Mustafa Kutlu'yu Anlatmak,Hikâyeyi Anlatmaktır.

Ben,Mustafa Kutlu.1947 yılında Erzincan’da doğdum.Çocukluğum Anadolu’nun geniş düzlüklerinde,dağların eteklerinde,doğanın ve insanın iç içe olduğu bir çevrede geçti.O dönemde yaşadıklarım,köy hayatına dair gözlemlerim,insanın iç dünyası ile toplumsal değerlerin çatışması,daha sonra yazılarımın temelini oluşturacak.Erzincan,sadece doğduğum yer değil,aynı zamanda eserlerimde sıkça göreceğin gibi,karakterlerimin de şekillendiği manevi coğrafyadır.

İstanbul’a taşınmam,hayatımda önemli bir dönemeçti.Burada,Türk edebiyatının büyük isimleriyle tanışma fırsatı buldum.istanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldum.Ancak beni sadece akademik bilgiler değil,halkın gündelik yaşamı,zanaatkarların ellerindeki incelik,esnafın samimiyeti ve şehrin manevi havası daha çok etkiledi.Bu yüzden,edebiyatımın arka planında hep bir Anadolu insanı durur.Bu insan,ne tam anlamıyla modern ne de tamamen geleneksel;bir geçişin,bir arayışın içindedir.Benim hikayelerimde hep bu arayış,bu çatışma öne çıkar.

Yazarlık kariyerimde Sezai Karakoç'un "Diriliş" dergisi önemli bir kilometre taşıdır.Bu dergi sadece benim değil,birçok sanatçının fikri gelişiminde önemli bir rol oynadı.Karakoç’tan aldığım ilham,İslam medeniyetinin modern zamanlara nasıl taşınacağı üzerine düşünmemi sağladı.Yazılarımda geleneksel İslam düşüncesini ve Anadolu'nun köklü değerlerini modern yaşamla harmanlamaya çalıştım.1974 yılında çıkan ilk hikaye kitabım "Ortadaki Adam",adeta bu harmanın bir ürünüydü.Hikayelerimde basit bir köylünün ya da kasabalının iç dünyasına eğilirken,aynı zamanda toplumsal değişimlerin onların hayatlarını nasıl etkilediğini de anlattım.

"Ortadaki Adam" ile başladığım bu yolculuk, benim en önemli eseri olarak görülen "Yoksulluk İçimizde" ile daha da derinleşti.Burada,maddi yoksulluk kadar,manevi boşluklara da değindim.Benim için yoksulluk,sadece ekonomik bir mesele değil,aynı zamanda ruhsal ve kültürel bir meseledir.Bu hikayede,yalnızca bireysel bir çaresizlik değil,Toplumsal bir kopuş ve yozlaşma da gözler önüne serilir.Anadolu insanının yoksulluğu,modern hayatın acımasızlığı karşısındaki duruşunu ele aldım.İnsanın köklerine,aidiyetine, maneviyatına sırtını dönmesinin sonuçlarını irdeledim.

Eserlerimde genellikle kasaba hayatı,geleneksel değerler ve modern dünyayla yüzleşme temaları öne çıkar.Kasaba benim için bir metafor.Bu,hem bir yaşam alanı hem de insanın kendi içine dönüp hesaplaşma yaptığı bir mekân.Modernizmin getirdiği hız,yabancılaşma ve bireysellik,kasaba hayatının dinginliği ve samimiyetiyle tezat oluşturur.Benim hikayelerimde bu tezatlar sık sık kendini gösterir.

Sadece kasabalar değil,İstanbul da önemli bir mekândır hikayelerimde.Ancak İstanbul,modern metropol değil,manevi zenginlikleri olan,geçmişin izlerini taşıyan bir şehirdir.Bu yüzden karakterlerim için İstanbul,hem bir sığınak hem de bir arayışın simgesidir.

Dergah Yayınları’ndaki görevim,yazarlık kariyerim kadar önemli biryönümü oluşturuyor.Genç yazarlara,edebiyatçılara yol göstermek,onların yeteneklerini geliştirmelerine katkıda bulunmak bana daima mutluluk vermiştir.Uzun yıllar süren yayıncılık serüvenimde,Türk edebiyatının yeni nesil kalemlerinin yetişmesine vesile olmak,benim için büyük bir onur.

Bir yazar olarak dilin,sadece bir iletişim aracı değil,aynı zamanda bir inşa süreci olduğuna inanırım.Türkçenin zenginliğine,inceliğine büyük önem verdim.Hikayelerimdeki dil,sade ama derin anlamlar taşır. Anlattığım hayatların karmaşıklığını yansıtan dil,aynı zamanda Anadolu'nun kadim kültüründen izler taşır.Geleneksel hikaye anlatıcılığı,meddah tarzı,eserlerimdeki dili şekillendiren önemli unsurlardır.

Son olarak,edebiyatı bir kaçış ya da soyut bir uğraş olarak görmedim.Benim için yazmak,bir görevdir;topluma,insanlığa karşı bir sorumluluktur.Bu yüzden eserlerimde hep bir ahlaki duruş vardır.Bu duruş,ne sert bir öğreticilik ne de vaaz verir gibi bir üsluptur.Daha çok bir yol gösterme,insanın iç dünyasındaki karanlık noktalara bir ışık tutma çabasıdır.

Anadolu’nun hikayesi henüz bitmedi, anlatılacak çok şey var ve ben Mustafa Kutlu olarak, bu hikayeyi anlatmaya devam ediyorum.