Melkor (daha sonra Morgoth olarak da bilinir; baş meleklerden biri iken kötülüğe sapmıştır), ışığın ve güzelliğin olduğu bir dünyada karanlığın ve kötülüğün temsilcisi olarak karşımıza çıkıyor. Onun isyanı, "Melkor'un kalbinde yükselen kıskançlık ateşi" ile başlıyor ve bu ateş tüm Arda'yı (Orta Dünya'nın bulunduğu gezegen) etkisi altına alıyor. Melkor'un düşüşü ve güç hırsı, hikâyenin en trajik ve etkileyici yanlarından biri. Onun ihtirası ve dünyayı kendi isteğine göre şekillendirme arzusu, okuru derinden sarsıyor.
Ancalagon The Black (Melkor'un yarattığı en güçlü ejderha), Melkor'un en güçlü yaratıklarından biri olarak ortaya çıkıyor ayrıca favorimdir :) "Ancalagon'un kanatları gökyüzünü kararttı" ifadesiyle betimlenen bu devasa ejderha, Beleriand Savaşları'nın (Birinci Çağ'da gerçekleşen büyük savaşlar) dehşetini gözler önüne seriyor. Ancalagon'un düşüşü bile efsanevi; gökyüzünden düşerken Thangorodrim (Melkor'un kalesinin bulunduğu dağlar) dağlarını yerle bir ediyor.
Silmarillion, sadece bir hikâye değil, aynı zamanda iyilik ve kötülüğün, ışık ve karanlığın ezeli mücadelesini anlatan bir destan. Melkor'un trajedisi ve Ancalagon'un dehşeti, bu mücadelenin en çarpıcı örnekleri... Kitap, okuyucuyu derinden etkileyen ve unutulmaz bir yolculuğa çıkarıyor. Her sayfasında yeni bir duyguyu keşfediyor, Orta Dünya'nın zengin tarihine bir kez daha hayran kalıyorsunuz.
Eğer epik bir macera, derin karakter analizleri ve duygusal bir anlatım arıyorsanız, Silmarillion tam da aradığınız eser. Fakat şunu söylemekte fayda var, başlangıçtaki şiirsel dil biraz yorabilir ancak zamanla alışıyorsunuz.