Semavi dinlere bakınca dinlerin kurucuları toplumca saygı gören ama hükümetin parçası olmayan kişiler. Dinleri eğer kamu düzenini sağlamak olsaydı iktidarla beraber çalışırlardı, iktidar da kitleleri kontrol etmenin bu yeni yolunu hevesle ele geçirdi. Ancak üç dinin kurucusu da ahlaken çökük toplumları düzeltme ve kurtarma maksadıyla yola çıktıklarını söylediler. Musa halihazırda Mısır tanrılarına tapan toplumu, İsa tek tanrıya yapsa da yanlış yasayadikları gerekçesiyle Yahudilere, Muhammed çoktanrılıcılık ve tektanrıcılığın karışık olduğu Arap toplumuna tek ve gerçek Tanrı'ya inanıp ahlaklı olmayı öğütledi. Amaç düzen kurmak olsaydı eski inançları yıkmak yerine miras alıp daha çok taraftar toplayabilirlerdi, sürgün ve işkencelere katlanmak zorunda kalmazlardı. Benim şahsi görüşüm dinin düzene yol açtığı ama tam sebebi olmadığı, insanların hayatlarına en çok etki eden adalet sisteminin kaynağını din veya seküler düzenle ilişkilendirerek eksik tanımlı sonuçlara ulaştığıdır. Tarihte tanrısız toplumların dindar olanların da adaletli veya kaotik olduğu örnekler var. Eski Japonya tanrısızdı ve derebeyleri sürekli savaş içindeydi, günümüzde de tanrisizlar ama barış içindeler. Osmanlı ilk dönemlerinde yabancı ülkelerin elçileri tarafından adaletli ve batının örnek alması gereken bir ülke olarak gözükürdü ama 18. Yüzyıldan sonra dindarlığını korumasına rağmen adalet sisteminde ciddi sıkıntılar vardı.
Özetle toplumsal düzen, dinin amacı değil ancak yan ürünüdür.