Everyone Flows, kadim ve felsefi bir soruyla başlar:
Acaba biz, sınırları keskin, bağımsız ve durağan “şeylerden” oluşan bir dünyada mı yaşıyoruz, yoksa istikrarlı görünümlerin yalnızca geçici olduğu ve süreçlerin birbirinden ayrılmaz biçimde iç içe geçtiği sürekli değişim hâlindeki bir “süreçler dünyasında” mı?
Kitabın ilk üç bölümü, özellikle canlı varlıklara uygulandığında, ikinci görüşten yana güçlü bir sav geliştirmektedir. Organizma ve soy hatlarının süreçler olarak ele alınmasına özel önem verilir; soy hatları, evrimin gerçekleştiği süreçlerdir. Soy hatları organizmaları ortaya çıkarır, ama organizmalar da soy hatlarını oluşturur. Bu durum, süreçler dünyasının derin hiyerarşik bağlantılarını gözler önüne serer. Yaşamın iç içeliği, simbiyozun her yerde bulunurluğu üzerine yapılan kapsamlı bir incelemeyle ve hamile memelinin süreçsel karakterine dair bazı düşüncelerle daha da vurgulanır.
Kitabın son üç bölümü, doğanın süreçsel bakış açısını insana özgü meselelere uygular. Burada çıkış noktası, insan soyunun benzersizliğidir. Sosyal doğası ve davranışsal esnekliği sayesinde işbölümünü mümkün kılması, ayrıca insanların kendi yaşam alanları için inşa ettikleri nişin kapsamı ve karmaşıklığı bakımından eşsizdir. Süreçsel bakış açısının, insan organizması ve soy hattına uygulanması; kişisel kimliğin doğası, yaşamın süresiz uzatılma ihtimali, insan doğası, insan sınıflandırmaları (ırk ve cinsiyet dahil) ve özgür irade gibi konularda şaşırtıcı ve radikal içgörüler sunduğu gösterilmektedir.
Everyone Flows, kadim ve felsefi bir soruyla başlar:
Acaba biz, sınırları keskin, bağımsız ve durağan “şeylerden” oluşan bir dünyada mı yaşıyoruz, yoksa istikrarlı görünümlerin yalnızca geçici olduğu ve süreçlerin birbirinden ayrılmaz biçimde iç içe geçtiği sürekli değişim hâlindeki bir “süreçler dünyasında” mı?
Kitabın ilk üç
... Daha fazla göster