"Kim tahmin ederdi ki koskoca evrenin sırrını bir çocuğun kendi 'dünyası'nın taşıdığını. Çocuklar 'masal'ları sever (ve 'masallar' sen hayal dünyanda deneyimlebildiğin ölçüde vardır, var olmuştur ve ( onu belli ölçüde deneyimlediğin için ) gerçektir.) Sen bilincin sana ne sunarsa onu yaşıyorsun. Eğer sana bir 'masal'ı veya bir masalın 'tadı'nı yaşatıyorsa bunu da diğer tüm yaşadıkların gibi yaşadın. 'Masallar' hayalinde de gerçekler nerede?? Gerçek senin hayaline/zihnine yansımadan var olamıyorsa, masallarla gerçeklerin sendeki karşılığı farksızdır. _____________'Aşkı kalem yazmaz ki kitaplarda bulasın. Aşkın diyarında dil hükmünü yitirir.' Şems. Sana 'uzak' yerlerden haberler vereceğim. Hayal dünyanın 'tadını' 'kokusunu' (desenlerini) algılayacaksın. Zihnin bu tadları, kokuları ekleyecek yaşadıklarına, gördüklerine, duyduklarına, mekanlara, şarkılara, anılarına ve sen buna 'duygu' diyeceksin. Sen aldığın bu 'tadlar' kadarsın, senin sırrın bu 'tadlarda'. Tanımsızlık ve ifade edilemezlik halindesin sen. Adına 'duygu' deyip geçiyor olman bu gerçeği değiştirmez. Seni kelimelerin ötesindeki gerçeğe davet ediyorum. Hiç bir kavram veya tanımlama gerçekte bir elmanın aldığın tadını ifade edemez ve tanımlayamaz. Sen 'sonsuzu' ve tanımsızlığı yaşarken tanımladığın yanılgısındasın. Kendini tanımlama yanılgılarına mahkum etme. _____________ Sen seni 'kimlerin' veya 'kimin' gördüğü sanısında isen aslında 'O'sun ve kaçınılmaz olarak 'O'na dönüşürsün. Çünkü sen 'gözleyen' içinde gerçekten 'gören'sin. Gerçekte senden başkası yok ortada. Her koşulda 'sandıkların' da sensin vardığın da 'sen' olacaksın. _________________________ Sen gerçekte sadece 'Seni' sevebilirsin. Bu yüzden sevdiklerinde 'kendini' bulacak, kaybettiklerinde yine 'kendini' kaybetmiş olacaksın. Aşk bu yüzden kendini kaybetme etkisi yaratır. __________________ Yaşamak başka tanımlamak başka ve kavramak başka şeylerdir. Bu yüzden çoğu zmaan yaşayacak ama 'göremeyeceksin'. Sen herhangi bir şeye 'dönüşebilirsin' Senin bu durumunu ise ancak tanımlayanlar ve kavrayanlar gerçekte 'görebilecek'. Görmenin ve o şeyi yaşamanın başka başka şeyler olduğunu fark ettiğin ve böylece 'ikiye' dönüştüğün ve bu 'ikiliğe' düştüğün an ise 'kendini' gerçekten 'görmeye' başlamış olacaksın. _________'Görmek' denince sadece aynadaki 'yüzünü' görüp 'kendini' gördügünü sananlara 'imgesel görme' ile 'anlamsal (bilinçsel) görmenin' farklarını ifade etmeye çalışan biri. ____________ "Aşk sandığın kadar değil yandığın kadardır" Mevlana________ "Sevdiğini mertçe seven kişi, pervane gibi özler ateşi. Sevip de yanmaktan korkanın, masal anlatmaktır bütün işi." Ömer Hayyam_________ "Senin baktığına herkes bakar; Ama senin 'onda' görebildiğini herkes göremez." Şems-i Tebrizi" _______Algıladıklarının ve deneyimlediklerinin gördüklerinden daha fazlası olduğunu fark edeceksin. Zihnin yaşadığın dış gerçekliğe göre sana hep gerçeklikten öte bir durumda olarak yaşadıklarını algılatacak. İşte bunu yapan senin hayal dünyanın 'tadı'. Sen hep bu 'tadı' sevdin. Sen işte bu yüzden aslında sadece seni ve sendekini sevdin. Sen sadece kendindekini bilebileceğin gibi sen sadece kendindekini sevebilirsin. Mevlananın dediği gibi 'gücün yeterse ara ama dışarda değil, aradığını kendinde ara. ___________ "Çaresizlik nedir bilir misin? Kalbin kanatlanıp gittiği yere, bedenin gidememesidir." Şems-i Tebrizi"_______ Çektiğin özlemin nedeni zihnin hayalinde sana onu 'yaşatıyorken' 'gerçekte' onu yaşayamıyor olmandandır. ________Zihnin sana 'kendiliğinden' olasılıkların kapılarını aralarken zihninin yönetiminin sende olduğunu sanıyorsun. Gerçekte durum zihninden sana 'haberler' var biçimindedir. Sana o 'haberler' gelecek. Zihnin karşılaştığın durumlarda/olaylarda sana o 'mesajları' verecek ve getirecektir.'_________ Kusursuzluğu sevdiklerinde deneyimleyip kusursuzluğun var olmadığını mı iddia ediyorsun??? Oysa ki Sen 'Onu' yaşadın. Kalbin o kusursuzluğa pervane olup akıp giderken ne şaşırtıcı durum ki sen yaşadığını bile 'göremeyecek' durumdasın______________Gördüğün herşeyde gerçekte sen 'kendini' izlemektesin. Bu yüzden Gördüğün 'yüzlerden' bazılarını (o 'yüzlerin' anlamı sende ve sana ait olduğu için) daha önce görmüş gibi 'tanıdık' hissedeceksin. Onların kendindeki 'yüzlerden' olduğunu belki fark edemeyeceksin. Bir yakınlık (aşinalık) duyacaksın onlara. Sen bir aynasın herşey sende aksedip sendeki karşılığını buluyor. Senin gördüğün hersey sen denen 'aynada' oluşan görüntülerdir.__________ Eğer 'sen' herhangi bir tanıma veya kavrama tabi olsaydın o kavram veya tanımı kavramam ve anlaman mümkün olamazdı. 'Sen' herhangi birşeye tabi değilsin. Seni 'sen' yapan şey bu. ' Sen' kavramların dışındasın ve onları 'dışından' (ve onlara tabi olmadan) 'görebildiğin' için bilinç sahibisin. Herşeyin dışında olup herşeyi 'izleyen' durumda olduğunu fark et. Bedeninde olanları bile 'izleyen' durumunda olan sen bedenine tabi olduğunu mu sanıyorsun. Hayır!!! sen 'izleyen' olarak bedenine de tabi değilsin. Sen (bilnç ve bilme hali olarak) gerçekten 'işitebilen' ve 'görebilenin' kendisisin............. 'Ben insanım' diyebilmen için bile 'sen'in 'insan olma hali' ne gerçekte tabi olmaman gerekir. Çünkü bu beyandır ve beyan edenin beyanda bulunabilmesi için o kavram veya tanıma tabi olmaktan çıkması ve (kendinden bagımsızlaşabilip) bunu tespit edebilmesi gerekir. Kendindeki özellikleri 'görebilen' ve 'izleyen' sen kendi bedenine (tek yönlü) tabi iken kendi bedenindeki özellikleri bilinç hali olarak nasıl görebilirsin ki. Sen bir aynasın ve kendindeki özellikler o aynaya yansımadan kendini ve kendindeki özellikleri göremezdin. _________Bilincini yok kabul ederek değerlendirmeler yapıyorsun. Oysa bilincin var ve evrene dahil. Bilincin evrenden bağımsız değil, (algıladığın) evren de bilincinden bağımsız değil. Hal böyleyken evreni bilincinden bağımsız ele aldığını sanıyorsun. Oysa evren ve bilincin algıladığın bilgi bakımından bir bütün olmadan asla bilgi var olamazdı. Bu yüzden sen evrenin 'ayna'sısın evren sana yansıyor ve evren sana yansımadan bilginin sende oluşması mümkün değil. __________ 'ilk'lerdeki 'büyü'yü fark ettiğin an aslında 'cennet'in 'koku'sunu almaktasın. 'ilk'ler sana zihninin ne kadar 'görünenleri' başka algılatabildiğini ve içindeki dünyanın zenginliğini anlatır. 'İlk' gittiğin küçük 'şehr'in algıladığın büyüklüğü tamamen sana aittir. Algıladığın 'şehir' ve gerçekte olan 'şehir' arasındaki fark kadarsın sen. Gerçekte sen iste bu 'fark'tasın ve bu 'fark'sın. O 'fark'ı fark et. O farkı bul ve asla kaybetme. Kendini büyük zannettiğin şehirlerin küçüklüğüne hapsedip küçültme. Çünkü sen algıladığın sürece o 'büyü' (klük) var ve gerçek. Sen içinde 'cennet'in 'ayna'sını taşıyorsun. Herşeyin ölçüsü sensin.__________Sana bir 'sır'rı daha vereceğim. Zihnin algıladıklarına 'seni' ve 'sendekileri' ekliyor. Sana düşen algıladıklarındaki işte bu seni 'görmek' ve fark etmek. Sen algıladıkkarını senden bağımsız olarak algıladığını sanıp yanılıyorsun. Hayır!!! Gerçekte onların anlamını, hissini, etkisini belirleyen şey sensin. Ben sana 'seni' anlatıyorum. Onlardaki algıladıkların da gerçekte sana seni yansıtıp sana seni gösteriyor. Onlar aynadaki görüntüler ama 'ayna' sensin. Ve ayna olmadan görüntüler her ne olursa olsun oluşamaz. Görüntülerin aslı sende sureti onlarda. Bu yüzden asıl olana dön ve aslına bak, aslını izle, suretlerle ilgilenme. Sana düşen aynaya düşen görüntüleri izlerken kendini (kendi içini) görmek ve gerçekte kendini izlediğini fark etmek. Onlardaki 'yüz'lerin ifade ettiği şey sana ait. Onlardaki his, onlardaki anlam sana ait ve sende. 'Büyü' sende gerçekte. Sen onlarda 'büyü' olduğunu sanıyorsun. 'Büyü' nün aslı sende. Çünkü sen herşeyin ölçüsüsün. İşte bu yüzden sen sadece 'seni' (sendekileri) ve 'kendini' (kendindekikeri) sevebilirsin. Mevlananın dediği gibi 'aynalar türlü türlüdür. Yüzünü görmek isteyen cam'a, özünü görmek isteyen 'can'a bakar. ____________"İmtihan bu ya, balığın gönlü çöle (erişilmeze) vurulur" Şems. 'imtihan nedir diyecekler'. İmtihan senin kaybetiklerin sayesinde (içinde oluşan yoksunluğun kendindeki özelliklerin açığa çıkması ve bunlarla yoksunluğun dolması anlamında) 'kendini' bulma, kendini ögrenme, tanıma halindir. Evrende kuraldır. Vermeden alınmaz, kaybetmeden kazanılmaz. Algıladıklarını gerçekte olandan fazla olarak algılamanı sağlayan şeyde senin tüm halin. Onlara kendinde olanları (kendini ) eklediğin için onları gerçekte olandan başka olarak algılamaktasın. Ancak sendekilerin açığa çıkması ve gerçekliğe bunları (bu 'tadları' veya hisleri) zihninin eklemesi için yoksunluğa ihtiyacın var. (Çünkü yoksunluk dışındaki diğer halde zihnin ile o şey eş güdümlü hale gelir ve o şey senin için (zihnin için) 'yok' olur. Oysa yoksunluk halinde zihnin heran yenilenmekte ve zihnin için 'yok' olma süreci yerine sürekli 'var' olma hali yaşanmış olmakta) Sen bu yüzden gerçekte kaybetiklerinde kendini (kendini ve içini) görmekte, izlemektesin. İmtihan dedikleri budur. Sana seni (içini)anlatmanın, tanıtmanın ve bildirmenin adıdır imtihan. Mevlananın dediği gibi "Herşeyi kaybettim ama kendimi buldum." ____________ "Gerçeklikle karşılaştırıldığında, bilimde vardığımız düzey ilkeldir, çocuk oyuncağıdır. Ama sahip olduğumuz en değerli şey odur." Einstein__________"Hayatı yaşamanın iki yolu vardır: biri hiçbir şeyin mucize olmadığını düşünmek, diğeri her şeyin mucize olduğunu düşünmek."Einstein____________"Tabiatta öylesine yüksek bir akıl kendini gösteriyor ki, insanın en ince düşünceleri ve buluşları bu aklın yanında sönük bir gölge gibi kalır." Einstein__________"Bir kum tanesinin sırrını çözmeyi başarsaydık, bütün dünyanın sırrını öğrenmiş olurduk." Einstein______"Sağduyu 18 yaşına kadar edinilen önyargıların toplamıdır." Einstein_______ HUKUKÇU ve içinde oluşan büyük 'boşluk' nedeniyle kendine yönelmiş ve içindeki boşluğu bilgi ve farkındalıkla doldurmaya çalışan biri.