Adaletin yaşadığı bir toplumda, geçmişin gölgesi bugünün ihlallerini örtemez; gerçek adalet, yalnızca teraziye konulanların ağırlığını dikkate alır. Aksi takdirde, adaletin gözleri bağlı değildir ve seçici bakıyor demektir. Adaletin seçici baktığı bir yerde, güven ve hakkaniyet hiçbir zaman yeşermez. Gerçek adalet, istisna tanımadığında yaşar; bir toplumu çürüten ise, adaletin seçici bir hafızaya dönüştüğü anlardır.
Nihayetinde adaletin terazisi eğilmeye başladığında, geçmişteki iyi niyetlerin veya nispi başarıların bu eğikliği düzeltmeye yetmeyeceği hatırda tutulmalıdır. Çünkü adaletin gözünün bağlı olması, onu geçmişin gölgelerinden de bugünün pragmatizminden de koruyabilmekle mümkündür. Aksi halde, adaletin sesi yankılanmaz; yankılanan yalnızca sessiz bir çelişkinin boşluğudur.