Anne sütünde kök hücre var mıdır?

Anne sütü yalnızca bir besindir. Süt kardeş evliliği asla akraba evliliği gibi bir durum değildir. Almış olduğunuz herhangi bir besin ile hiç kimseyle genetik bağlantıya girmiş olmazsınız. Bir yabancıdan farkı yoktur. Bu tip sakıncaların olduğunu ancak dini kaynaklar belirtir. Bilimsel hiç bir alt yapısı yoktur. Dolayısıyla kaynak talebinize ancak anne sütünün özelliklerini ekleyebilirim.

Sayın Selçuk Duman hocamızın katkıları için teşekkür ederiz. Lakin ortaya koyduğu şeyler kendisi de kabul edecektir ki süt kardeş evliliklerinin tehlikeli olduğuna dair bir veri içermemektedir. Bu alanda cevap verilmesi gereken başka hususlar da vardır.

1) Anne sütünde bulunan bileşenler yalnızca insan değil başka türlerdeki (inek vs.) anne sütlerinde de bulunuyordur muhakkak. Şayet bulunuyorsa, yeni doğmuş bir insan bebeğinin, saf bir inek sütü içmesi halinde de yukarıda söylendiği gibi yavruya hücresel bazda mesaj geçirebilir mi? Yoksa bu geçiş yalnızca aynı türler içerisinde mi söz konusu olur? Eğer farklı türlerin sütleri de hücresel bazda mesaj geçiriyorsa bu durumda türler arası genetik aktarım söz konusu mu olur? Süt anneden emilen süt sonucu o annenin bebeği genetik akraba sayılacaksa o halde türler arası bir geçiş sonucu diğer türle de akrabalık ilişkisinden bahsetmek gerekir ki bu saçma bir durum olur.

2) Anne sütünün hücresel bazda mesaj iletebildiği doğruysa bile, bu mesaj ne derecede genetik bazlı değişikliklere yol açar. Bir annenin kendi öz çocuğuna geçirdiği genetik ile yalnızca süt emzirdiği başka bir çocuk arasında ne derece bir genetik benzerlik ortaya çıkar? Bu genetik benzerlik evlilik için tehlikeli olabilecek kadar yüksek midir?

Gelişen bilim bizlere yeni şeyler öğretiyor.Bunlardan biride hücreler arası iletişimi sağlayan kargo sistemi olarak tanımlanan ekstrasellüler veziküllerdir.Bu yapılarda DNA, mRNA,and non-coding RNA , genomik DNA fragmentleri ve mitokondrial DNA bulunur. Anne sütünde de bolmiktarda bulunan bu yapıların içerdiği mesajın anneden yavruya emzirme esnasında geçebileceğini Aarhus universitesi Moleküler biyoloji ve genetik bölümünden Kristine Blans doktora tezinde araştırılmıştır.Genetik mesaj barındıran nano partiküllerin anne hücrelerinde yapıldığını,paketlendiğini ve içerdiği nanomesajların yavru hücrelerini etkileyebileceği ifade edilmiştir.DNA bloğunu oluşturan nukleotid dizinlerini de barındıran mikroveziküller mide asiditesine karşı dirençlidir.Bu haliyle süt halen gizemini korumakta ve mesajcı içeriğiyle sadece bir besin maddesi olmadığı açıktır.

Anne sütünün çocuk sağlığını ve gelişimini hatta IQ düzeyini olumlu etkilediğini biliyoruz.Bebek mamalarının anne sütü ile eş değer olmaması bu mesaj yüklü mikro yapıları içermemesidir.

Genetik mesajlar taşıyan bu mikroveziküler yapıların yavrunun hücrelerini etkileyebileceği araştırma konusu bilim dünyasında güncelliğini korumaktadır.

https://mbg.au.dk/en/news-and-events/news-item/artikel/milk-as-a-messenger

Hasan Bey anne sütünde de bulunan genetik mesaj taşınmasında etkin rol oynayan miRNA fonksiyonları ile ilgili 16000 civarında makale yayınlanmış olması biz bilim adamlarını her zaman şüphelenmeye sevk eder.Bu çok doğal bir durumdur.Bizim görevimiz şüphe başlığı altında verileri değerlendirmek ve bu aşamada kesin bir kanaat bildirmemektir.

Benim bahsettiğim konu genetik aktarımın olup olmadığı değil sütün genetik bir mesaj taşıdığıdır.Her türe özgü baskın miRNA karekterizasyonu tam olarak belirlenememiştir.Şu ana kadar insna ait 2300 adet matür miRNA bulunabilmiştir.Her birinin yaklaşık 22 nukleotid bulunduran bu karakterin tüm türlerdeki kan plazma,semen,idrar gibi vücut sıvılarındaki sayısı ve fonksiyonlarının tesbiti zaman alacaktır.İşte bu dönem bilim adamlarının geyet temkinli ve ölçülü söylemlere sahip olmasını gerektirir.

Ayrıca inek sütünde şu ana kadar tesbit edilen miRNA sayısı 417 kadardır.İnsan barsak epitel hücresinin bu mikrovezikülleri endositozis yolu ile aldığı aldığı tesbit edilmiştir.Ayrıca insan kas hücrelerinin inek sütü eksozomlarını aldıktan sonra büyüyüp geliştiği ve süt tüketim miktarı ile ilgili olduğu bildirilmiştir.Bu fonemenin tüm vücut hücreleri ile ilişkilendirilmesi halen araştırma konusudur.Japonyda yapılan bir deneysel çalışmada stres altında elde edilen yavru sıçanlarda da kan stres faktörlerinin çok yüksek olduğu gözlenmiştir.

Burada dikkat edilecek nokta genetik değişim-aktarım-benzerlik değil genetik kodların varolması. Alıcı farklı hücrelerin bu mesajı nasıl algıladığı nasıl okuduğudur önemli olan.

İşte bu kadar bilinmezin var olduğu bir alanda aynı genetik mesajla karşılaşmış farklı iki bireyde hangi sistem hücrelerinin mesaj kodlamasını nasıl okuduğu bilinmediği gerçeği ile karşı karşıyayız.Önce zarar verme ilkesi her zaman öncelenmelidir.

Bilim kanser,aids,demans,parkinson,MS,ALS vb. gibi tedavisinde tam başarıya ulaşamadığı,mekanizmayı okuyamadığı bir çok medikal sorularla karşıkarşıya..