Otopside kullanılan "travmatik bulgu" ne anlama gelmektedir?

Travmatik bulgu dediğimiz şey aslında dışarıdan uygulanan fiziksel kuvvetin vücutta yarattığı hasar izlerini ifade ediyor. Ölüm olgusunu masaya yatırdığımızda, vücudun hem dış yüzeyinde hem de iç organlarında travmaya bağlı değişiklikleri titizlikle inceleriz. Bunun için önce harici inceleme yapar, ezikler, çürükler, kesi ya da sıyrıklar (lacerasyon, abrasion), kırık kemikler gibi somut işaretleri araştırırız. Sonra vücut boşluklarını açıp iç organlara bakar, karaciğer, dalak veya beyin gibi organların darbeye maruz kalıp kalmadığını kontrol ederiz.

Şimdi, travmatik bulgular sadece tek bir tipi içermez; kemik kırıkları, omurga yaralanmaları, beyin içinde kanamalar (örneğin subdural hematom), hatta göz içi veya retina tabakasındaki kanamalar da bu gruba girer.

Örneğin (denk geldiğimizde o gün o otopside bulunan herkesin sinirden ve üzüntüden etrafındaki herkese çattığı) çocuk istismarı vakalarında, beyin dokusu hasarına ek olarak, sıklıkla retinadaki kanamalar da önemli birer travmatik bulgu sayılır.^[1] Aynı şekilde yüksekten düşme ya da trafik kazası gibi olaylarda kaburga veya kafatası kırıkları, otopsi esnasında elde ettiğimiz temel delillerdendir. Bunları tespit etmek için giderek daha sık kullandığımız postmortem BT (yanbi bilgisayarlı tomografi) gibi görüntüleme yöntemleri, kemik ve yumuşak doku yaralanmalarını iki boyutlu kesitler halinde detaylıca görmemizi sağlar.

Otopsiyi yaparken, elde ettiğimiz bu travmatik bulguları tek tek kayıt altına alır, bulguların yönünü, derinliğini, etkilenen dokuların türünü ve yaralanmanın muhtemel oluş mekanizmasını (kesici-delici alet mi, künt travma mı, hızlı akselerasyon/dekelerasyon mu) değerlendiririz. Bu veriler de olay yeri incelemesi ve tanık ifadeleriyle birlikte sentezlendiğinde, ölümün nasıl gerçekleştiği, ne şekilde bir kuvvete maruz kalındığı, hatta bazen suçlu ya da kazaya sebep olan dinamiklerin anlaşılmasına yardımcı olur.