tek taraflı aşktan nasıl kurtuluruz?

Konuyu biyolojik altyapısıyla ele almadan psikolojisini çözmek mümkün değil. İkisi birbiriyle bağlantılı, ancak bu bağlantısal ilişkiyi anlamak için de önce biyolojisini güncel bilgilerin izin verdiği kadar kavramış olmak gerek.

Biliyoruz ki, beyin dış uyaranlarla nöral ağlar (her uyaran için belli bir nöron ağı aktive olması) vasıtası ile etkileşim kurar. En güçlü nöral ağlar, doğumdan itibaren görülmeye başlanan ANNE, baba, birince dereceden yakınlara ait olanlardır kişi bazında. Bu ağlar yıllarca beslendiği için oldukça gelişmiş yapıdadırlar. İşte sevgili de güçlü bir nöral ağ oluşumu demektir. Yoğun bir şekilde aynı kişiyi her yönüyle sürekli düşünmek de güçlü bir nöral ağ yapısı teşekkülünü sağlar. Karşılıksız aşk da olsa, spesifik kişiyi aklından çıkaramıyor olma hali, aynı sonucu üretmektedir kısır bir döngü gibi.

Osmanlı döneminde "kara sevda" denilen durum, kişiye bir ilim dalında uzmanlık yaptırılarak tedavi edilirmiş. Bunu öğrenince çok şaşırmıştım. Çünkü, güçlü bir nöral ağın yıkımı, nöronların başka ağlar kurarak, istenmeyen ağın kaybını sağlayacak şey de, tam da bu. Kişinin daha önce üzerinde durmadığı bir konuda uzmanlaşma çabası. Böylece nöronlar başka özelleşmiş bir amaç için yeni ağlara adapte olacaklardır.

Bilinç neye odaklanırsa, onu büyütür.

Odaklandığımız şeye dönüşürüz.

Bir bilim dalında araştırma yapmak, derinleşme çabasına girmek beyin için o kadar önemli ve gerekli ki, kişi gerçek anlamda uzmanlaşma çabasına girdiğinde, oradan aldığı hazzın yanında kişiye duyulan aşk zaman kaybı gibi gelmeye başlayabilir. Sürüngen beyni kontrol eden yeni bilgi öğrenme-uzmanlaşma çabasının yanında, duygularına (limbik sisteme) hizmet eden bir korteks, kişiyi tatmin etmez. Bu aşık olmayalım, bu ilkel bir şey demiyoruz tabii ki. Ancak her ne yaşıyorsak, biyolojimizle uyumlu olmasına çaba gösterelim. Karşılıksız aşk da YÖNETİLMESİ gereken bir kritik durum. Bu durum olmasa belki de uzmanlaşma çabamız da olmayacaktı. Zaten zor durumlarda verdiğimiz tepkilerle tanımıyor muyuz kendimizi.... Bakalım başıma gelen bu durumu yönetebilecek miyim, yoksa yenilmeyi mi seçeceğim.....