SULTAN MEHMED VAHİDEDDİN VATAN HAİNİ MİYDİ?

ÖNEMLİ: 6 Şubat 2023'te olan depremden ötürü bu sitede bir şey paylaşmadığımı fark ettim. Hepimizin başı sağ olsun dostlar. Umarım çektiğimiz her acı bize bilimin ne kadar gerekli olduğu konusunda bir ders olur ve bir daha asla bu kadar yıkıcı bir olay yaşanmamasına vesile olur. Yaralılara acil şifalar, ölenlere ise en güzel tanrının en güzel cennetinin en güzel köşesinde huzurlu bir uyku diliyorum.

Bazı Ön Kabuller Yaparak Başlayalım

“Vatan haini” terimini biraz açmak istiyorum. Zira tarihin neresine bakarsak bakalım her zaman yöneticilerin ya da başta olan kişilerin kendi koltuklarını, güçlerini ve otoritelerini sarsmamak ve daimi kılmak için çabaladığını görürüz. Yani hangi “vatana” hainlik etmiştir? Kendi vatanına yani Osmanlının son topraklarına hainlik etmemiştir ama Kuvâ-yi Milliye gözüyle bakacak olursak baya zorluklar çıkardığını söyleyebiliriz. Yani burada söylenen hainlik Ankara Hükümetine yaptıklarıdır.

Bir de şöyle bir durum var, geçmişte kötü-iyi, akıllı-beceriksiz sayısız hükümdar geldi geçti. Tarih denilen şey bit bütündür ve değişmez gerçeklerdir. Yani bu yazımda “ata ayrımı” yapılmıyor. Geçmişte yaşanan olayların çok çarpıtıldığı ve televizyon kanallarında dahi birçok hatalı bilgi verildiğini gördüğümden bunu paylaşmak istiyorum.

Vahdettin Tahta Çıkmadan Neler Oldu

Vahdettin zor bir şehzadelik geçirdiğini söylesek yanlış olmaz sanırım. 1861 yılında doğduğunda Osmanlı Avrupa’ya oranla fazlasıyla geri kalmış, balkandaki topraklarına sahip çıkamayan ve bırakın dış itibarını iç sorunlarını bile çözemeyen bir ülke halinde gelmişti. Haliyle Balkanlarda sürekli isyanlarla ve savaşlarla toprak kaybediyordu. Osmanlı Saraylarında da aynı şekilde rahat yoktu. Siyasi cinayetler, darbeler (hatta 30 Mayıs Ayaklanması ile Abdülaziz öldürülmüştür), İttihat ve Terakki baskıları, mahvolmuş ekonomi, isyanlar ve daha neler neler ile padişahlarda dâhil kimse huzurlu değildi.

Böyle bir ortamda Vahdettin, çocukluğundan beri fiziksel rahatsızlığından dolayı tahta çıkmayı hedef edinmemiş, bu yüzden bu konuda kendini geliştirmemiştir. Yabancı dil bilmiyordu ve halktan kopuk bir hayatı vardı. 1918’de tahta çıktıktan yaklaşık 2-3 ay sonra Osmanlı Dünya Savaşında teslim oluyor. Yani işler hiçte istediği şekilde gerçekleşmemişti. Nitekim hiçbir zaman ülke üzerinde tam yetkiye bile sahip olmadığı gibi uçurumun kenarında bir ülkeyi devraldı. Yani bazı şeylere karşı koyma gücü olmadığı konusunda hemfikiriz. Ama yazım ilerledikçe neden onun “hain” ilan edildiğini daha iyi anlayacağınızı umuyorum.

Hakkında Söylenen Yalanlar

-Mustafa Kemal’i Samsun’a Vahdettin Planlayarak Gönderdi

Hayır, Vahdettin’in bir planı olmadan yollamıştır. Çünkü o dönemde İngilizlerin bir desteği ya da izni olmadan kimse bir emir veremiyordu. Müfettişliğe atanan Mustafa Kemal İstanbul Hükümetinden ayrılır ayrılmaz ilk fırsatta ayaklanmayı başlatmıştır. Yani bunu Vahdettin’le beraber planlamadılar, aksine Mustafa Kemal’in ilk fırsatı bu olmuştur. Ayrıca Mustafa Kemal’in yaptıkları öğrenilince direk İstanbul’a çağrılmıştır ve tutuklama emri çıkarılmıştır. Üstelik 1 yıl sonra Mustafa Kemal’in idam emrini vermiştir.

-Kurtuluş Savaşında Para Yardımı Yaptı

Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Neden Desteğe İhtiyacımız Var?

Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor. Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak... Daha fazla göster

Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.

Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.

Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.

Destek Ol

Kurtuluş Savaşı yıllarının ne kadar sefalet üzerine geçtiğini anlatmama gerek yok, biraz Nutuk okuyan ya da tarih bilen biri bunun saçmalık olduğunu anlar. Vahdettin’in yardım yolladığına dair hiçbir belge yoktur. Zaten hazineden tutun da verilen kararların hepsini doğrudan kontrol eden ve muazzam bir istihbarat teşkilatı kuran İngilizlerin büyük miktarda parayı haberleri dahi olmadan hazineden çıkıp hiç fark etmemeleri ya da engel olamamaları hiç inandırıcı değil.

- Vahdettin Anadolu’ya perde arkasından destek verdi

Aslında vermedi. Tam tersine tek çözüm yolunu İngilizlere boyun eğmek olarak görmüştür ve onların istemediği hiçbir şey yapmamıştır. Verdiği emirleri bile ya İngilizler ya da Damat Ferit Paşa isteği ile çıkartmıştır. Sevr Anlaşması’nı bile hiç düşünmeden imzalayan Damat Ferit, Kuvâ-yi Milliye düşmanlığı ile ün salmış bir kimsedir. Bu büyük yetkililer hiçbir zaman milli mücadeleyi desteklemediler.

Vahdettin Neden “Yüzellilikler” Listesine Alındı

İlk başta da dediğimiz gibi Vahdettin padişahlık vazifesini yerine getirmediği gibi ülkesini kurtarmak uğruna bir şey yapmamıştır. İngilizler istediklerini alınca bizi rahat bırakırlar gibi bir düşüncesi vardı ve Ankara hükümetinin savaşı kazanacağına inanmıyordu. Bu yüzden tarafı her zaman İngilizler yönünde olmuştur. İngiliz yanlısı Damad Ferid Paşa’yı özellikle başa getirmiş, Sevr ve Mondros Anlaşmalarına özellikle göndermiştir.

7 Nisan 1920 tarihinde İngilizlerin isteği üzerine Kuvâ-yi İnzibâtiye ordusu kurmuş ve bu orduyu Kuvâ-yi Milliye’ye karşı savaşması için emir vermiştir. 10 Mayıs 1920 tarihinde Düzce’nin Adapazarı ilçesinde Çerkez Ethem komutasındaki Kuva-yi Seyyare birlikleriyle savaşmıştır. Düşünsenize bir takım insanlar düşman yerine kendi dilinde konuşan, kendi dini inancına sahip, kendi milletinden insanlarla savaşıyor, sırf padişahın rahatı uğruna.

Yüzellilikler listesine alındıktan sonra İngilizlere sığınmış ama İngilizler onu kabul etmeyince İtalya’nın San Remo kasabasında hayatını sürdürmüştür. Bu vaziyette dahi Ankara hükümeti hakkında ağza alınmayacak laflar etmiş ve Türkiye Cumhuriyetinin varlığının diğer ülkeler içinde sorun olacağını söylemiştir. İşte Amerika Başkanı Calvin Coolidge’a yazdığı mektup:

“Siyasi olayların ve gelişmelerin tüm iç yüzünü, hangi nedenlerden dolayı Saltanat merkezimi geçici bir süre için terk etmek zorunda kaldığımı biliyorsunuz. Bu konuda ayrıntılı bilgi sunmayı gereksiz görüyorum. Bu süresiz uzaklaşmamın, babadan kalma sahip olduğum Saltanat ve Hilâfet makamından vazgeçtiğim anlamına gelmeyeceği açıktır. Ankara meclisi gibi bir isyancı fitnenin bu konuda alacağı tüm kararların geçersiz olacağını bildiririm. Şöyle ki; İslam hilafetinin Osmanlı saltanatından soyutlanması ve ayrılması ve hilafetin tümüyle kaldırılması dini, kavmiyeti, vatanı belirsiz ve karışık askerlerden ve öteki sınıflardan oluşan küçük bir şer zümresinin kısmen zorla ve kısmen bilgisizlik ve gafletle yönlendirdiği beş-altı milyonluk Türk kavminin yetki alanı içinde değildir. Bu ancak tüm İslam dünyasınca atanan uzman kişilerden oluşan bir meclisin toplanması ve tüm din bilginlerinin ortak kararı ile çözümlenecek büyük bir evrensel sorundur.

İslam bilginlerinin bildiği üzere şeriata aykırı kararlar herhangi makamdan olursa olsun sonuçsuz kalmaya mahkumdur. Bundan başka bu durumun, içinde bulunulan koşullarda İslam dünyasında sonuçları pek vahim olabilecek büyük bir heyecana yol açacaktır. Ayrıca gelişmiş ülkelerin iç güvenliklerine de büyük bir etki yapacaktır.

Hanedanın ileri gelenleri aleyhinde Ankara meclisi tarafından kabul edilen sürgün ve kovma, emlakine ve bireysel mallarına el koyma gibi haksız kararları hanedanın bireylerini, insan ve kişilik haklarından soyutlar mahiyettedir. Bu konuda yüce kişiliğiniz ve cumhuriyet hükûmetiniz tarafından olanaklar ölçüsünde yapılabilecek yardımları pek değerli sayacağımı açıklamaya gerek yoktur. Bu vesile ile sağlıklı olmanızı yüce haktan niyaz eylerim. (13 Mart 1924)”

Neden Bazı Kesimler Bunlara Rağmen Vahdettin’i Yüceltiyor?

Aslında siyasi sebeplerden dolayı yüceltiliyor en kısa cevap bu. Atatürk’ü kötülemek ve Osmanlı’yı olabildiğince yüceltmek her zaman muhafazakâr partilerin ağzından düşmemiştir. Özellikle DP döneminde olabildiğince CHP aleyhine doğru olmayan karalamalar çıkarılmış ve sonraki dönemlerde de bu hep tekrarlanmıştır. Nihal Atsız’ın yazdığı “Türk Ülküsü” kitabında Vahdettin olmasa Atatürk’ün Kurtuluş savaşını başlatamayacağını ve kazanamayacağını ileri sürmüştür. Gene Aynı şekilde Necip Fazıl Kısakürek’in yazdığı “Vatan Haini Değil-Vatan Dostu VAHİDÜDDİN” adlı eserde doğruluktan uzak karalama kampanyaları yapmıştır. Gene Türk Siyaseti geçmişte bizi şaşırtmıyor, geçmişteki bir takım insanların düşünceleri doğrultusunda tarihten uzak propagandalar yapılmıştır.