Tanrı’nın mükemmelliği, her şeyi sınırsız ve kusursuz bir şekilde yaratmak zorunda olduğu anlamına gelmez; aksine, her şeyi belirli bir amaç doğrultusunda, hikmet ve düzen içinde yaratmasını ifade eder. Yaratılan varlıkların sınırlı ve kusurlu gibi görünmesi, onların sonlu doğasından kaynaklanır. Bu, yaratılmış olmanın tabiatına içkindir. Tanrı, varlıkları kusurlu olarak değil, kendi iradesi ve amacına uygun, sınırlı doğalarıyla yaratmıştır. İnsanlar ve diğer varlıklar, kendi sınırlı yapılarına rağmen Tanrı'nın mükemmel planının bir parçasıdır. Kusur olarak görülen şeyler, aslında yaratılışın çok daha geniş ve derin anlamını kavrayamadığımızdan kaynaklanır. Tanrı'nın yaratma eylemi, kusurlu varlıkları bile büyük bir denge ve hikmet içerisinde var kılar. Bu nedenle, varlıkların kusurlu görünmesi, Tanrı’nın mükemmelliğiyle çelişmez; aksine, bu kusurlar Tanrı’nın yaratma amacının ve iradesinin bir gereği olarak ortaya çıkar. Kusursuzluk, sadece tam ve eksiksiz bir mükemmellik değil, her şeyin yerine ve amacına uygun yaratılmasıdır.