Dizi, Theranos’un kurucusu Elizabeth Holmes’un Stanford’dan ayrılıp kan testi devrimini gerçekleştirme hayaliyle yola çıkışını anlatıyor. İlk bölümlerde Elizabeth’in hırsı, idealleri ve inadı bana kendimi hatırlatmıştı; onun hedeflerine ulaşmak için gösterdiği azim bana ciddi anlamda motivasyon vermişti. Hatta izlerken “Bu kadar çalışırsam ben de bir gün hayallerimi gerçekleştirebilirim” diye düşünmüştüm.
Dizide Çin’de geçen sahneleri çok sevmiştim, özellikle Elizabeth’in Sunny Balwani ile tanışma sahnesinde çok etkilenmiştim. Sunny’nin babasının ölümünü anlattığı yerde içim burkulmuştu. İkilinin arasındaki enerji, Elizabeth’in güvenebileceği birini bulduğunu düşündüğü o an, dizinin en vurucu yerlerinden biriydi bence.
Elizabeth Holmes’un başlarda savunduğu idealler ve “insanlara daha kolay, daha ucuz sağlık hizmeti sunma” mottosu gerçekten çok değerliydi. Ancak dizinin ilerleyen bölümlerinde gözünün hırsla bürünmesini ve acımasız bir insana dönüşmesini izlemek hem üzücü hem de düşündürücüydü. Bir noktada Elizabeth’in hayallerine ulaşma arzusu, gerçekleri görmesini engelledi ve yalanlarla dolu bir dünyaya saplanıp kaldı. Unutmadan dizinin oyuncuları beni sanki gerçekten dizinin içindeymiş gibi hissetmiştim.
Yine de yaptığı icat fikri, tek bir damla kanla yüzlerce testi hızlı ve ucuz yapabilme hayali, imkânsız olsa bile çok etkileyiciydi. İnsanların sağlık hizmetine ulaşımını kolaylaştırma fikri muhteşemdi ama etik çizgilerin aşılması her şeyi bitirdi. Dizi izlerken “İmkânsız da olsa keşke çalışsaydı” diye içimden geçirmiştim.
Bu arada Evrim Ağacı’nda Elizabeth Holmes ve Theranos ile ilgili çok güzel bir video var, onun linkini aşağıya bırakıyorum. İzlemenizi mutlaka öneririm, diziden sonra olayı gerçek boyutlarıyla görmek bakış açınızı genişletebilir:
https://youtu.be/4GDvrrtutaE?si=gxAHv4pW7uVNHET0