Hz. Muhammed (s.a.v)’in cenazesi hakkında o kadar çeşitli rivayetler vardır ki saymakla bitmez gerek Sünnî ve Şîa kaynaklarından olsun gerekse sahabîlerin söyledikleri olsun günümüzde hâlâ muallakta olduğu gibi tarihsel kaynaklara ve argümanlara bakıldığında insanları geçtim müslümanları ikiye bölebilecek bir sorudur. Bir araştırmacı ve tarih mezunu olarak bu konuda objektif bir şekilde konu ile alakalı yaptığım araştırmaları sizlere sunuyorum. Hangi argümana inanır, benimsersiniz siz okuyucuların takdirine bırakıyorum esenlikler diliyorum.
Evvla ilk kaynağımız olan birçok müslüman ve tarihçilerin savunduğu herkesçe bilinen rivayetle başlayalım;
Rebiülevvel ayının on ikisi pazartesi günü, Müslümanlar öğleden sonra akşama kadar işlerini yürütecek bir halifenin seçimi ile meşgul olduklarından, Peygamberimizin yıkanması, techiz ve defni salı gününe kaldı. O gün, Hz. Ebû Bekir (ra)'e Mescid-i Nebevî'de umumî biat yapıldıktan sonra bu işlere başlandı. (bk. İbn İshak, 4/306-309; İbn Sa'd, 2/269; Belâzurî, 1/257)
Yıkama işini Hz. Ali (ra) yaptı. Zirâ, Resûl-i Kibriyâ Efendimiz sağlığında ona, “Vefât ettiğim zaman beni, sen yıka.”(İbn Sa'd, 2/280-281) diye vasiyyet etmişlerdi.
Evs bin Havlî testi ile su taşıyor, Hz. Abbas ile Üsâme ve Şükrân, Peygamberimizin (asm) üzerine su döküyorlardı. Hz. Ali (ra) de eline sarmış olduğu bez ile gömlek üzerinden oğuşturarak Peygamberimizi (asm) yıkıyordu.
Yıkama işi bittikten sonra Hâtemü'l-Enbiyâ Efendimiz (asm), yine Hz. Ali (ra), Hz. Abbas, Fadl bin Abbas ve Peygamberimizin azadlı kölesi Şükran (Salih) tarafından kefene sarıldı.
Rebiülevvel ayının on üçü, salı günü öğleye doğru Resûl-i Kibriyâ Efendimizin (asm) yıkanma ve kefene sarılma işi tamamlandı.
Hücre-i Saadetinde sedirinin üzerine konuldu. Bundan sonra Hâne-i Saadetlerinin kapısını açtılar. İnsanlar takım takım girerek, imamsız olarak kendi başlarına Peygamberimiz Aleyhissalatü vesselamın üzerine namaz kıldıktan sonra çıkıyorlardı.
Böylece önce erkekler, sonra kadınlar, daha sonra da çocuklar Fahr-i Alem Efendimize karşı bu son vazifelerini (cenaze namazını) huşû ve hüzün içinde ifâ ettiler. Çevre kabilelerden de insanlar gelerek Resulullah (asm)'ın cenaze namazını kıldırlar. (İbn Sa'd, 2/292)
Bu nedenlerden dolayı Peygamberimizin (asm) defni uzun sürmüştür. Bu anlatılan rivayet en çok kabul gören rivayettir.
Lakin ashâb-ı kirâm’ların anlattıklarıyla yola çıkarak birçok eski tarihçiler şu şekilde rivayet etmişlerdir;
Hz. Muhammed’in (sav) öldürüldüğü yönünde bir çok rivayet vardır. Dört halife’nin de iktidar hırsı ile ele geçirmek için Peygamberimizden sonra halife olabilmek için çok ciddi çekişmelerin olduğunu özelliklede Ebubekir ile Ömer’in iktidar kavgasına giriştiklerini hatta Ömer’in kızları Hafsa ve Ayşe eliyle zehirledikleri yönünde oldukça sağlam sayılabilecek argümanlar bir hayli fazladır.
Vefatından sonra iktidar çıkarları oluşmuş kaynaklarda Ömer’in ortaya çıkıp, “Kim resullullah’ın öldüğünü söylüyorsa onu öldürürüm, o aslında Allah’ın yanına çıkmıştır, yakında dönecektir.” gibi sözler sarf ettiği anlatılır.
Peygamber efendimizin vefatından birkaç gün önce Ebubekir Sünh denilen Medine dışındaki ailesinin yanında iken ölüm haberini duyup gelmesi, ve döndüğünde minber tarafına geçip konuşmaya başlaması, Ömer’e de kızıp “otur oturduğunda yerde” diye çıkışıp talimat vermesi o sırada halk huzurunda güya Ömer’i sakinleştirmek için Zümer Suresi 30. ayet olan “Ey Muhammed, şüphesiz sen de öleceksin, onlar da.” buna karşı Ömer, Ebubekir’e “Sen hatırlatmasaydın böyle bir ayetten haberim yoktu.” demesi, birçok tarihçiye göre bunun başındandır planlanan bir olay olabileceğini savunuyor. Böyle bir senaryonun olduğunu savunanlar. “Ebubekir’in toplum içinde Ömer’e kızması ve onu susturması, Ömer’in okur-yazar ve Peygamberimizin vahiy kâtiplerinden olduğu için söylenen sureden nasıl haberdar olamayacağını kendisinin bilerek işi acemiliğe vurmuş, Peygamberin ölmediğini iddia edecek kadar cahil birisi olmadığını savunurlar.”
Yani eğer gerçekse gerçekten çok üzücü hele ki sen hatırlatmasaydın böyle bir ayetten haberim yoktu demesi kaldı ki Allah hariç herkesin öleceğini açıklayan ayetler oldukça fazla olmasına rağmen işte benim gibi bu şekilde yorum yapanlar oldukça fazla savunucular var. İlginçlikler bitmedi devam ediyorum.
Ömer’in kılıç çekip aslında amacının zaman kazanmak olduğunu, halka kendisinin aşırı derecede dindar olduğunu göstermek için yaptığını, Ebubekir ile beraber bir plan gerçekleştirmişlerdi ve o an için de Ebubekir’in Medine dışında karısının yanında olduğu için Ömer’in oyalamaya çalıştığını bu olayların birer Ömer ve Ebubekir’in tiyatro oynadıklarını söylerler.
Halifelik işini sağlama aldıktan sonra Ebubekirle kendisi kabrin başına döndüklerinde canaze kaldırılmış, Ali kabirle meşgul iken onlar o 2-3 günde cenzase kefenlenirken, yıkanırken, defnedilirken ne Ömer ne de Ebubekir’in ortalıkta olmadığını, Taberî’nin kitabında Ebubekir’in üç gün sonra ancak cenaze başına geldiğini yazdığı için bu kaynakları savunurlar.
Hz. Muhammed’in zehirlendiği yönündeki iddia ise birkaç hadis’e dayanıyor;
Hz. Muhammed’in hastalığının ağırlaştığı sırada ağızına sancılanan kişilere verilen bir ilacı döküyorlar. Hz. Muhammed uyandığında ağızında acı hissedince hiddetlenip yemin ediyor ve olayın içinde olmayan amcası Abbas hariç odadaki herkesin aynı ilaçtan içmesini emrediyor.[Sahih-i Buhârî, tıp kitabı, Ledüd Bâbı, Sahih-i Müslim, Selam Kitabı, Ledüd ile Tedavinin Mekruhluğu Bâbı, Müsned-i Ahmed b. Hanbel, c.6, s. 118, Sünen-i Tirmizi, c. 3, s. 265]
Ayşe ise;
“Resûlullah’a ağızından ilaç vermiştik. Bana ilaç vermeyin. Diye işarette bulunda. Biz bunu, hastanın ilaçtan hoşlanmadığında yaptığı bir hareket gibi olduğunu düşündük ayıldığında ilaç verdiğimizi anladı şöyle buyurdu. “ Sizi bana ilaç vermekten menetmedim mi? Aranızda bulunmadığından dolayı amcam Abbas hariç hepiniz bu ilaçtan içeceksiniz” [Buhârî, Tıbb 21; Müslim, Selâm 85]
Ümmü Seleme ise;
Rahatsızlığı ağrı dolayısıyla şiddetlendiği bir sırada hanımları, amcası Abbas, Ümmü’l Fazl bt. Haris ve Esma bt. Umeys, Allah Rasûlü’nün yanında toplanmışlardı. Tedavi için bir ilaç verme konusunda istişare yaptılar ve baygın bir halde iken ilacı verdiler, ayıldığında Hz. Peygamber şöyle buyurdu: Bunu bana kim yaptı? Bu (eli ile Habeşistan’a doğru işaret ederek) şu taraftan gelen kadınların işidir.
Rasülullah’a Ümmü Seleme ile Esma ilaç içirmişlerdi. Bundan dolayı dediler ki Ey Allah’ın Rasûlü Zâtülcenb hastalığına yakalanmış olmanızdan endişelendik Allah Rasûlü Bana ne ilacı verdiniz diye sorunca Ûd-i hindî, biraz vers ve birkaç damla zeytinyağı cevabını verdiler Bunun üzerine Allah Rasûlü Allah beni bu hastalığa bulaştırmamıştır buyurdu ve sonra şöyle ilave etti Amcam Abbas hariç, evde bulunandan aynı ilacı (ceza olarak) içmeyecek kimse kalmasın.[Hadisi İbn’ Sa’d (2/235), zayıf râviler kanalıylla Vâkıdî’den aktarılmıştır. Bir benzerini Abdürrezzak, Musannef’inde (9754) Esma bt. Umeys’den sahih bir isnadla nakletmiş, Hâkim (4/202) Hadise sahihtir demiş, Zehebî de ona katılmıştır. Hafız İbn Hacer de hadisi Abdürrezzak’tan nakletmiş ve hadisin isnadının sahih olduğunu söylemiştir. İbn Hacer, Fethu’l-Bâri, 8/121]
Bu hadislerden yola çıkarak ailem dediği çevresindeki insanlara güven duymadığını aynı ilaçtan içmeleri için emrettiği, ailem dediği kişilerce zehirlenmiş olabileceği ve ölümüne yakın olan süreçte bundan şüphe duyduğu şekliyle yorumlamaktadırlar. İddianın devamında hiçbir hadiste evdekilerin o ilacı içtiklerinin bahsedilmemesiyle ilişkilendirirler.
Bunun gibi sayısız iddia var ama bu iddiaları doğrulayan birçok kaynakda mevcut elbette bunun olmadığına dair anlatılan iddiların kaynaklarıda bir o kadar mevcut ama şunu unutmamak gerek ilk anlatılan ve müslümanlarca kabul gören iddiada birbirini tutmayan çok fazla çelişen nokta var en çok çelişeni ise Peygamberin kabrinin 3 gün boyunca bekletilme iddiası kaldıki Arabistan’ın kavurucu sıcağında bekleyen bir cenazenin şişmesi, morarması, kokmasıda kaçınılmaz ve o halde bulunan kabir ile Hz. Ali’nin 3 gün boyunca cenaze ile evden çıkmaması da bir garip ve Peygamberin kokmuş ve kurtlanmaya başlamış kabrinin gece karanlığında gömülmesi gibi birbiriyle örtüşmeyen daha çok çelişen iddilar var. İlk kaynağı savunan tarihçi ve din tüccarlarının savunduğu spesifik cevapta şu şekilde cenazenin Peygamber efendimizin yattığı yerin altına gömülüp o şekilde kılındığını gerçekten komik asıl komik olanı cenazenin kokmadığını tam tersi gül koktuğunu ve peygamber efendimizin bir mucizesi olduğunu söylerler. Elhamdülillah müslümanım hiç şüphem yok ama bir tarihçi olarak mantıklı olmam gerekiyor objektif olmam gerekiyor peygamberde olsa insan insandırki bunu doğrulayacak bizzat Peygamberimizin kendisi olaya bilimsel bakmamız gerekirse Arabistan’ın 35-40 derecelik kavurucu sıcağında 3 gün bekleyen bir cenazenin kokmaması gerçek dışı bir olaydır. Ve bu iddiayı savunan tarihçi ve dinciler oldukça azdır.
Kaynaklar
- F. Griffel. (2000). Apostasie Und Toleranz Im Islam. ISBN: 9789004115668. Yayınevi: BRILL.
- U. Author. Tarih-I Taberi (4 Cilt Takim). ISBN: 9789759180539.
- I. Kuteybe. Halifeler Ve Siyaset. ISBN: 9786059376228.
- S. Akova. Islâm Tarihi;(Muhtasar El-Bidâye Ve'n-Nihâye). ISBN: 9786257948685.
- İ. Malik. Muvatta. ISBN: 9786055309978.
- H. Y. A. Demircan. Kitabu't-Tabakati'l- Kebir Tabakat - 11 Cilt Takim. ISBN: 9786054620487.
- M. Kalkan. İbnü'l-Cevzî Ve El-Vefâ Adlı Eseri. ISBN: 9786259414331.
- I. A. B. Hanbel. Müsned (5. Cilt- Arapca Metinli). ISBN: 9786257495363.
- İ. Abdirabbih. El-Ikdü'l-Ferid - Kültürel Inciler 1. ISBN: 9786057596765.