Endüstriyel Tarımın Günah Keçisi: Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO)
Nedir peki bu genetiği değiştirilmiş organizmalar? GDO'lardan bahsedilirken ne denmek isteniyor? Büyük bir çoğunluğu tarım ve hayvancılık üzerinden ilerletilen bu münakaşaların bilimsel bir geçerlilikleri bulunur mu? GDO'lar, gerçekten de, söylendiği kadar tehlikeli midir? Yoksa sunulan argümanların pek çoğu vasıfsız korkutmalardan mı ibaret?
Sırasıyla, bütün bu sorulara yer vermeye çalışalım.
Nedir? Ne Değildir?
Genetiği değiştirilmiş organizmalar ya da kısaca GDO'lar (İngilizce; Genetically modified organisms ya da GMOs), adından da anlaşılacağı üzere, genetiği yapay olarak değiştirilen ve çoğunlukla doğada bulunmayan özelliklere sahip organizmalara denir. Genel tabiriyle tarım ve yiyecekler başlık altında anılsa da, GDO'ların kullanıldığı alanlar pek de soframızdaki besinler ile sınırlı kalmamakta.Bunlardan önemli bir tanesi, biyomedikal GDO'lardır. Mikrop, bitki ve hayvanların genetiklerinde değişim yapılarak geliştirilerek daha ucuz ve kolay üretilen ilaçlar, aşılar; özellikle parazitik hastalıklarla (örn; sıtma) savaşmak adına kullanılan genetiği değiştirilmiş böcekler gibi yöntemler, bu alanda sıkça kullanılmaya devam edilmekte. Henüz test aşamasında olsa bile yakın gelecekte "yenilenebilir aşı" gibi yeni yöntemler de hayatımızın bir parçası haline gelebilir: Böylelikle, modern hayatın önemli bir parçası haline gelen aşıların sadece daha kolay yollarla uygulanması değil, aynı zamanda belirli tıbbi malzemelere erişimi olmayan insanların da bu aşılara erişimi sağlanabilecek.
GDO karşıtı argümanlar ise çoğunlukla onun tıbbi yönlerini gözardı eden, daha çok tarımsal faaliyetlerine odaklanan bir yol izliyor. Bu tip argümanlar altındaki genel kanı, GDO'ların insan sağlığına büyük oranda etki ettiği, kanserojen ve çeşitli hastalıklara yol açtığı ve dolayısıyla yasaklanması gerektiği yönünde. Her ne kadar biyomedikal GDO'ların, tarımsal GDO'lardan herhangi bir farkı bulunmasa da, halk arasında pratikte aynı olan bu iki konuya farklı tepkiler vermesinin, en nihayetinde GDO'lara karşı sürülen endişelerin asılsız olduğunu söylemek, sanırız ki yersiz bir iddia olmaz. Son 15 yılda GDO'lar üzerinde yapılan sayısız araştırmaların, GDO'lu yiyeceklerin GDO olmayanlardan daha sağlıksız olduğunu sunan bir belirti göstermemesi ise, hiç şüphesiz böylesine bir iddiayı destekler nitelikte olacaktır.
Ne var ki, GDO karşıtı her iddia ve argümanı bilim düşmanı diye etiketlemek, kolaya kaçmak olurdu. Olayın bu denli siyah/beyaz bir çerçeve altında bulunmaması, neticede onun birkaç sektörel yönünden kaynaklanmakta. Bunlardan bir tanesi, tarımın olmazsa olmazı pestisitlerdir.
Pestisitler
"Kimyasal" kelimesini sürekli duyarız: Soframızdaki kimyasallar, soluduğumuz kimyasallar, çevremizdeki kimyasallar... Yapay olan her şeyin koşulsuz, şartsız tehlike teşvik ettiği fikriyle eş anlamlı hale gelen bu sözcüğün, anlamı açısından fazlasıyla suistimal edildiğini iddia etmek çok da tuhaf olmasa gerek. Soluduğumuz havadan içtiğimiz suya; anatomimizin her yapısını oluşturan etmene kadar her şeyin kimyasallardan oluştuğunu belirtmek ise, nitekim geçersiz bir karşı argüman olmaz.Pestisitler (ya da haşere ilaçları), tarımda önemli boyutta kullanılan ve korunması planlanan bitkilere zarar verebilecek böcekleri, kemirgenleri ve vahşi bitkileri öldürmek için tasarlanmış kimyasal bileşimlere denir. Doğası gereği, pestisitler birçok organizma için zararlı bileşimlerden oluşur ve sırf bu yüzden de sorumluca ve dikkatlice kullanılması her daim vurgulanan bir araçtır. Genetiği değiştirilmiş organizmaların özellikle kullanıldığı endüstrilerde pestisitler, kullanımı sınırlanmaya çalışılan bir yöntem olsa dahi, kimi zaman, örneğin BT'li ekinler (İngilizce; Bacillus thuringiensis Crops ya da BT Crops) gibi, kendi pestisitini oluşturan tohumlar da kullanılabiliyor.
Pestisitlerin özellikle insanlar üzerindeki toksiklik, miktarı onların nasıl kullanıldığı ile ilgili olduğu kadar, konunun hangi yönünden bahsettiğimizle de alakalıdır. Bir diğer deyişle, pestisitlerin toksisiteliği, göreceli bir kavramdır.
Örneğin glifosat. Tarımda en yaygın kullanılan pestisittir. Genellikle kullanım aşamaları, asıl hasatın yanında bulunan ve istenmeyen geniş yapraklı bitkileri ile otları öldürmektir. Glifosatın sodyum tuz formu ise yetiştirilen bitkinin büyümesini ve olgunlaşmasını regüle etmek için kullanılır. Tıpkı diğer pestisitlerde olduğu gibi, glifosat insan sağlığına zararlıdır – her ne kadar piyasada bulunan diğer pestisitlere nazaran bir hayli güvenli olsa da. Pür glifosatın insan sağlığına zararı minimum olsa da, pestisit olarak kullanılması onun farklı içeriklerle kullanılmasını gerektirir. Böylesine bir bileşenin bulaşması sonucu semptomlar arasında; üzerinde glifosatın bulunduğu ürünler tüketildiğinde göz ve ağız tahrişi, serpinti haline maruz kalındığında burun ve boğaz tahrişi bulunur. Glifosatlı ürünleri yutmak salya seviyesinin artması, ağızda ve boğazda yanma, mide bulanması, kusma ve ishal gibi sonuçları doğurabilir. Evinizde bulunan evcil hayvanlar da – üzerine yeni püskürtülen glifosat ürünlerini tükettiğinde – benzeri semptomlar gösterebilir.
Elbette bu tip yan etkileri önlemek mümkün. Birçok pestisit, üzerinde bulunan ürünün yıkanılmasıyla önlenebilir. Kalan semptomların oluşmaları ise pestisitlerin tarımcılar tarafından sorumsuzca, belirli önlemlerin alınmamasıyla yaşanmakta.
Kendi pestisitlerini oluşturan genetiği değiştirilmiş tohumlarda ise önlem açısından durum pek farklı değil. Bu ekinler, basit bir sudan geçirmeyle kurtulanamadığı gibi, pratikte yediğimiz ürünlerle bir olarak nitelendirilebilir. Bu durum, halk arasında BT'li ekinlerin insan sağlığına zararı konusunda endişeler yaratıp, pestisitli yiyeceklerin sağlığımız açısından etkileri hakkında kafalarda soru işareti bıraktı. Ancak, BT'li ekinlerin sunduğu toksikitenin insan sağlığına olan zararları neticesinde, en azından alternatife oranla, endişelenmemiz gerektiğini gösteren herhangi bir çalışma bulunmuyor. Aksine, zamanla uygulanan ezici miktardaki araştırmalar ise, BT'li ekinlerin tarımdaki geleneksel ve riskli pestisit kullanımını azalttığı yönünde sonuçlar göstermekte. Bunun ana sebeplerinden biri, bu ekinlerin içerisinde bulunan pestisitlerin yapay olarak belirli organizmalara zararlı kılınmasından kaynaklı. Yani kullanılan aynı pestisit, ekini tehdit eden yabancı organizmalara ölümcül iken, insanlara ve benzeri hayvanlara karşı nötr kalabiliyor.
Herhangi bir toksik için de bunu söyleyebiliriz. Çünkü kimyasalların zarar/yarar karşılaştırması göreceli bir kavramdır. Bir türe ölümcül olan aynı kimyasal, diğeri için besleyici nitelikler taşıyabilir. Alkol, örneğin, bir çay kaşık kadarı özellikle kedilerde ciddi hastalıklar yaratırken, insanlar için (sorumluca tüketildiğinde) nispeten zararsız olarak görülür. Aynı şekilde tuz, birçok anlamda yiyeceklerimizi leziz kılan bir unsurken, salyangozlar için en ufak bir temasta ölümcül sonuçlar doğurmakta.
GDO'lu yiyeceklerin pestisit kullanımındaki rolleri, pestisitlerin ağır ve vurdumduymaz kullanımlarını cesaretlendirmektense, bilakis isminin de önerdiği şekilde, genetiği değiştirilen organizmalarla sınırlandırmayı amaçlar. Söz konusu pestisitler olduğunda ise, endişelenmemiz gereken şey, kimyasalların kendilerinden ziyade, onun kullanım sorumluluğu. Bu ise bizi, sorumluluğu ve işlevselliği uygulamakta başarısızlığa uğrayan sektöre yönlendiriyor: yani endüstriyel tarım sistemimize.
Endüstriyel Tarım
Endüstriyel tarım hakkında konuşulacak çok fazla konu bulunmakta. Hiç şüphesiz, genetiği değiştirilmiş organizmaların sıklıkla kullanıldığı bir sektör olan endüstriyel tarım, aynı zamanda GDO karşıtı argümanları besleyen en büyük faktörlerden biri.Sanayi devriminin seri üretimiyle iç içe bir tarihe sahip olan endüstriyel tarım, paralel olarak diğer sektörlerden beslenerek günümüz standartlarının karakteristiklerine ulaşabildi. Bu gelişmeler, tarımsal anlamda bize daha organize ve seri faaliyetleri sunarak soframızı daha besleyici ve çeşitli yiyeceklerle dolmasına yardım etmesiyle birlikte, çoğu zaman bizim onu sorumsuz ve işlevsizce kullanmamızla da sonuçlanabiliyor.
Endüstriyel tarıma "alternatif" olarak ele alınan tarımsal yöntemler aslında bulunur. Bunlardan belki de en önemlisi organik tarım olarak bilinir: Suni gübrelemeden biyolojik haşere kontrollerine kadar daha organik yöntemler kullanarak "sağlıklı ve çevreci" faaliyetler pekiştirdiğini iddia eden tarım yöntemi. Ancak özellikle çevresel olarak düşünüldüğünde, organik tarımın endüstriyel tarıma bir çözüm olarak kullanılması daha büyük felaketler yaratabildiği son zamanlarda fark edilen bir şey.
Almanya'da yapılan bir araştırmaya göre, organik tarım alanlarının işletilme yönünde, endüstriyel tarıma nazaran %40 oranında daha fazla karbon ayakizi yarattığına rastlandı. Bu, çoğunlukla organik tarımın daha fazla tarım alanına ihtiyaç olması ve bu vesileyle ormansızlaşmaya yer açması, daha çok su kullanımıyla sonuçlanıp kaynak tasarrufunu denklemin dışına çıkması gibi sebeplerden gelmekte.
Yani uzun vadede gerek çevresel, gerekse ekonomik anlamda organik tarım, şimdiki ziraat sistemimize rakip olacak bir alternatif değil. Bu ise bizi endüstriyel tarımın yarattığı ilk sorunlara döndürüyor.
Pestisitleri ele alalım. Pervasızca kullanımları sonucu belirli sorunlara zemin hazırlayan pestisitlerden yukarıda bahsetmiştik. Özellikle çeşitli pestisitlere dayanıklı GDO'lu ekinlerin sunulmasıyla birlikte, çiftçilerin kendi ekinleri pestisitler tarafından mahvolma kaygısı olmaksızın kullanımlarına yol açıyor. Sonuç? İşe yaradığı için bir tek bu yönteme başvurarak tarımcılık faaliyetlerine girişen çiftçiler... Salt bu yöntemin herhangi bir alternatif sunulmaksızın sürdürülmesi ise çiftçi ve ziraatçileri pestisit sektörünün tekeline sokuyor.
GDO'lara karşı yapılan eleştirilerin kayda değer bir kısmı da işte buradan gelmekte! Sorun, GDO'ların tarıma ve insan sağlığına olan sözde zararları değil. Asıl sorun, tarımsal faaliyetlerimizi bilimsel gelişmeler doğrultusunda en işlevsel yöntemlere evrilme vaadiyle kullanmaktan çok, onu büyük bir sektör gibi düşünüp bu doğrultuda kâr gütmek için işleten ziraat sistemimiz ile alakalı.
GDO'ların bahsi geçen vaadi gerçekleştiremeyip adeta bir günah keçisi olarak kullanılması ise nitekim onu problemin değil; çözümün bir parçası haline getirir.
Bir sorunu çözmedeki ilk adım genellikle onu kabul etmekten geçer. İkinci adım ise, problemi çıkaranın kim veya ne olduğunu doğru teşhis edebilmektir. Bilimsel gelişmelerin her geçen gün daha fazla münakaşalara konu olması, onların gitgide laboratuvarların soğuk odalarından uzaklaşıp, günlük hayatımız ile iç içe geçmesinin kaçınılmaz bir sonucu olsa gerek. İster genetiği değiştirilmiş organizmaların kötü amaçlı bir silah olduğunu düşünün, ister gelecek için umut vaad eden bir araç; konunun çevresinde dolanan münakaşalar, doğal olarak tek bir tarafın bütünüyle haklı olmadığını itiraf edebilmesi kadar karmaşık bir yapıya sahip.
GDO'ların bir öcü yahut insan açgözlülüğüne bir örnek kılarak günah keçisi olarak kullanılması, her iki tarafın yakındığı dertlere herhangi bir çözüm getirmemekte.
Asıl önemli olan, problem kaynağını doğru teşhis edebilmektir. Hiç şüphesiz, bunu başaramadığımız her geçen gün, çözüm de bir o kadar erişilemez kalacak.
İklim değişikliği, aşırı nüfus, küresel açlık krizi... Bunlar, türümüzü ve bu gezegendeki hayatı tehdit eden – dolayısıyla üstesinden gelmemiz gereken – büyük problemlerden yalnızca birkaçı.
Gelecekte baş etmemiz gerekecek nice zorluklara karşı bilimsel ilerlemelerin bahşettiği nimetlerden yararlanmak, bir lüks değil, çözümün kaçınılmaz bir parçası diye düşünülmelidir.GDO'ların sayılan bu problemlere karşı çok güçlü bir müttefik olması ise, ne var ki, onu rafa kaldırabileceğimiz bir teknoloji değil; pragmatik bir çözüm kılıyor.
Nitekim, önümüzdeki seçenekler gayet açık. Kararı da, sonuçları da akıllıca değerlendirmemiz yararımıza olacaktır.
Hazırlayan:Burak M. Kılıç
Referanslar
1. Grist, "The genetically modified food debate: Where do we begin?"
<http://grist.org/food/the-genetically-modified-food-debate-where-do-we-begin/>
2. WHO, "Food, Genetically modified"
<http://www.who.int/topics/food_genetically_modified/en/>
3. Nature, "Modified viruses deliver death to antibiotic-resistant bacteria"
<http://www.nature.com/news/modified-viruses-deliver-death-to-antibiotic-resistant-bacteria-1.22173?WT.mc_id=FBK_NA_1706_FHNEWSANTIBIOTICRESISTANCEBACTERIA_PORTFOLIO>
4. Britannica, "Genetically modified organisms – GMOs In Medicine And Research"
<https://www.britannica.com/science/genetically-modified-organism/GMOs-in-medicine-and-research>
5.Scientific American, "Edible Vaccines"
<https://www.mcdb.ucla.edu/Research/Goldberg/HC70A_W12/pdf/EdibleVaccines.pdf>
6. Tandfonline, "An overview of the last 10 years of genetically engineered crop safety research"
<http://www.tandfonline.com/doi/full/10.3109/07388551.2013.823595?scroll=top&needAccess=true&>
7. WHO, "Pesticides"
<http://www.who.int/topics/pesticides/en/>
8.NPIC, "Glyphosate General Fact Sheet"
<http://npic.orst.edu/factsheets/glyphogen.html#whatis>
9. EPA,"Are Bt crops safe?"
<https://www.epa.gov/sites/production/files/2015-08/documents/are_bt_crops_safe.pdf>
10.Saylor, "A Brief History of Agriculture and Food Production: The Rise of “Industrial Agriculture”"
<https://www.saylor.org/site/wp-content/uploads/2015/07/ENVS203-7.3.1-ShawnMackenzie-ABriefHistoryOfAgricultureandFoodProduction-CCBYNCSA.pdf>
11. ScienceDirect, "Carbon footprints and land use of conventional and organic diets in Germany"
<http://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S0959652617309666>
12. The Guardian, "GMOs aren't the problem. Our industrial food system is"
<https://www.theguardian.com/commentisfree/2013/nov/06/genetically-modified-food-safe-monsanto>
13. Görsel 1
<https://geneticliteracyproject.org/2018/03/19/our-ancestors-played-genetic-roulette-in-crop-breeding-while-modern-genetic-engineering-is-controlled-and-conservative/>
14. Görsel 2
<http://www.pinsdaddy.com/what-when-where-they-do-they-spray-pesticide-on-craop_Dmr8IXg*sesuI6sWPlzLzE5WaR7ns9FMoPLOcunEWEDSr6Jwc%7CvV2ZlBsnUaF7J0y8RP*sEhWhO8QeNVo%7Ct2cg/4>
15. Görsel 3
<http://www.olviner.com/Industries.html>
16. Kapak Görseli
<https://www.yourgenome.org/facts/what-is-a-gmo>
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 22/12/2024 11:14:09 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/12826
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.