminin başı ve anahtarı.
Her şey tüccarların köylülere “hele bir toplanın kardaşlar” deyişi ile başladı.
“Siz her şeyi üretensiniz fakat hükmünüz, sözünüz hatta paranız yok. Biz ise her şeyin değişim değerini yaratanız, yani ekonomiyi ete kemiğe bürüyen. Fakat bizim paramız var ancak sizin gibi, hükmümüz yok.”
“Neden dururuz ki ha kardaşlar. Gayrık yeter, söz hayatı var eden ile dönüştürenin…”
Sonrası feci…
Monarşi yıkılmıştır ve tüm Avrupa monarşileri tir tir titremektedir, sıranın onlara da geleceğini bilerek. Ancak Fransa’da köylü ile tüccarların elbirliği ile devirdikleri monarşi yerine ne yazık ki en başta anlaşılan hayata geçmemiş, kısa bir süre sonra 1848’de başa geçen Napolyon 1851’de yerini ve yeni imparator olarak dikta rejimi ile darbeyle pekiştirmiş ve devirdiğinin yerine, bugün kent soylusu olarak bilinen burjuvazi yeni adıyla konmuştur.
Haliyle kapitalizmin temelini oluşturan burjuvazi de kendinden önceki (ilkel komünal dönem hariç) tüm toplumsal yapılarda ( köleci-feodal) olduğu gibi sömür temelli bir sınıfın üstünlüğüne ve ayrıcalığına dayanınca ve her şeyin başı olan sermaye birikiminin dayanağı özel mülkiyet ve özel mülkiyetin ilk metalaştırılan öznesi ise kadın olunca… Sevgiyle…