Agnostisizm, "olmayan hakkında iddia ortaya atmamak" ile ilgili değildir. Tanrı'nın varlığı veya yokluğuyla da doğrudan ilgilenmez. Agnostik bir bakış açısıyla, Tanrı'nın varlığına ya da yokluğuna dair argümanları tartışabilir, spekülasyon yapabilir, hatta bazı senaryoların diğerlerinden daha olası olduğunu düşünebilirsiniz. Ancak bu tartışmalar, agnostisizmin özüyle doğrudan bağlantılı değildir.
Agnostisizm, ontolojik (varlık üzerine) değil, epistemolojik (bilgi üzerine) bir tutumdur. Tanrı'nın var olup olmadığı sorusundan ziyade, bu soruya yanıt ararken kullandığımız bilgi edinme yollarına odaklanır. İnsanlar olarak bizler, doğada hayatta kalmak ve üremek için evrimleşmiş varlıklarız. Bilgimiz; çevremizde gördüklerimiz, duyularımız, aklımız ve deneysel yöntemlerimizle sınırlıdır. Tanrı ise net bir tanımı bile olmayan, farklı kültürlerde farklı özelliklerle şekillenen, genellikle aşkın ve fiziksel dünyanın ötesinde olduğu düşünülen bir fikirdir. Yani aslında biz "Tanrı"yı zaten bilmiyoruz, insanların doğru olduğunu düşündüğü birtakım Tanrı modelleri hakkında tartışıyoruz sadece.
Tanrı'nın varlığına veya yokluğuna dair sunulan argümanların yapısını incelediğimizde olasılıkların sonsuzluğu nedeniyle her argümanın başka bir modelde eşdeğer bir karşıtı olduğunu görüyoruz. Ancak nesnel, net, tek bir Tanrı tanımı bile olmadığından tartıştığımız Tanrı modeline uygun bir argüman sunmak için sunulan argümanlar her zaman belirli bir model ile sınırlı, diğer olasılıkları dışlayan argümanlar oluyor.
Bu tutum, Tanrı tartışmalarına ve tarafların argümanlarına maruz kaldıkça, sunulan argümanlarının şablonunu netleştirip anlamaya başladıkça, argümanları eleştirel bir bakış açısıyla inceledikçe netleşir ve güçlenir. Tarafların argümanlarına ve bakış açılarına yönelik yapılan gözlemleri ve sorgulamaları bir arada değerlendirince Tanrı'nın bilinemeyeceğine yönelik bir duruş benimsemek daha makul ve tutarlı görünüyor. Bu, nihai bir yargı gibi duruyor olabilir ama sadece daha makul görünen bir duruştan ibaret.
Birisi bu gözlemlerin ve sorgulamaların makul şüphenin ötesinde yanlış olduğunu gösteren ikna edici argümanlar sunarsa elbette samimiyetle kabul eder ve tutumumu değiştiririm. Herkes kendi tutumunu defalarca ama defalarca sorgulamalıdır ve sınamaya açık olmalıdır.