Mimari Tarihi - 3
Avrupa Mimarisi
Her şeyden önce bilmeniz gerekir ki, bu yazıyı yazan kişi bir mimar vs. değil; sadece bu konulara ilgi duyan bir öğrencidir. Bu sebeple hatalarımı mazur görmez ve bana mail yoluyla ulaştırırsanız mutluluk duyacağım...
Avrupa mimarisi, Avrupa'da -özellikle İtalya'da- uzun bir zaman gelişme göstermiş ve bu zamanlarda bazen çok güzel eserler vermiş bir mimari dönem kümesidir. Küme olarak adlandırmamın sebebi, "Avrupa Mimarisi" başlığı altında pek çok dönem bulunmasıdır.
Bu yazımda, bugün önünde fotoğraf çektirdiğimiz o şaheserlerin nasıl ve kimler tarafından; hangi yolların aşılarak inşa edildiğini anlatacağım.
1-) Antik Roma Mimarisi (M.Ö 1.YY. – M.S 4.YY.)
Antik Roma mimarisi kendinden önceki mimarilere çok benzemez. Diğer toplumlar (Antik Yunan, Etrüsk vs.) bir binayı genellikle dıştan güzel görünmesi amacı ile yapıyorlardı -özellikle Antik Yunan’da simetriye büyük önem verilirdi. Bunun yanı sıra Roma’da amaç, daha çok kullanışlı olmasına yönelikti. Romalılar, büyük ve dayanıklı yapılar inşa etmişlerdir.
Romalılar, betonu yapı malzemesi olarak kullanmaya başlamadan önce, bölgede - volkanik olması sebebiyle- sık bulunan bir volkanik taş olan tüfü kullanmışlardır. Tüf her daim kullanılırken, traverten de kullanılmaya başlanmıştı. Traverten, aynı zamanda kırık beyaz renkte olduğu için güzel bir görünüm de veriyordu.
Romalılar, betonu M.S. 2.yüzyılın başında geliştirdiler. Daha önce de kullanılıyordu fakat Romalılar, harç yapımında İtalya’daki volkanik kumları kullandılar ve bununla çok daha sağlam ve gelişmiş binalar inşa edebileceklerini fark ettiler. Bu beton (opus caementicium), suyun altında da tutma özelliğine sahipti ve Romalılar bununla çok daha yaratıcı işler gerçekleştirdiler.
Özellikle Augustus'tan sonra (MÖ 31-MS 14) mermer çok sık kullanılır olmuştu. Kendisi de "Roma'yı tuğla şehri olarak buldum, mermer şehri olarak bırakıyorum.[1]" demiştir.
Antik Roma’da zengin insanlar “ev” (domus) sahibi olabilirken, kırsal alanda çiftlik (villa) sahibi olurdu. Yoksul insanlar ise “insula” denilen çok katlı apartmanlarda yaşarlardı. Liman kenti Ostia’da bulunan Diana’nın evi bunun güzel örneklerindendir.
Su kemerleri inşa edilmiş, hijyen gelmişti. Suyun gelmesi ile birlikte hamamlar da yapılmaya başlanmıştı. Ayrıca şehirlerde “gymnasium” adı verilen spor salonları da açılmış ve bunlara imparatorluk tarafından maddi destek verilmişti.
2-) Ortaçağ Mimarisi
Bu dönemin Avrupa mimarisini daha iyi anlayabilmek için o döneme daha yakından bakmak icap eder diye düşünüyorum. O dönem Avrupa’da din, akıldan üstün bir konumdaydı. Haliyle kiliseler ve dini yapılar da ön plandaydı.
Bu dönemin stillerini Romanesk ve Gotik olarak ikiye ayırabiliriz. Romanesk mimari, 10. Yüzyılın sonlarına doğru ortaya çıkmış ve 12. Yüzyılda da Gotik mimariye dönüşmüş bir stildir.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Gotik mimari, Ortaçağ’ın ortalarından başlayarak sonuna kadar geçen dönemi ifade eder. Gotik stilin amacı tanrının büyüklüğünü ve insanın onun yanında ne kadar aciz kaldığını göstermektir. Bu dönemden bugüne kadar korunan eserlerin çoğu dinsel (kilise vb.) yapılardır.[2]
3-) Rönesans Mimarisi
Rönesans mimarisi, 14. yüzyılın sonlarından 17. Yüzyılın ortalarına kadar özellikle İtalya’da ortaya çıkan bir mimari dönemdir. Bu dönemin Roma ve Antik Yunan mimarisinden çok etkilendiği görülmektedir. Yunanlılar, yapılarında simetriye büyük önem vermişlerdir. Bu dönemin sanatçıları da aynı şekilde mimaride simetriye büyük önem verdiler.
Bu dönemde kubbe yapımı yaygınlaşmıştı. Özellikle Floransa Katedrali’ne bakınca bu kendini belli edecektir. Floransa Katedrali’nin kubbesini, Rönesans döneminin önemli mimarlarından biri olan, Flippo Brunelleschi (1377-1446) inşa etti.
Bu dönem tam bir aydınlanma dönemidir. Avrupa yüzünü medeniyete dönmeye başlamıştır bu dönemde. Bunun sebeplerinden biriside yine bu dönemlerde gerçekleşmiş olan coğrafi keşiflerdir.
Coğrafi keşifler ile birlikte Batı’da dine duyulan güven azaldı. Zira yeni kıtalar keşfediliyor ve bu kıtalardaki insanlar kutsal kitaplarda yazmıyordu. Bu ve bunun gibi etkenlerde her alanda yaşanan bu gelişmeleri destekledi.
Ayrıca İtalya’da yüksek mevkilerde bulunan ve ülkenin en zengin ailelerinden biri olan Medici aileside bu gelişmeleri –bilim, sanat ve mimari- destekliyordu. Zira Michelangelo’nun, ve onun gibi diğer büyük sanatçıların, eğitilmesine büyük destek vermişlerdi.
4-) Barok ve Rokoko Mimarisi
Barok ve Rokoko, 17. Ve 18. Yüzyıllarda Avrupa’da (İtalya) ortaya çıkmış dönemlerdir. Her ikisi de güzellik bakımından birbirine benzer fakat farkları da vardır.
“Barok” kavramı, çeşitli dillerde “şekli bozulmuş inci” anlamına gelir. Bu dönemde klasik anlayışın durağanlığı yerini dinamikliğe bırakmıştır. Önceden daha durgun yapılar yapılırken, bu dönemde karmaşık ve büyük yapılar inşa edilmiştir.
Barok döneminde inşa edilen yapılar, aşırı süslemeleri ile dikkat çekerler. Bu yapılarda simetri ve dengeye büyük önem verilmiştir. Bu açıdan bakıldığında, klasik Yunan mimarisinin esintisi görülebilir, çünkü Yunanlılar da simetri ve dengeye büyük önem vermişlerdir –ancak bu dönemde klasik anlayıştan olabildiğince uzaklaşıldığı bilinmelidir. Büyük ve gösterişli kubbelerin de yaygın olduğu unutulmamalıdır. Bu kubbeler genellikle yapının merkezine yerleştirilmiş ve yapıya görkemli bir görünüm kazandırmıştır.
Bu dönemin büyük sanatçılarından Gian Lorenzo Bernini’i es geçmemek gerekir. Zira Bernini, Roma’daki eserlerin %70’inde rol almıştır. Şüphesiz bunlardan en güzellerinden birisi de Dört Nehir Çeşmesi’dir.
Rokoko, diğerlerinden farklı olarak Roma’da değil, Paris’te ortaya çıkmıştır. Kelime anlamı olarak Fransızca’da kaya ve midye kabuğu anlamına gelen iki kelimeden türemiştir ve ilk çıktığı zamanlar “modası geçmiş” olarak kullanılmıştır.
Bu dönemde de süslemelere önem verilmiştir fakat Barok döneminin renkli yapısı yerini sadeliğe bırakmıştır. Fransa’da soylulara hitap eden bu dönem, Barok sanatın hem zirvesi hem de çöküşü olarak görülür. Sanatçılar, Barok Mimarisinin ağır ve ciddi üslubundan sonra Rokoko Mimarisinde daha yumuşatılmış bir üslup kullanmış, dini figürler ve yapılar yerlerini daha çok dindışı unsurlara bırakmıştır.[3]
NOT: Neoklasik mimari ve devamı daha sonra eklenecektir.
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- ^ Bilinmiyor. Rokoko Dönemi-Www.archi101.Com. Alındığı Tarih: 29 Eylül 2023. Alındığı Yer: Archi101 | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 08/09/2024 13:04:50 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/15778
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.