Hayatın bir anlamı yoksa insan ne diye yaşar?

Bu evrende, insanlar olarak bir çakıl tanesinden bile küçük ve anlamsız bir varlık olduğumuz doğru. Hayatta olma amacımızın olmadığını düşünebiliriz. Bir çakıl taşının tek bir önemi bile yok gibi görünebilir. Ancak şöyle düşünebiliriz: Evren açısından, bizim varlığımızın hiçbir önemi olmasa da, biz evrende var olduğumuzu hissetmeye çalışarak bir anlam katabiliriz. Bu hayatta sadece yaşayıp gitmekle kalmayıp, bir şeyler yapmaya geldiğimizi düşünüyorum. Bir hedefimiz, bir hayalimiz ve bir hayat felsefemiz olduğu sürece, hayatta neden var olduğumuz konusunda keyif almaya başlarız. Önümüzde, ağaçlar, kuşlar, nehirler gibi o kadar güzel bir dünya var ki. Bence, bu güzellikler biz var olduğumuz sürece var olacak. Unutma ki, sen bu evrende anlam kattığın kadar bu evrenin bir parçasısın.”

Aslında bende böyle düşünmüştüm... ama yanıldım. Çünkü yeni bir şeyler öğrenince hayatın sürprizlerle dolu olduğunu ama daha fark edilmeyen sürprizlerin olduğunu da fark ettim. Hatta filmden bir söz söyleyeceğim. Alakasız olabilir ama bu söylediklerimle de uyuşuyordur belki...

"Dün artık tarih oldu, yarın ise bir bilmece, ama bugün sana hediyedir. Bunun kıymetini bilmek gerekir..."

Kung Fu Panda

Hayatın bilimsel olarak olarak bir anlamı yoktur ve olamaz. Çünkü bilim anlam aramak için değildir. Bilim olgularla ilgilenir. Beklediğin anlamı bilimsel olarak tespit etmeyi umut etmek ışıkla ses aramak gibi olur.

İnsan aklı gibi, herhangi bir veri işleme mekanizması bu işi tamamen illüzyonlar yaratarak yapmak zorundadır. Doğru-yanlış fark etmeksizin ister duyulardan gelen, ister mantıkla bulunan, ister aradığın türden bir anlam... illaki illüzyon yaratma mekanizmasının ürünüdür. Çoğunluğun yakaladığı veya inandığı anlam senin mekanizmanda var olmak zorunda değil.

Bilim bu mekanizmanın içerisindeki garantili adımlar atmaya çalışan bir bölgedir. Lakin bilimsel olarak sadakat nedir? Tanrı nedir? Sevgi nedir? Kelimeler nedir? Bu soyut mekanizmaların hepsi uydurulmuş yalanlardır. Ama hiç var olmadıkları anlamına gelmez. Hepsinin arkasında bir anlam vardır.

Bir örnek ele alalım. Bayrak bir şekilden ibarettir. Bu şekil hiçbir şeydir. Ancak arkasındaki mazi, yüz yıllarca o bayrağın altında savaşan atalar, mensup olduğun millete ait olan yeri ifade etmesi, haklarının tanımlandığı yer, izlediğin maçlar, bayramlar, düğünler vs. Bu şekil hiçbir şey değilken var olan pek çok varlık(insan, arazi, geçmiş vs.) ve vakanın düğümlendiği nokta haline gelir. Bu sayede bir bayrağın göndere çekilmesi, indirilmesi, övülmesi hakaret edilmesi vs. bir anlam ifade eder hale gelir. Bir kaç renkten oluşan basit bir şekil hem bir anlam hem de özel bir varlık oluverir.

Bu yüzden hayatın anlamını düşünürken, bunun fiziksel varlıklara ve bilimle üretilen bilgilere benzemesi gerektiğini düşünme. Uydurulmuş şeyleri de hiç küçümseme. Beynimizin çalışması mekanizması yalanı üretip dünyaya ve kendimize uyup uymadığını kontrol etmek üzerine kurulu.

bu bir Nihilizim örneği aydınlanma çağından sonra Avrupa halkı bu düşünce ile baş başa kalkmıştı ve bu yüzden intihar olayları artıyordu ünlü alman filolog ve felsefeci Nietsche bunu durdurmak amacıyla üst insan görüşünü ortaya koymuştur bu yüzden sana nietsche nin böyle buyurdu zerdüşt kitabını öneririm çoğu din İslam da dahil olmak üzere hayatın tanrıya iman etme görüşü içerisinde olduğunu söyler ancak nietsche insanın kendi için yaşadığını ve dinin acıyı sindirmek için uydurulmuş bir şey olarak görür sen iki tarafa da inanabilirsin ama unutma ki hayatın her zaman bir anlamı vardır belki arkadaşların için belki ailen için belki ülken için bu konuda hiçbir zaman umutsuzluğa kapılma bir insan için hayat en güzel şeydir şu az vakitli ömründe umutsuzluk la başetmeyi bırak ve hayattın güzellikleri ile hayatına devam et.