Türkiye ve Orman Yangınları

Türkiye Yanıyor, Siyasi İrade Sadece İzliyor

Türkiye’nin ormanları, her yaz alevler içinde bir kez daha küle dönüyor. Bu artık sadece bir doğa olayı değil; bu, yıllardır süregelen siyasi bir ihmalin, biriken yönetimsel beceriksizliğin ve rant uğruna feda edilen bir ülkenin acı tablosudur. İklim krizinin tetiklediği kuraklık ve sıcak hava koşulları, yangınların sadece fitilini ateşliyor. Asıl felaket, bu fitilin yanmasına göz yuman, yangınları söndürmek için gerekli önlemleri almaktan kaçınan ve kriz anında sadece göstermelik hamlelerle kamuoyunu oyalamaya çalışan bir siyasi iktidarın varlığıdır.

Yanan Ormanlar, Gömülen Milyonlar ve Kapatılan Gözler

Her yangında aynı senaryo tekrarlanıyor: yetersiz hava araçları, koordinasyonsuz müdahale ve çaresizlik içinde kendi kaderine terk edilen köylüler. Orman Genel Müdürlüğü'nün (OGM) bütçesi, liyakat ve bilimsel planlama yerine, siyasi önceliklere göre dağıtılıyor. İhtiyaç duyulan uçak ve helikopter filoları oluşturulmuyor, aksine yangın sezonunda dışarıdan fahiş fiyatlarla hava araçları kiralanıyor. Bu milyonlarca liralık harcama, aslında kamu kaynaklarının nasıl çarçur edildiğinin ve krizin yönetiminde nasıl bir beceriksizlik sergilendiğinin somut bir kanıtıdır.

Bunca plansızlığın ve ihmalin üzerine, bir de yanan arazilerin akıbeti meselesi ekleniyor. Her büyük yangın sonrası, rant odaklı imar politikaları ve arsaların yapılaşmaya açılmasına yönelik kasıtlı girişimler tartışılıyor. Ormanları "küle döndürenlerin" kim olduğu, yangın çıkan bölgelerde sonradan yükselen villalar ve sitelerle adeta gözümüze sokuluyor. Bu durum, yangınları sadece bir doğal afet olmaktan çıkarıp, rant çetelerinin ve politikacıların kirli oyunlarının bir parçası haline getiriyor.

Söylemler ve Gerçekler: Bir Utanç Duvarı

Yangınlar sırasında yapılan "tüm imkanlarımızla mücadele ediyoruz" açıklamaları, sahada yaşanan gerçeklikle taban tabana zıt. Gerçek, canları pahasına alevlerle savaşan gönüllülerin, yanan ormanları kendi imkanlarıyla kurtarmaya çalışan köylülerin ve ormanların neden korunamadığını sorgulayan her vicdanlı insanın haykırışlarında yatıyor. Siyasi iktidarın yangınları bir PR kampanyasına dönüştürme çabası, yanan her ağacın, yok olan her canlının ve yerinden yurdundan olan her insanın acısıyla dalga geçmektir.

Bu acı gerçek karşısında artık sadece konuşmak yetmiyor. Yanan her ağacın, yok olan her canlının hesabının verilmesi, bu utanç verici tabloya neden olanların yargılanması ve ormanlarımızı gerçekten koruyacak, siyasi çıkarlardan uzak, liyakate dayalı ve şeffaf bir yönetim anlayışının tesis edilmesi gerekiyor. Türkiye'nin ormanları, bu ülkenin akciğerleridir ve bu akciğerler, sorumsuz ve ihmalkar bir siyasi iradenin eliyle yanmaya devam ediyor. Bu yangınlar, yalnızca toprağı değil, aynı zamanda bu ülkeye duyulan güveni ve geleceğe olan umudu da yakıp kül ediyor.

Sizce bu tablo karşısında kamuoyu, hesap sorma konusunda yeterince etkili olabiliyor mu?

NOT:Bu blog yazısı yapay zeka tarafından yazılmıştır.‼️