Kusur, uyum, mükemmellik gibi sıfatlar, insani bakışla, bizim doğayı algılayış kıstaslarımızla anlam bulan nitelemeler. Yani bir sistem kusursuz, uyumlu, mükemmel ise bu yargıya varan insan, bu iddiayı neye göre yapıyor? Kendi deneyimleri, kültürel birikimi, ahlaki doğru/yanlış algısı doğrultusunda yapıyor.
Evreni anlama çabamızda hatamız burada başlıyor zaten. Evren, biz insanların bakışı ile doğru bir şekilde algılanıp yorumlanamaz. Evren, bu belirttiğimiz sıfatlar ile tanımlanamaz. Bunu yapan herkes, her disiplin, her düşünce ve algı biçimi yanılır ve yanılıyor zaten.
Sümüklüböceklerin üreme dinamiklerini doğru, yanlış, mükemmel, kusurlu, uyumlu olarak niteliyor muyuz? Hayır. Neden? Çünkü onlar insan değil ve insan yaşamının kıstaslarından sorumlu değiller. Atıyorum insanlarda ensest ilişki her açıdan sorunlu ve bunun gayet mantıklı açıklamaları var. Sümüklüböcekler kendi yavrularından üreseler onlara ahlaksız, uyumsuz, sorunlu, kusurlu diyebilir miyiz? Diyemeyiz. Çünkü onlar insan değil ve bizim bakışımızdan sorumlu değiller.
İşte evren de bizim bakış açımızdan, kabullerimizden sorumlu değil. Evreni, kendi bakışımız paralelinde oluşan uyumlu, sorunlu, mükemmel gibi sıfatlarla tanımlayamayız. Mesela bir göktaşı gelip dünyaya çarpıp yer yüzündeki tüm insan varlığını ve diğer canlıların da %99'unu yok etse bu olayı nasıl niteleriz? Felaket? Kıyamet? Mahvoluş? Ve bu olay bağlamında muhtemelen evrene uyumsuz, sorunlu deriz muhtemelen. Peki bu mantıklı mı? Doğru mu? Değil... Böyle bir olay gayet normal, gayet alışıldık bir şey. E hani kıyametti? Hani felaketti? Evrende her saniye binlerce kıyamet oluyor. Evrenin normal hali bu. Peki biz bu olayı neden normal olarak isimlendirmiyoruz da kıyamet diyoruz?
Bunun sebebi, yukarıda belirttiğim insani bakış. Evren bizim bakışımızdan sorumlu değil. Sorunuzdaki "kusurlu tarafa bakmak" ifadesi olan bitene zaten yanlış bir pencereden baktığımızı gösteriyor. Evrende kusur yok ki kusurlu tarafa bakalım. Evrenin içeriğindeki hiç bir şeyi kusurlu, uyumlu, mükemmel, doğru, yanlış olarak niteleyemeyiz.
Konuyu ileri okumaya taşıyayım: Dinler ve diğer disiplinler, mesela felsefe, mesela sanat, hepsi bu konuya yanlış yaklaşıyor. Evren bir ortam. Bir oda gibi. Onun bir kimliği, hafızası, aklı, zekası, benliği, farkındalığı yok. O bir canlı değil. Kocaman bir kutu. Ve biz onun içindeki önemsiz tozlarız. Bu gerçek insanlar için incitici. Bunu kabullenemiyoruz. O nedenle de kendimizi özel hissetmek için bu kutunun içerisinde bir anlamımız olduğunu düşünmek istiyoruz. Her şeyi kendi bakış açımız doğrultusunda anlamlandırmaya çalışıyoruz. Bu çok üzücü, çok aciz bir çaba. Çünkü aslında bu yaptığımız, gerçekleri kabullenemeyip onları esnetmek demek. Evrenin kusurlarına bakmayalım. Bu nasıl bir mantık, bir düşünsenize... Evren kusurluymuş, mükemmelmiş, sorunluymuş vs. Bunların hepsi ama hepsi, evreni doğru algılayıp değerlendirmemizi engelleyen bakış açıları. Ama buna ihtiyacımız var ve yapıyoruz. İncinmemek için. Sevdiğimiz biri kanser olup ölüyor ve yorumumuz: Allah, kader, evren, bir şeyler bizi cezalandırıyor, ders veriyor vs. Hayır. Sadece hücrelerden oluşan bir doku kontrolsüzce çoğaldı ve o metabolizmanın çalışma sistemini bozdu. Doğada her gün, milyonlarca canlının metabolizmasında olan bir şey oldu sadece. Zeytin ağaçları da kanser olup ölüyor. Ortada ne ceza var, ne kıyamet var, ne mesaj var, hiç bir şey yok. Ama işte bunu kabullenmek zor.
Dinlerin tümü, insan merkezli disiplinler. Evren, dünya, doğa, canlılar vs. her şey insan için var. Asla gidemeyeceğimiz, bırakın gitmeyi göremeyeceğimiz, bizden 40 milyar ışıkyılı uzaklıktaki bir sistemdeki bir gezegenin yüzeyindeki toz zerresi de bizim için "yaratılmış". Bu şartlarda tüm evrenin insan merkezli yaratılmış olması hiç ikna edici değil ki 13,8 milyar yıllık insansız tarihin varlığı da bu düşünceyi destekliyor.
Tüm bu şartlar doğrultusunda evreni, ısrarla insani önkabullerle değerlendirip yargılamanın ve tanımlamanın gerçekçi bir bakış olduğunu iddia etmenin zor olduğunu düşünüyorum.
Umarım açıklayıcı olabilmişimdir. Sağlıcakla.