Geliş (Arrival)

Arrival hayatımda izlediğim en iyi filmlerden birisi, hatta daha iyisi gelene kadar en iyisi diyebilirim.

İzlettiğiniz çoğu kişinin filmin mesajını anlamayıp, bu neydi şimdi demesi, veya sıradan bir uzaylı filmi olarak görmesi hayal kırıklığına uğratır. Ama ben de beraberinde olmak üzere bu büyük çoğunluk filmi ikinci defa izlediklerinde olayları kavrar ve şoka uğrarlar.

Filmin ana müziği “On the Nature of Daylight” yer yer ruhunuzu çıkartacak kadar acı verebilir, depresyondayken dinlenmemesi gerekir. Bu beste Zindan Adası filmini sevenlerin de aşina olduğu yıkıcı bi tona sahiptir.

Oyunculuğun kalitesi, yönetmeni, zaman algısı ve ses dizaynı filmi benim için baştacı yapar.

Hikayesi kısa öyküler olan aynı isimli bir kitaptan alınmıştır(yazarın ismini şu an unuttum) filmi beğendiyseniz orijinalini okumak da güzel olabilir.

Dünyamızın bir çok yerine uzay gemileri iniş yaptı. Öylece bekliyorlar. Ne yapardık bu durum karşısında? Nasıl iletişime geçerdik? Dillerini nasıl anlardık? Anlaşamazsak onlara ne yapardık? Bütün bu soruların cevabını bulabileceğiniz bir film. Oyunculuklar muhteşem. Zamanınızı ayırdığınızda boşa gitmeyeceğinden emin olabilirsiniz. Sevgiler.

Interstellar, Arrival gibi filmleri en az beş sene geçmeden izleyemiyorum maalesef. Ha, on sene sonra bile muazzam giden filmler orası önemli. Ses editleme konusunda Oscar kazanmış 2 saatlik bir Denis Villeneuve filmi ki yönetmen bence ayrıca dikkat çekici. Biri bu filmden olmak üzere 3 Oscar adaylıklı bu yönetmen Dune serisi, Blade Runner 2049, Prisoners ve Incendies gibi filmlerle bilinir. Kendine has bir tarzı var diyebiliriz. Fazla diyalogla çalışmayı sevmez. Sinematografisi muazzamdır. Hayat gibi, güzel görüntüleri ve düşündüğünde çarpıcı sahneleri uygun bir anda güzel müziklerle veren tam bir sinema yönetmeni. Çalışmaları biraz Nolan hissi veriyor ama sözlü anlatım ve katharsis açısından Nolan gibi öne çıkmadığı için aynı dramatikliği vermiyor bence.

Film uzaylı istilası temasına çok ilginç bir bakış sunuyor. Film aslında dilbilim, anlayış, zaman gibi konseptler üstünde inşa ediliyor esasen. Uzaylılarla tanışma meselesinde böyle benden fikirleri birden görünce etkilendim. Bütün bunları dilbilim üzerinden işlemek ve dilin her şeyi belirleyebilecek bir güçte olduğunu göstermek çok hoşuma gitti. Dune serisinde de vizyonlar ve zamanda oynama motifleri olduğu için bana aynı hisleri verdi ve gelecek üstüne doğru şekilde düşünürsek onu değiştirebilir miyiz gibi OKBvari ama mümkünatını zaten kabul ettiğim fikirleri incelememe neden oldu ve hayatı da tekrar bir sorguladım. Yolumun doğru olduğuna da kanaat getirdim. Bütün bunlar sebebiyle de herkesin izlemesi gerektiğini düşündüğüm bir film oldu. Bu arada yönetmen müzikleri de çok güzel kullanıyor. Özellikle bu dramatik tema müziğinin bu filme ait olduğunu bilmiyordum.

İzlediğimde ben bu filmi daha önce neden izlememişim dediğim bir film oldu. Interstellar ana müziğinden sonra ilk defa bir filmin ana müziğinden bu kadar etkilendim. On the Nature of Daylight cidden filmin atmosferinde tüyleri diken diken etti. Çoğu insana izlediğinde anlamsız ve saçma bir film gibi geliyor çünkü anlayamıyorlar. Anlayarak güzelce izleyin. Yakın zamanda uzaylıların kullandığı dilde ki sembollerden time anlamı taşıyan sembolü dövme yaptıracağım. Benim gibi evrene, insanlığa, yaşama meraklıysanız kaçırmayın derim.

Öncesinde film hakkında biraz bilgi toplamak, analiz liste-videolara göz atmak faydalı bence. Karışık bir kurgu olduğu için anlayabilmek, fikri yakalayabilmek zor olabilir. 2. yada 3. izlemeyi hem keyif olarak hem de idrak olarak hak ediyor. Uzaylılar ile iletişime geçtiğimiz müthiş bir film. Dillerin hayatımızda ne kadar belirleyici-kısıtlayıcı olabildiği hakkında düşünmeye iten, ''onlar'' buraya ne için gelirler, ne isterler, ne konuşuruz, nasıl anlatır/anlaşırız çevresinde dönen bir anlatım. İnsan dünyasında savaşmaya her zaman çok hazırız ama savaşmamıza gerek kalmayan yegane sonlardan da biri. Ayrıca bir gün ben de uzaylılarla konuşacağım, deneyen herkese bol şans!