Paylaşım Yap
Tüm Reklamları Kapat

Orman Yangınları

Orman Yangınları soru dizimizde, konu hakkında sık sorulan sorulara kısa ve net cevaplar bulabilirsiniz.

2 saat 12 dakika
Soru Dizisini Paylaş
Tüm Reklamları Kapat

Ateş ve Orman Yangınları

1 - Orman yangını nedir? Diğer yangınlardan farkı ne?

Bir orman yangını, kırsal veya kentsel arazide bulunan yanabilir bitki örtüsünde çıkan, planlanmamış, istenmeyen ve kontrol edilemeyen yangındır. Bu yangınlar ormanlarda, çimliklerde, savanalarda ve diğer bitkisel ekosistemlerde yaşandıkları için genel olarak "orman yangını" olarak isimlendirilirler; ancak daha spesifik olması için "kır yangını" veya "savana yangını" isimler de kullanılabilir.

Yangınlar, çok boyutlu doğa olaylarıdır ve şu gerçekleri ortaya koyarak başlamak önemlidir:

  • Yangınlar, özellikle de insan yerleşimlerinin olduğu yerlerde kontrolsüz bir şekilde yayılırsa çok ciddi can ve mal kaybına neden olabilecek, tehlikeli doğa olaylarıdır. Bu nedenle doğru yönetilmeleri önemlidir.
  • Ayrıca yanmış alanların sonradan korunması, buraların herhangi bir şekilde yapılaşmaya dönüştürülmemesi, ekosistemlerin korunması açısından büyük öneme sahiptir.
  • Benzer şekilde, yangınla mücadele araçlarının hazır ve bakımları tam olarak yapılmış olması, bilimsel bulgular ışığında geliştirilen doğru müdahale yöntemlerinin hızlı bir şekilde yapılabilmesi de önemlidir.
  • Son olarak, çıkan yangınlarla ilgili iddiaların bilimsel değerlendirmenin ötesine geçerek bir propaganda aracına dönüştürülmemesi, sosyal medya gibi araçlar üzerinden teyit edilmemiş bilgi ve iddiaların yayılmaması, sosyolojik düzen açısından değerlendirilmesi gereken ve buna uygun şekilde gerekli politikaların uygulanmasını gerektiren durumlardır.
Cevaba Git
2 - Yangın üçgeni nedir? Yangınlar nasıl kendi kendilerini sürdürebiliyor?

Yangının en "ürkütücü" tarafı, kendi kendine varlığını sürdüren nitelikte olmasıdır. Yani bir defa yanma tepkimesi gerçekleştiğinde, ateşin sıcaklığı cismi sürekli olarak tutuşma sıcaklığının üzerinde tutar. Bu sebeple ortamda yanacak malzeme (yakıt) ve oksijen bulunduğu müddetçe yanma sürecektir, yani yeterli enerji daima bulunacaktır. İşte bu sebeple yakıt-oksijen-enerji üçlemesine kimyasal bilimlerde yanma üçgeni adı verilir.

  • Yakıt: Kolayca yanabilen ("yanıcı" olan) yaprak, dal, çer çöp gibi doğal maddeler ile ateşi başlatmakta kullanılabilecek benzin veya yağ gibi kolay tutuşan maddelerdir.
  • Oksijen: Yanma tepkimesinde havanın %21'ini oluşturan oksijen tüketilir.
  • Enerji: Yakıtı oksijen ile bir aradayken tutuşturabilecek (teknik olarak, "tutuşma sıcaklığı" üzerine çıkarabilecek) enerjiyi verecek bir kıvılcım veya daha önceden başlamış bir ateş.

Eğer bir yanma durdurulmak isteniyorsa, bu yanma üçgeninin bir unsuru ortamdan uzaklaştırılmalıdır. Örneğin yangının üzeri su veya battaniye ile örtüldüğünde, oksijen ortadan kaldırılmış olur ve yangın devam edemez. Benzer şekilde; yangınların ilerleyişini aksatacak şekilde, ormanlar içine kesilmiş ağaç ve temizlenmiş çalı koridorları ("yangın koridorları") açmak, yangının ihtiyaç duyduğu yakıtı ortadan kaldırarak yangınların yayılmasına engel olacaktır. Son olarak, yangın yasakları getirip, insan-kaynaklı ateş unsurlarını ortadan kaldırmak, olası bir yangının kıvılcım ihtiyacını ortadan kaldırabilir. Bir diğer yöntem de tepkimeyi yavaşlatıcı kimyasallar kullanmak olabilir.

Cevaba Git
3 - Ateş nedir? Tutuşma sıcaklığı ile ilgisi nedir?

En basit tanımıyla ateş; ışık ve bazı diğer yan ürünler çıkaran, dışarıya ısı veren (egzotermik), oksijenli ve hızlı bir yanma sürecinin adıdır. Bu durumda, ateş olan yanma türleriyle, paslanma veya biyolojik sindirim gibi ateş olmayan oksidasyon tepkimelerini ayırt edebilmemiz için bir terime ve olguya ihtiyacımız vardır. İşte bu, tutuşma sıcaklığıdır.

Genel olarak tutuşma sıcaklığı, bir kimyasalın ısı ve ışık yayarak yanması için ulaşması gereken sıcaklıktır. Daha teknik tabiriyle ise yanma tepkimesinin başladığı sıcaklık olarak tanımlanabilir. Örneğin bir kibrit oldukça kolay yanar, çünkü kibritin yanan kısmı olan "baş" bölgesinde bulunan kimyasalların tutuşma sıcaklığı ortalama olarak 180 santigrat derece civarındadır. Kibriti, pürüzlü bir yüzeye hızla sürttüğünüzde, sürtünme sebebiyle bu kimyasalların sıcaklığı 180 dereceye eriştiği anda kibrit alev alarak yanar. Bir başka örnek olarak odun için bu sıcaklık 150 derece civarındadır; bu yüzden yakacak olarak sıklıkla odun kullanılır.

Cevaba Git
4 - Ateş madde midir? Ateş gerçekte nedir?

Madde, kütlesi olan olan ve yer kaplayan herhangi bir şeydir. Alevin kendisi bir gaz karışımıdır (buharlaşmış yakıt, oksijen, karbondioksit, karbonmonoksit, su buharı vs.) Yani maddedir. Alevin ürettiği ışık ise madde değil enerjidir. Üretilen ısı da madde değil enerjidir.

Çoğu durumda ateş, sıcak gazların bir karışımıdır. Alevler, esasen havadaki oksijen ile odun veya propan gibi bir yakıt arasındaki kimyasal reaksiyonun sonucudur. Diğer ürünlere ek olarak, reaksiyon karbondioksit, buhar, ışık ve ısı üretir. Alev yeterince sıcaksa, gazlar iyonlaşır ve bir başka maddenin hali haline gelir: plazma. Magnezyum gibi bir metal yakmak, atomları iyonize edebilir ve plazma oluşturabilir. Bu oksidasyon türü, plazma ışığının yoğun ışığının ve ısısının kaynağıdır.

Sıradan bir yangında az miktarda iyonlaşma olmasına rağmen, alevdeki maddenin çoğu bir gazdır, bu nedenle Ateşin bir gaz olduğunu veya daha az miktarda plazma ile çoğunlukla gaz olduğunu söyleyebiliriz.

Kaynaklar

Cevaba Git
5 - Ateş Yanması ile Oksidasyon Arasındaki Fark Ne?

Ateşin oluşabilmesi için oksijene ihtiyaç olduğunu duymuşsunuzdur. Aslında bu, tam olarak doğru değildir. Eğer amacınız "yanan bir şeyler görmek" ise, flor veya karbondioksit ile de bir şeyleri yakabilirsiniz (bir örneğini buradan görebilirsiniz).

Oksijen, çok özel bir tepkime için gereklidir: Oksijenli oksidasyon tepkimesi. Yani bir kimyasal maddenin elektron kaybetmesi... Aslında oksidasyon tepkimesi için illa oksijene gerek yoktur; ancak genellikle oksijen ile girilen tepkimelerde oksidasyon yaşandığı için bu tepkime, bu element ile özdeşleşmiştir.

Oksidasyon tepkimesi çok yavaş veya çok hızlı olabilir. Çok yavaş olduğu bir örnek, bir demirin paslanmasıdır. Açık havada bıraktığınız bir demir parçasının zamanla üzerinde turuncumsu kırmızı pas tabakası, aslında oksidasyon tepkimesinin sonucunda oluşur. Tıpkı ateşte olduğu gibi, bu kısım da henüz okside olmamış diğer metal kısımlara göre daha sıcaktır; ancak bu tepkime öylesine yavaş olur ki, aradaki sıcaklık farkı sadece 1 santigrat derece kadardır. Oksidasyon çok hızlı meydana geldiğindeyse ateş oluşur.

Cevaba Git
6 - Duman nedir? Neden oluşur?

Genellikle gri veya siyah olarak gözüken ve duman dediğimiz gazlar, aslında tam olarak yanmamış veya yanamamış maddenin ufak katı parçacıklar, sıvı veya gaz halinde havaya karışmasının bir sonucudur. Duman, genellikle yanma tepkimesi için yeterli oksijen bulunmadığında oluşur ve çoğu zaman zehirli içeriktedir. Oksijenin bol bulunduğu durumlarda, yanıcı maddenin tamamı yanar ve sadece su ve karbondioksit üretilir. Su da, karbondioksit de renksizdir, dolayısıyla iyi bir yanma tepkimesinde duman görülmez. Evlerimizde genelde kullandığımız kömürler de, işte bu şekilde saf yanma tepkimesi verebilmesi için çıkarılan işlenmemiş kömürlerin fırınlarda 540 santigrat derece civarında pişirilmesi sonucu elde edilen kömürlerdir. Kömür ne kadar kaliteli işlendiyse, o kadar az duman çıkaracaktır, çünkü o kadar iyi yanacaktır.

Cevaba Git
7 - Kül nedir? Yangınlar sonrası organik maddeler neden küle döner?

Yanma tepkimesi sona erdiğinde, yaktığımız unsurdan geriye siyah artıklar kalır. Buna kül, yanık veya kavruk gibi isimler veriyoruz. Aslında bunlar farklı kavramlardır: Kül, yanan cismin içerisinde bulunan ve kolay kolay yanamayacak düzeyde yüksek tutuşma sıcaklığına sahip olan, kalsiyum ve potasyum gibi minerallerdir. Yanık ise, yanmamış olsa da buharlaşabilecek olan hidrokarbonların tamamen buharlaşması sonrası geriye kalan, neredeyse tamamen saf karbona verilen bir isimdir. Aşağıda, tipik bir yanma tepkimesinin kimyasal denklemi görülmektedir:

En solda odunun kabaca kimyasal denklemini görüyoruz. Odunu ısıttığımızda, belli bir sıcaklıktan sonra yanma tepkimesi başlıyor ve sonunda yanmış kömür ve formaldehit oluşuyor. Ancak tepkimenin bu kadar basit olmadığından bahsetmiştik. Örneğin oluşan formaldehit, anında havadaki oksijenle tepkimeye girer ve şöyle bir süreç başlar:

Görüldüğü gibi formaldehitin oksijenle tepkimesi sonucu su, karbondioksit, karbonmonoksit, karbon ve azot açığa çıkar. Bunlar da, ortama göre daha ileri tepkimelere girebilir, daha karmaşık süreçleri başlatabilirler. Ancak şimdilik bu kadar temel bilgi yeterli olacaktır.

Bu noktada bir önceki tepkimeye dönecek olursak: sadece formaldehit değil, yanmış odun da oksijen ile tepkimeye girebilir. Ancak bu tepkime, yukarıdaki formaldehit tepkimesine göre son derece yavaştır. İşte tam olarak bu sebeple mangal yaparken kullanılan kömür çok daha uzun süre sıcak kalır ve yanar. Formaldehit ise hızla tepkimeye girerek ortamdan uzaklaşır, farklı ürünlere dönüşür.

Cevaba Git
8 - Ateş ne kadar sıcaktır?

Yanma tepkimeleri sırasında yüksek miktarda ısı açığa çıkar ve bu sebeple etraftaki ortamın sıcaklığı giderek artar. Tipik birkaç yanma tepkimesi sırasında oluşan ateşin etrafındaki sıcaklık şöyledir:

  • Kaynak Ateşi (Oksihidrojen alevi): 2000 derece ve üzeri
  • Bunsen Ocağı: 1300-1600 derece
  • Pürmüz Lambası: 1300 derece
  • Mum: 1000 derece
  • Sigara: İçe çekilmediği zamanlarda ortalama 500 derece, içe çekildiği zamanlarda 700 derece

Bu sıcaklıkların ne kadar yüksek olduğu açıktır. İşte bu nedenle basit bir sigara alevi bile oldukça can yakıcı olabilir.

Cevaba Git
Tüm Reklamları Kapat

Evrim, Yangınlar ve Orman Ekolojisi

9 - İlk orman yangını ne zaman yaşandı? Orman yangınları ne zamandır süregeliyor?

Tarihteki en eski orman yangınlarının fosil kayıtlarına günümüzden 420 milyon yıl öncesinde rastlamaktayız. Bu, bitkilerin karalara çıktığı ilk tarihten 20 milyon yıl kadar sonrasına, damarlı bitkilerin evrimindense sadece birkaç milyon yıl sonrasına denk gelmektedir. Bu yangınlara yönelik bulgular, fosilleşmiş kömür izlerine dayanmaktadır.[1]

420 milyon yıl öncesine ait yanarak kömürleşmiş bitki fosili kalıntıları. Bu dönemde damarlı bitkiler karalara yeni yayıldığı için, yangınların da daha kısıtlı alanlarda çıktığı düşünülmektedir. Birkaç milyon yıl içindeyse çok daha geniş yangın izlerine rastlanmaktadır. Her türlü, orman yangınları yüzlerce milyon yıl öncesinden beri devam eden, doğal olaylardır.
420 milyon yıl öncesine ait yanarak kömürleşmiş bitki fosili kalıntıları. Bu dönemde damarlı bitkiler karalara yeni yayıldığı için, yangınların da daha kısıtlı alanlarda çıktığı düşünülmektedir. Birkaç milyon yıl içindeyse çok daha geniş yangın izlerine rastlanmaktadır. Her türlü, orman yangınları yüzlerce milyon yıl öncesinden beri devam eden, doğal olaylardır.
Geology

Dolayısıyla kara bitkilerinin evrimiyle orman yangınları bir arada değerlendirilmelidir. Çünkü karasal bitki tarihi boyunca yangınlar, bitkilerin evrimi için sıradan bir gerçek olarak süregelmiştir. Birçok bitki, yangın gerçeği ışığında evrimleşmiş ve buna bağlı olarak adaptif özellikler kazanmıştır.

Bunun önemli bir nedeni, Dünya gezegeninin yangınlara özellikle açık bir gezegen olmasıdır: Karbon elementince zengin maddelerden oluşan bitkilerle kaplı bir yüzeye sahip olması, yüzeyinde oldukça kuru iklimlerin bulunabiliyor olması, atmosferde yakıcı bir gaz olan oksijenin bulunması, atmosferik yıldırımca zengin iklimlere ve volkanik faaliyetçe zengin bir jeolojiye sahip olması, Dünya üzerindeki orman yangınlarını pekiştirici bir rol oynamaktadır.[2]

Kaynaklar

Cevaba Git
10 - Yangınların doğal nedenleri nelerdir? İnsanlardan önce yangınlara neden olan sebepler neydi?

İnsanlardan çok önce de orman yangınları vardı ve birçok orman, bu yangınlarla baş edebilecek biçimde evrimleşmiştir. Bu doğal nedenleri anlamak, gerekli önlemlerin alınmasını kolaylaştırabilir.

Genel olarak yangınların %15 kadarı doğal nedenlerle oluşmaktadır.

Yangınların Doğal Nedenleri

Yıldırımlar

İnsan etkisiyle başlamayan yangınların ezici çoğunluğu yıldırımlar ile başlamaktadır. Yeryüzüne her saniye 100 civarında yıldırım düşmektedir. Bu, her gün 8 milyon, her yıl 3 milyar civarında yıldırıma karşılık gelmektedir.

Bir yıldırım, 300 milyon voltluk gerilim altında, 30.000 amper kadar akımın yeryüzüne boşalması olayıdır. Bu sırada yıldırımın merkezindeki sıcaklıklar 30.000 °C'ye kadar çıkabilmektedir; yani yıldırımların sıcaklığı, Güneş'in yüzey sıcaklığından bile yüksektir. Bu, herhangi bir ağacın, ıslak bile olsa alev alabilmesi için fazlasıyla yeterli bir sıcaklıktır. Örneğin 2021 yılında Big Bear Gölü'nde başlayan yangınların sebebi yıldırımlardır.

İklim değişimine bağlı olarak atmosferik konvektif sistemler güçlenmekte ve fırtına oluşumu kolaylaşmaktadır. Bu nedenle daha yoğun yağışlar yaşansa da, bu yağışlar yeterli bir alanı ıslatana kadar yangınları tetikleyici yıldırım olaylarına da sebep olabilmektedir. Ayrıca her fırtına, başladığı noktada yağış bırakmadığı için, bir başka alana yağmur bırakan fırtınalar, farklı coğrafyalardaki ormanları yıldırımlar yoluyla ateşe verebilmektedir.

Volkanik Faaliyet

Her ne kadar ülkemizde daha nadir olsa da, Dünya genelinde volkanik faaliyet de yangınları tetikleyebilmektedir. Bir volkandan saçılan lavların sıcaklığı 800-1200 °C civarında olabilmektedir ve bu lavlar yakıt ile buluştuğunda, havadaki oksijenle tepkimeye girerek yangınları başlatabilmektedir. Ayrıca bir volkandan fırlayıp, kilometrelerce uzağa ulaşabilen kor küller de yangınları tetikleyebilmektedir. Örneğin 2021 yılnda Pacaya Volkanı'ndan saçılan lavlar, Guatemala'da orman yangınlarını başlatmıştır.

Halihazırda Devam Eden Yangınlar

Bir bölgede yangın başladığında, ona komşu bölgelerde de yangın görülme oranları artacaktır. Çünkü yangınlar, üzerlerindeki havayı ısıtıp, yukarı yönlü bir harekete zorlarlar. Bu sırada yangının etrafındaki daha soğuk hava, yükselen havadan boşalan boşluğu doldurmak için yangın bölgesine hücum eder. Bu taze hava, bir yandan yangını harlarken, diğer yandan ısınarak yükselir ve küllerin daha da hızlı bir şekilde atmosfere saçılmasına yardımcı olur. Bu küller, atmosfer boyunca kilometrelerce taşınıp, diğer bölgelerdeki ormanların alev almasına neden olabilir. Bu nedenle bir bölge yanarken, civarındaki diğer bölgelerde de yangın görmek olasıdır.

Yangın Başlatıcı Bitkiler ve Yangını Yayan Hayvanlar

Benzer şekilde, milyonlarca yıldır yangınlarla iç içe evrimleşmiş ormanlarda, yangını başlatıcı doğal unsurlara sahip olabilirler. Örneğin Ardıç ağacının kozalaklarında ve yapraklarında bolca bulunan eterik ve terpenik yağlar, yanıcı özelliktedir. Bu yapılar kurak/sıcak ortamlarda kolayca tutuşurlar. Böylelikle yangının başlamasına neden olurlar.

Orman hayvanları da yangınlarla bir arada evrimleşmiştir. Kartal ve şahinler gibi ekosistemin önemli parçaları olan yırtıcı kuşların bilerek ormanları ateşe verdikleri gözlenmiştir! Alevşahini Yırtıcıları olarak bilinen kara çaylak, ıslık çaylağı ve kahverengi doğan gibi türler, aslında yangına dönüşemeyecek kadar ufak çer çöp ateşlerini gagalarıyla ormanın farklı bölgelerine, özellikle de yanmaya uygun ardıç ağaçları ve diğerlerinin civarına götürüp, yangını başlatır veya büyütürler. Böylece yangından korkarak kaçan avları kolaylıkla avlayabilmektedirler.

Meteor Faaliyeti

Diğer yöntemlerden daha rastlantısal olsa da, Dünya dışından gezegene giren meteorlar, eğer yüzeye ulaşıp da meteoroit olurlarsa, beraberinde getirdikleri yüksek sıcaklıklar nedeniyle orman yangınlarına neden olabilirler. Dünya'nın %70 kadarı suyla kaplı olduğu için, meteorların büyük bir kısmı da sulara düşmektedir; fakat doğru şartlar altında doğru yere düşen bir meteor, rahatlıkla bir yangını tetikleyebilir.

Kimyasal Tepkimeler ve Spontane Yanma

Kimi zaman doğru şartlar altında belirli kimyasallar yüksek miktarda ısı saçarak (egzotermik bir şekilde) tepkimeye girebilirler. Bu sırada saçılan ısı, ortamdaki yakıtı tutuşturabilecek kadar yüksekse, neredeyse durup dururken gibi gözüken yangınlar başlayabilir. Ayrıca hayvanlarda görülen spontane yanma olayı da yangınlara neden olabilir. Örneğin ABD Ulusal Yangında Korunma Derneği (NFPA) verilerine göre, her yıl 14.070 kadar yangın, spontane yanma sonucu başlamaktadır.

Cevaba Git
11 - Yangına bağımlı ekosistem ne demek?

Yangına bağımlı ekosistemler; yangın ile bir arada evrimleşmiş, yangın görmeleri hâlinde yok olmayan ve tam tersine, yangını faydalı bir araç olarak kullanan bitki, hayvan ve diğer canlıları barındıran yaşam alanlarıdır. Bu ekosistemler, yangına dirençli olmakla kalmaz, aynı zamanda bu ekosistemlerin sağlıklı olabilmesi için düzenli olarak yangına maruz kalmaları gerekir. Bazı çamlar, okaliptüs ve Banksia gibi bazı bitkiler, üreyebilmek için yangına muhtaçtırlar! Yangın ve aşırı yüksek sıcaklıklar olmaksızın bu bitkilerin tohumları aktive olamaz ve üreme döngüsü başlayamaz. Ateş, tohumlarını saran reçineyi eriterek, tohumu açığa çıkarır ve çoğalmasını mümkün kılar.

Yangına Bağımlı Ekosistemler. Akdeniz Ormanları haricinde Kaliforniya Ormanları, Orta Şili Ormanları, Ümit Burnu’nun batısındaki Güney Afrika Ormanları ve Güneydoğu ile Güney Avustralya ormanları, yangına bağımlı ekosistemlerdir.
Yangına Bağımlı Ekosistemler. Akdeniz Ormanları haricinde Kaliforniya Ormanları, Orta Şili Ormanları, Ümit Burnu’nun batısındaki Güney Afrika Ormanları ve Güneydoğu ile Güney Avustralya ormanları, yangına bağımlı ekosistemlerdir.

Yangına bağımlı ekosistemlerde yaşayan türler, yangın sonrasında aktif bir şekilde üreyerek çoğalırlar ve adeta "küllerinden doğarlar". Akdeniz Ormanları, bunun en geniş örneğidir: Akdeniz'e komşu olan ülkelerin neredeyse tamamında, bu denize yakın olan ormanlar "yangına bağımlı ekosistemler" olarak bilinirler. Bu ormanların sağlıklı kalabilmesi için, düzenli bir şekilde yangın görmeleri gerekir. Bu süre, genelde 40-50 yılda bir olarak bilinmektedir; ancak bundan sık yaşanan yangınlara da dayanabilirler. Bu konuda daha fazla bilgiyi buradan alabilirsiniz.

Pirisens adı verilen özellikteki bazı diğer bitkiler ise, yangın dumanını kimyasal bir sinyal olarak kullanır ve üreme döngüsünü başlatır; çünkü toprağı işgal eden ufak bitki ve çalıların yanarak yok olduğu mesajı olarak değerlendirilir. Bu, büyümek için harika bir fırsattır. Yangın sırasında açığa çıkan karikin isimli proteinler, bitki tohumlarındaki KAI2 proteinlerini aktive ederek büyümeyi tetiklerler. Bu, toparlanma adaptasyonlarına bir örnektir.

Yangına Toleranslı Bitkiler

Tabii bitkiler, yangınlardan sonra sadece toparlanma adaptasyonlarını kullanmazlar; tolerans adaptasyonları da önemlidir. Örneğin melez ağacı veya dev sekoyalar gibi bazı bitkilerin kabuklarında görülen kalın termal yalıtım tabakası veya nemli dış kabuk adaptasyonları, yangın direncini arttırır.

Bitkiler arasında yangın direncini artıran bir diğer adaptasyon ise yüksek ağaç taçlarıdır. Yani yaprakların ve meyvelerin yerden çok yüksekte bulunmasıdır. Örneğin Ökaliptüs bitkilerinin ve birçok çam ağacının yaprakları yerden metrelerce yukarıda bulunur, böylece çalı yangınlarından pek etkilenmezler.

Cevaba Git
12 - Yangına bağımlı ormanlarda, yangın ihtimalini artıran ne tür adaptasyonlar vardır?

Yangına bağımlı ekosistemlerde yaşayan hemen her türlü canlının yangına yönelik çeşitli adaptasyonları vardır. Hatta bu ormanlar, yangından kaçınmak bir yana dursun, yangını bizzat başlatan canlılar ve yangının aksi takdirde olacağından daha güçlü bir şekilde sürmesini sağlayan bitkilerle doludur.

Bunlar arasında en ilginci, yangınların başlamasına yardımcı olan bitkilerin adaptasyonlarıdır. Örneğin Ardıç ağacının (Juniperus sp.) kozalaklarında ve yapraklarında bolca bulunan eterik ve terpenik yağlar, yanıcı özelliktedir. Bu yapılar kurak/sıcak ortamlarda kolayca tutuşurlar. Böylelikle yangının başlamasına neden olurlar.

Buna ek olarak, kartal ve şahinler gibi ekosistemin önemli parçaları olan yırtıcı kuşların bilerek ormanları ateşe verdikleri gözlenmiştir! Alevşahini Yırtıcıları olarak bilinen kara çaylak (Milvus migran), ıslık çaylağı (Haliastur sphenurus), altın kartal (Aquila chrysaetos) ve kahverengi doğan (Falco berigora) gibi türler, aslında yangına dönüşemeyecek kadar ufak çer çöp ateşlerini gagalarıyla ormanın farklı bölgelerine, özellikle de yanmaya uygun ardıç ağaçları ve diğerlerinin civarına götürüp, yangını başlatır veya büyütürler. Böylece yangından korkarak kaçan avları kolaylıkla avlayabilmektedirler.

Tabii sadece bitkiler değil, hayvanların da birçoğu yangından kaçabilecek şekilde özelleşmişlerdir: Memeliler genellikle iyi koşucu veya kazıcılardır. Böylece ya ateşlerden hızlıca kaçarlar ya da kendilerini toprağa gömerek yangının geçmesini beklerler. Birçok sürüngen de kendini gömer, amfibiler su kaynaklarına kaçarlar. Mantarlar ise yangın bittikten sonra alevlerden kaçamayan canlıları yiyerek, eskisinden bile başarılı hale gelirler!

Cevaba Git
13 - Bitkilerde toparlanma adaptasyonları nelerdir?

Bitkiler, bulundukları ortama uyum sağlamak için evrimsel süreçte 3 farklı adaptasyon mekanizması geliştirmişlerdir: Kaçınma, tolerans ve toparlanma.

Örneğin Akdeniz'de bulunan bitkiler, yangınlarla fazlasıyla içli dışlı oldukları için toparlanma mekanizmasının gelişkinliği Dünya’da eşsizdir. Çünkü bu ormanlar sürekli bir yangın müdahalesi altındadır. Bunun sebeplerinden birisi, bölgenin kendi iklimsel özelliklerinin sebep olduğu ve sık sık meydana gelen yangınlardır. Başka bir sebep olarak da sayısız medeniyete ev sahipliği yaptığı için, fazlaca maruz kaldığı insan etkisi sayılabilir. Ancak Akdeniz ikliminin görüldüğü yerlerdeki flora (bitki örtüsü) bu yangın stresine karşı evrimleşmiş bitkiler ile doludur.

Bu bitkilerden birisi, hepimizin çok yakından tanıdığı zeytin ağacıdır (Olea europaea). Bu bitki küllerinden yeniden doğarak “toparlanma” mekanizmasının belki de en ilgi çekici örneğini sergilemektedir: Zeytin ağacı, önce kalın kabuğu sayesinde yangına karşı koymaya çalışır. Ancak kabuk kalınlığının işe yaramayacağı durumlarda onu kurtaracak ek bir mekanizması daha vardır!

Zeytin ağacı, ilk bakışta yangına teslim olmuş gibi görünür. Çünkü ağaç, epey bir yanar ve adeta kül olur. Toprak üstü organlarının hemen hemen hepsi ölür. Son derece özel olan bir yapısı hariç: "Lignotüber". Bu yapı, ağaç gövdesinin en alt kısmındaki şişlik olarak göze çarpar. Neredeyse yanması imkânsız olan bu bölge, yoğun miktarda nişasta depo eder ve yeni sürgünleri verecek olan sürgün gözlerini içerir. Nişastanın bulunması çok kritiktir; çünkü bu sürgün gözlerinden yeni dallar ve yapraklar oluşup yeniden fotosentez ile besin üretimi sağlanana kadar, depo nişastası besin olarak kullanılır. Yangın ile üst gövdesi ölen bir zeytin ağacı, bir sonraki dönemde akıl almaz bir hız ile lignotüberlerin sürgün gözlerinden çıkan 3-4 yeni gövde ile bizleri selamlar.

Benzer şekilde, bazı bitkiler yangın sonrasında özellikle güçlü çimlenir ve büyürler. Öyle ki, bazı bitkilerin tohumları yüzeyde yangın ile ilişkili kimyasallar oluşmadan çimlenmeye başlamaz ve deaktif bir şekilde on yıllar boyu bekler! Bunların başında Laden (Cistus sp.) bitkisi gelir. Hatta bir bölgede yoğun bir laden popülasyonu görülüyorsa, daha önceden bu bölgenin bir çam ağacı yangını geçirmiş olması kuvvetle muhtemeldir. Yangın geçiren bölgeyi yaklaşık 2 hafta sonra ateş zambakları (Lilium bulbiferum) sarar. Yangını seven bu bitkiler, yangından sadece 9 gün sonra çiçek verebilir! Sonrasında bu zambaklar yaklaşık 10 yıl sürecek olan bir uykuya yatarlar, adeta onları yeniden uyandıracak olan yeni yangınları beklercesine...

Cevaba Git
14 - Ormanlar neden kendilerini yakacak biçimde evrimleşti?

Yangına sebep olan ateş, biyolojik bir olgu değildir. Fiziksel ve kimyasal bir olgudur. Dolayısıyla biyolojik bir unsurun, fiziksel ve kimyasal bir gerçekten etkilenip etkilenmemeyi tercih etme şansı bulunmamaktadır. Ormanlar, "ateş" denen olgunun başlamasına uygun şartları barındıran bölgelerdir ve bu nedenle buralarda yangın doğal olarak başlayabilir. Bu ekosistemler, bu çevresel baskı ile bir arada evrimleşmişlerdir.

Bunu, hayvanların adapte olmak zorunda olduğu diğer çevresel baskılara benzetebiliriz: Canlılar, iklim değişimini veya fırtınaları seçemezler. Benzer şekilde, kromozomal kısalma veya fiziksel aşınma gibi nedenlerle yaşanan ölüm olgusunu da seçemezler. Tek yapabilecekleri, bu gerçeğe adapte olacak biçimde evrimleşmektir. Ormanlar için de yangın gerçeği böyledir.

Örneğin ölüm, yaşamın en büyük itici güçlerinden birisidir ve birçok avantajının yanında, özellikle de alttan gelen nesillere bol miktarda alan ve kaynak açması sayesinde evrimsel avantaj sağlar. Bitki ekolojisinde yangının yeri de budur. Bitkiler yaş veya hastalık nedeniyle de ölürler; ancak yangınlar da yaşam döngülerinin önemli bir parçasıdır ve yaşamın bu gerçeğiyle başa çıkacak biçimde evrimleşmişlerdir. Bunu yapamayanlar elenmişlerdir. Yani bitkilerin doğal seçilim yoluyla evrimi, yani adaptasyonları, hayvanlardan pek de farklı değildir.

Ancak bazı ormanlar, bunu bir adım öteye götürerek yanma ihtimalini pekiştirecek biçimde evrimleşmişlerdir. Bunlara yangına bağımlı ekosistemler denir. Bu bitkiler, milyonlarca yıl boyunca yangınlarla bir arada evrimleştikleri için, bir yangın ihtimaline karşı adaptasyonlara sahip olacak biçimde evrimleşmişlerdir. Örneğin yangına bağımlı ekosistemlerde yaşamayan kozalaklı ağaçların kozalaklarının tamamı hızlıca açılır ve bu sayede ürerler. Yangına bağımlı ekosistemlerdeki kızılçam gibi ağaçlarınsa kozalaklarının önemli bir bölümü sıkı sıkıya kapalı kalır ve reçineyle pekiştirilir. Er ya da geç yangın geldiğinde, sıkı sıkıya kapalı kozalaklar ısı nedeniyle şişer ve reçinenin erimesi sonucu kozalaklar patlayarak onlarca metre uzağa tohumların saçılmasını sağlar. Bu, yangın sonrasında bu ormanların hızlıca toparlanmasını mümkün kılar.

Ayrıca yangına bağımlı ekosistemlerde çıkan yangınlar, en son yangın döneminden bu yana ormanı işgal eden, yangınlara adapte olmamış bitki ve hayvan türlerini elemek için etkili bir yöntemdir. Yerleşik ekosistemle rekabete giren bu türler, ilk yangında yok olarak elenirler. Milyonlarca yıldır yangınlara adapte olacak biçimde evrimleşen türlerse yollarına devam ederek yeni bir başlangıç yapabilirler.

Cevaba Git
15 - Ormanların sağlıklı kalabilmesi için yangın sıklığı ne düzeyde olmalıdır? Ne sıklıkta yangın riskli veya tehlikeli sayılır?

Bu süre, ormanın türüne bağlıdır ve kesin bir şey söylemek zordur. Ancak Türkiye'deki Akdeniz Ormanları'nın büyük bir kısmını oluşturan kızılçam (Pinus brutia) türü için bu sıklık ortalamada 40-50 yıl kadardır. Bu türün toplam ömrü zaten 100-150 yıl kadardır ve bu süreyi doldurduktan sonra ağaçlar ölür, tamamen kurur ve yangın ihtimalini daha da artırır.

Yangına bağımlı ekosistemlerde yangın sıklığı, o ekosistemde baskın olan türlerin üreme çağına erişmesinden daha sık yaşanacak olursa, ormanın toparlanması için yeterli süre tanınmamış olur. Genellikle yakın geçmişte yanmış ve henüz toparlanmamış bir ormanın tekrar yanma ihtimali oldukça düşüktür (çünkü kuru dallar gibi yakıtlar yeterli miktarda birikmemiş olacaktır). Örneğin 2-3 yaşında biyolojik bağımsızlığa erişen kızılçam ormanları için yangın sıklığı bunun altına inecek olursa (yani bir kızılçam ormanında aynı meşcere 1-2 yılda bir yanacak olursa), o bölgenin toparlanması mümkün olmayabilir. Ancak aynı yer 5-6 yılda bir bile yansa, orman muhtemelen sorunsuz bir şekilde toparlanabilecektir.

Öte yandan yangına bağımlı veya toleranslı olmayan ormanlarda yangınlar ne kadar seyrek çıkarsa, o kadar iyidir çünkü bu ormanlar genellikle zaten yangına elverişli olmayan bölgelerde yaşarlar. Örneğin Amazon Yağmur Ormanları veya Doğu Karadeniz Ormanları asırlar boyu yanmadan da yaşamlarına devam edebilirler.

Cevaba Git
Tüm Reklamları Kapat

Yangınla Mücadele Yöntemleri

16 - Kontrollü yangın nedir? Yangınlarla mücadelede neden bilerek yangın çıkarılıyor?

Yangınlar, bitkilerin gelişimi için öylesine önemlidir ki, Avustralya Çim Ağacı gibi ateş seven bitkilerin yetiştirildiği bazı seralarda ve hatta devasa ormanlarda itfaiyeciler ve yangın uzmanları pürmüs lambası gibi araçlar kullanarak bilinçli, yani isteyerek yangınlar çıkarılmaktadır (bu videonun 1. dakika 40. saniyesinden itibaren görebilirsiniz). "Kontrollü yangın" adı verilen bu uygulama, aşırı kuru ve istenmeyen bitkilerin ve hatta işgalci türlerin elenmesini sağlamakta, ormanın kendini yenilemesini mümkün kılmaktadır. Bu uygulama, ateşe muhtaç ve ormanın belkemiği olan ağaçların üreyebilmesini sağlamaktadır.

Cevaba Git
17 - Karşı ateş tekniği nedir?

Karşı ateş tekniği, aktif yangınlarla mücadelede kullanılan önemli bir kontrollü yangın yöntemidir.

Bu yöntemde, yangının ana yayılım yönünde, yangının henüz ulaşmadığı bir noktada kontrollü bir şekilde yangın çıkarılır. Bu yangın, buralardaki kuru malzemeyi yakar ama kontrollü olduğu için fazla büyüyemez. Böylece kontrolsüz bir şekilde yoluna devam eden ana yangın, halihazırda yanmış olan bu bölgeye ulaştığında, devam etmek için ihtiyaç duyduğu yakıtı (kuru malzemeyi) bulamaz ve söner.

Karşı Ateş Tekniğinin Bir Uygulanma Şekli Olan Basit Karşı Ateş Yöntemi
Karşı Ateş Tekniğinin Bir Uygulanma Şekli Olan Basit Karşı Ateş Yöntemi
Büyük Yangınları Söndürmede Sevk ve İdarenin Ana Prensip ve Yöntemleri

Yangının hızla ilerlediği yönde, yangın emniyet yolu veya şeridi önündeki yanıcı maddelerin, ana yangının baş kısmı ("baş yangını") o bölgeye ulaşmadan önce, kontrollü olarak yakılması sayesinde yangının hızını yavaşlatabilir, böylelikle de yangına doğrudan müdahale etmeye olanak sağlar. Özetle, doğrudan müdahalenin olanaksız ve tehlikeli olduğu durumlarda uygulanmasıyla birlikte yangını kontrol edilebilir kılması nedeniyle oldukça etkili olabilen bir yangın müdahale yöntemidir.

Bu, çalışması garantili bir yöntem olmasa da, bugüne kadar Türkiye'de ve Dünya'nın birçok yerinde başarıyla uygulanmıştır. Öyle ki, 2016 yılında, Antalya ilinin Kumluca ilçesinde, Adrasan mahallesinde, saatte 3 km hızla ilerleyen bir yangın, karşı ateş tekniğinin doğru bir şekilde uygulanması sayesinde söndürülmüştür. Hatta ülkemizde bu yöntemi bilmeyen kişiler, bu yöntemle başarıyla söndürülen yangınları izlerken "görevlilerin ormanı bilerek yaktığını" zannetmişler ve art niyet aramışlardır. Halbuki bu, önemli bir yangın söndürme yöntemidir. Bu nedenle yangın ekolojisi ve yangınla mücadele yöntemlerinin halk tarafından da bilinmesi ve bu yönde bilim iletişimi çalışmaları sürdürülmesi önemlidir.

Öte yandan bu yöntem, uzman kişiler tarafından uygulanması gerekir, çünkü son derece riskli bir yöntemdir ve uygulaması da zordur. Yanlış uygulanması halinde (örneğin rüzgâr hızı ve eğim göz önüne alınmadığında), yangını durdurmasının aksine, yayılımını ve hızını bile artırabilir ve aynı zamanda bu durum, o anda bu tekniği uygulayan kişi için çok büyük tehlikeler oluşturabilir. Ayrıca, karşı ateş tekniği hakkındaki bilimsel araştırmaların yetersiz oluşu, onu daha çok kültürel bir müdahale yöntemi olarak kılmaktadır. Bu nedenle bir yangın amiri veya orman mühendisi tarafından yönetilmeksizin karşı ateş tekniği kullanılmamalıdır.

Cevaba Git
18 - Yangınla Mücadele Tuzağı nedir? Yangınlarla güçlü mücadele ne zaman risk yaratır?

Yangınla mücadele tuzağı, yangına bağımlı veya yangına dirençli ekosistemlerde yangınlarla gereğinden güçlü bir şekilde mücadele edip, arada bir ormanların yanmasına izin verilmemesi halinde, sonraki yıllarda kontrol etmesi çok daha güç olan ve çok daha tehlikeli/ölümcül yangınların önünün açılmasına verilen isimdir. Sağduyuya aykırı gibi gelen bu gerçek, yangınların orman ekolojisinin doğal bir parçası olduğunu görmezden gelmekten kaynaklanmaktadır.

Yangınların ormanlar için nasıl "iyi" bir şey olduğunu anlamak ilk etapta zor gelebiliyor. Duman gibi, insanlar tarafından istenmeyen ve bizler için zararlı olan olgular ile ateşi ilişkilendirdiğimiz ve ormanlara yakın bölgelere inşa ettiğimiz evlerimiz, park ettiğimiz arabalarımız, çocuklarımızın koşuşturduğu yaşam alanlarımız yok olmasın istediğimiz için, yangınların da "mutlak kötülük" olması gerektiğine yönelik bir yanılgıya sahibiz. Buna bağlı olarak, nasıl ki ocağımızdaki ateşi kontrol edebiliyorsak, orman yangınlarını da mutlak kontrolümüze sokmak istiyoruz ve mümkünse tamamen ortadan kaldırmayı hedefliyoruz.

Bu, daha büyük sorunların önünü açabilir. Örneğin ABD'de "Smokey Bear" isimli yangınla mücadele konusunda halkı bilinçlendirme projesi, yangınlarla ilgili o kadar negatif bir görünüm çizdi ki, günümüzde yapılan çalışmalar son 100 yıl boyunca ufacık yangınların bile ne pahasına olursa olsun baskılanması sonucunda, günümüzde önüne geçilemeyen büyüklükte yangınlar yaşanmaktadır. Çünkü ufak yangınlar, az miktarda yanıcı maddeyi yakarak temizler. Ancak bunları bile baskılarsak, ormanlarda durmaksızın kuru ağaç gövdeleri ve diğer yanıcı maddeler birikir ve asla kontrol edemeyeceğimiz büyüklükte yangınların önünü açar; yani önceki senelerde yangınlara hiç izin vermemek, sonraki senelere adeta "yangın borcu" aktarır.

İşte buna, "yangınla mücadele tuzağı" denmektedir. Sırf bu tuzağın fark edilmesi nedenle ABD, halkı yangına karşı bilinçlendirme konusundaki mesajlarını değiştirerek, yangınların ekolojik anlamda sağlıklı süreçler olduğunu da anlatmaktadır.

Cevaba Git
Tüm Reklamları Kapat

Yangınların Atmosfer, İklim ve Sağlık ile İlişkisi

19 - İklim değişimi orman yangınlarını nasıl etkiliyor?

İklim değişiminin orman yangınları üzerindeki etkisi farklı bölgelerde farklı şekillerde olabilir; ancak genellikle gördüğümüz, iklim değişimine bağlı olarak, havanın daha sıcak ve kuru hale gelmesidir. Bu ikili, yangınları pekiştirici bir rol oynar.

Küresel ısınmaya bağlı olarak havanın ortalama sıcaklığı arttıkça, cisimler tutuşma sıcaklığına daha da yaklaşır. Ortalama sıcaklığın 1-2 derece artması, bazı yerlerde mevsim normallerinin 5-10 derece üzerine çıkılması demektir - ki bu, o bölgelerin alışageldiğinin çok ötesinde bir sıcaklık demektir. Böylece maddelerin tutuşması için gereken enerji azalır ve daha kolay alev alırlar. Gerçekten de 1880 yılından beri Dünya, ortalamada 1.09 santigrat derece daha sıcak bir yer hâline geldi. Yaklaşık 1.5 asırda görülen sıcaklık rekorlarının neredeyse hepsi, son birkaç yıl içinde yaşandı.

İklim değişiminin en büyük etkisi, ekstrem doğa olaylarını daha da sık ve daha da ekstrem hâle getiriyor olmasıdır. Örneğin kuru bölgelerde kuraklık arttıkça, yangın çıkaran malzemeler daha da kuru olur ve daha kolay tutuşurlar. Bir yakıt ne kadar nemliyse (yani ne kadar su tutuyorsa), yanma enerjisinin bir kısmı o suyun buharlaşmasına harcanacaktır ve böylece hem yangın daha zor çıkar hem de çıkan yangın daha düşük enerjili olur. Ama kuraklıklar arttıkça, yakıtlar daha da kurulaşarak daha şiddetli yangınlara neden olurlar.

İklim değişiminin yarattığı bir diğer problem, mevsimleri anormalleştirmesidir. Örneğin 1980'lerden beri Dünya'daki yeşil alanların neredeyse çeyreğinde, yangın sezonunun süresi daha da uzamıştır. Kaliforniya ve Akdeniz gibi bazı yangına-bağımlı ormanları barındıran bölgelerde ise bu sezon, artık neredeyse tüm yılı kapsayacak kadar genişledi. 2018 yılı, Kaliforniya tarihindeki en kötü yangın sezonuydu - ki 2017 de ondan bir önceki rekoru kırmıştı. Her yıl ormanlık arazilerde yüz binlerce hektar alevler içinde kül oluyor. Artık sıcaklıklar o kadar yüksek ki, Alaska ve Sibirya gibi yerlerde bile yüz binlerce, hatta milyonlarca hektara ulaşan arazilerde yangınlar çıkabiliyor.

Hava kurumasının bir diğer önemli etkisi, atmosferin daha sıcak olmasına bağlı olarak yıldırımlı fırtına oluşumunu mümkün kılacak konveksiyon hareketlerinin şiddetlenmesi ve kolaylaşmasıdır. Yangınların doğal sebeplerinin başında yıldırımlar geldiği için, yıldırım sayısı arttıkça yangın sayısı da artmaktadır. Tabii ki sıcak ve kuru koşullar, daha basit insan hatalarının da daha büyük yangınlara neden olmasının önünü açmaktadır. Böylece eskiden yangına sebep olmayacak bir hata, büyük yangınları tetikleyebilir.

Giderek ısınan bir dünya, aynı zamanda bir yangının birden fazla gün boyunca sürmesine neden olan bir diğer faktörü daha mümkün kılıyor: yüksek gece sıcaklıkları. Gece vaktinin normalden daha sıcak olması, alevlerin gece boyunca yoluna devam edebilmesine ve daha da şiddetlenebilmesine izin veriyor. Bu da yangınların birden fazla güne yayılmasıyla sonuçlanıyor. Ama eskiden aynı yangınlar, düşük gece sıcaklıkları nedeniyle en azından zayıflardı, hatta belki 1 günden sonra tamamen söndürülebilirdi. Artık bu değişti.

Bunlar, iklim değişiminin orman yangınları üzerindeki etkilerinden sadece birkaçıdır.

Cevaba Git
20 - Yangınlar atmosferi değiştirebilir mi?

Evet, çok büyük yangınlar, atmosferde değişimlere neden olabilir. Yangının gücü ve yaydığı aşırı yüksek ısı, rüzgarın etrafından dolaşmasına neden olabilir, bulutlar yaratabilir ve hatta bazen alev girdapları olarak bilinen, ısı, duman ve hızlı rüzgarlarla karakterize edilen hortumları yaratabilir. Yangın davranışı; yakıta, topografiye ve hava durumuna bağlı olarak belirlenir. Neredeyse her gün değişir. Bazen bir dakikadan diğerine bile değişebilir.

Yangının ürettiği bulutlara pirokümülüs bulutları denir. Bunların boyları bazen 10.000 metreye kadar ulaşır, kendi şimşek ve yıldırımlarını yaratabilir ve böylece daha geniş arazileri ateşe verebilir. Bunlar neredeyse hiçbir zaman yağmur bırakmazlar. Tam tersine, yerden yukarı çıkan o kütlenin bir noktada yere geri düşmesi gerekir. Bu düşüş sırasında, bulutun altındaki hava dışarı doğru itilir ve her yöne doğru yayılan, türbülanslı rüzgarlar oluşturur. Bu da yangını daha fazla yayar.

Daha da büyük yangınlar, uygun atmosferik koşullarda pirokümülonimbus bulutları denen daha da büyük bulutlara neden olurlar. Bunların boyu 13.700 metreye kadar ulaşabilir ve yıldırımlara ek olarak kimi zaman yağış bırakabilirler. Bu yağmurlar kimi zaman yakıtları ıslatarak yangınların yavaşlamasına neden oldukları için iyi olabilirler. Ama yüzeye yakın havanın soğuması nedeniyle yağmurlar, bulutlardan yere doğru çok güçlü akıntılar da yaratabilirler.

Yangınlar, alev hortumları da yaratabilir. Bu hortumlar, çapı yüzlerce metreyi aşan ve hızı saatte 100 kilometreyi bulan alev girdaplarına göre daha küçüktür ve en büyüklerinin çapı en fazla 9-10 metreye ulaşır. Çoğu zaman sadece birkaç saniye ilâ birkaç dakika sürerler. Bunların oluşma nedeni, ateşin sebep olduğu sıcak havanın yükselerek, dışarıdaki daha soğuk havanın yerini doldurmasına izin vermesidir. Yerel topografi ve rüzgar yönündeki değişimlere bağlı olarak (ki bu değişimlere neden olan da yangının kendisidir), yükselen havanın yerini hızla dolduran bu hava akıntısı dönmeye başlayabilir, yükselen havayla birlikte hızlanabilir ve tıpkı kollarını vücuduna yaklaştıran bir buz patencisinin yaptığı gibi, daha da hızlanmaya neden olabilir.

Cevaba Git
21 - Yangınlar iklimi nasıl etkiliyor?

Yangınlar, atmosfere saçılan karbon miktarını doğrudan veya dolaylı olarak artırır. Bir yangın yanarken, alevler nedeniyle ağaçlar veya toprakta depolanan karbon atmosfere saçılır. Kaliforniya veya Alaska gibi yerlerde ayrıca yangın sonrası ölen ağaçların çürümesi boyunca, yani onlarca yıllık süre zarfları boyunca devam eder; çünkü ölü bir ağacın tamamen çürümesi uzun ve yavaş bir süreçtir. Yangında ölen ağaçlar çürüdükçe sadece atmosfere karbon saçmakla kalmazlar, aynı zamanda atmosferden karbon emen bir pompa görevi de göremezler. Randerson ve ekibi tarafından yapılan araştırmalara göre, Endonezya gibi bazı bölgelerde kontrolsüz yangınlardan saçılan karbon, aradan geçen 800 yıldan sonra halen devam etmektedir. Bu karbon, halihazırda iklim değişimini körükleyen sera gazlarının etkisine dahil olmaktadır.

Arktik Çemberi ve poyraz etkili orman eksosistemlerindeki yangınlar, toprakta depolanan organik karbonu yakar ve permafrostun erimesini hızlandırır. Permafrost eridikçe, atmosfere daha fazla metan saçılır - ki metan da bir diğer sera gazıdır.

Bir diğer araştırma sahası, yangınlarda atmosfere saçılan parçacıklar (veya aerosollerin) karmaşık etkisi üzerinedir. Aerosoller kimi zaman "siyah karbon" da denen, kül gibi koyu renkte olabilirler ve havada asılı kaldıkları süre boyunca Güneş'ten gelen ışınları emebilirler. Sonrasında uzak bir noktada karlı bir bölgeye düşecek olurlarsa, buradaki kar erime hızını artırabilirler ve bu da yerel sıcaklıkları değiştirir: Sıcaklıklar artar, çünkü yerdeki kar Güneş ısısını yansıtıcı etkiye sahiptir. Ayrıca bölgedeki su döngüleri de değişir. Ama bazı diğer aerosol parçacıklar daha açık renklerde olabilirler ve bunlar, Güneş'ten gelen ışınları emmekten çok yansıtırlar. Bunun da atmosferde kaldıkları süre boyunca atmosferi soğutucu bir etkisi olabilir.

İster koyu renkli, ister açık renkli olsunlar, yangınlarda saçılan aerosoller bulutları da etkileyerek, tropik bölgelerde yağmur damlası oluşumunu zorlaştırabilirler ve dolayısıyla yağış miktarını azaltıp, kuraklıkları körükleyebilirler.

Cevaba Git
22 - Yangınlar insan sağlığını nasıl etkiliyor?

İnsanlar için yangınların etkisi sadece hayat ve mal kaybı değildir, aynı zamanda yangınların saçtığı dumanlar, küçük kül parçalarının akciğerlere girerek çok ciddi sağlık zararlarına neden olur. Uzun süreler boyunca yangına maruz kalmak, daha yüksek solunum ve kalp sorunlarıyla ilişkilendirilmiştir. Duman örtüsü yüzlerce kilometre boyunca yol kat edip, yangının yükselttiği havanın daha uzak yerlerde çökmesiyle birlikte hava kalitesini dikkate değer miktarda kötüleştirebilir. Ayrıca yangınlar, yerel su kalitesinin düşmesine ve bitki örtüsü kaybına neden olarak erozyon ve çamur/toprak kaymalarına neden olabilir.

Cevaba Git
Tüm Reklamları Kapat

Türkiye'deki Orman Yangınları

23 - Kızılçam ormanları ne kadar sürede toparlanır?

Her bitkinin büyüme hızı, ortam şartları tarafından belirlenir ve aynı türün farklı ortamlarda (örneğin denize daha yakın veya tepelerde) yetişen bireyleri farklı hızlarda büyüyebilir. Ancak genel olarak kızılçam bitkisi (Pinus brutia), sadece 1 yıl içinde birkaç on santimetre boy atabilir. 2-3 yaşında biyolojik olgunluğa erişir ve üreyebilmeye başlar. 10 yaşına kadar her yıl 15-30 santimetre kadar büyür.

10-12 yaşında sıklık çağına girer, yani ormanı oluşturan ağaçların tepeleri birbirine değmeye başlayarak kapalılık durumu oluşur. Bu dönemde kızılçam, yaklaşık olarak yetişkin bir insan ile aynı boydadır. 10 yaşından sonra her yıl 1.5-3 metre kadar büyür. Maksimum uzunluğu 27-35 metre civarındadır.

Cevaba Git
Tüm Reklamları Kapat

Ormanlar ve Yangınlar ile İlgili Yanlış Bilgiler

24 - Türkiye'ye Kızılçam ormanları 1950'lerde Marshall Yardımları ile, zeytinleri azaltmak amacıyla mı getirildi?

Hayır, doğru değil. Bu, 2021 yılındaki yangınlar öncesinde de uydurulan ve ara ara gündeme getirilen bir yalandır. Botanik, paleobotanik, evrimsel biyoloji ve coğrafya bilgisinden yoksun bir iddiadır.

İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Orman Fakültesi'nden Prof. Dr. Ünal Akkemik'in, 2019 yılında yayınladığı makaleden de görülebileceği gibi, kızılçam (Pinus brutia) Anadolu'da 23 milyon yıldır, yani Miyosen Dönemi'nden beri bulunmaktadır. Aşağıdaki görsellerde, çağlara göre Anadolu'da tespit edilen bitki türleri, kaynaklarıyla birlikte görülebilir:

Pinus cinsi çam ağaçlarının varlığını gösteren akademik çalışmalar ve bulgularının özeti.
Pinus cinsi çam ağaçlarının varlığını gösteren akademik çalışmalar ve bulgularının özeti.
Orman Mühendisleri Odası

Bu bulgular, ülkemizde yaygın olan kızılçamın, en yakın kuzeni olan Halep çamından ne zaman ayrıldığını gösteren filogenetik araştırmalarla da birebir örtüşmektedir:

Kızılçam ile Halep Çamı'nın son ortak atası, günümüzden 18 milyon yıl kadar önce yaşamıştır. Görselde kızılçam sarı ile boyanarak gösterilmiştir.
Kızılçam ile Halep Çamı'nın son ortak atası, günümüzden 18 milyon yıl kadar önce yaşamıştır. Görselde kızılçam sarı ile boyanarak gösterilmiştir.
bioRxiv

Ülkemizdeki kızılçam ağaçlarının orman popülasyonu içindeki oranı geride bıraktığımız asırlarda dikkate değer miktarda değişmemiştir.

Kaynaklar

Cevaba Git
25 - Kızılçam ağaçları ne işe yarar?

Bu gerçekten akılalmaz iddia üzerine Anadolu topraklarının kadim ağaçlarından kızılçamın bizim alanımız olan farmakognozi ve fitoterapi açısından önemine değinmek şüphesiz ki doğru olacaktır.

Öncelikle, kızılçam bu topraklarda yetişen doğal bir türdür, sonradan getirilmemiştir. Bildiğiniz gibi, Trakya’nın güneyi ve Anadolu’nın Ege ve Akdeniz bölümlerinde Akdeniz florası hakimdir. Burada özellikle reçine ve uçucu yağ taşıyan bitkiler görülmektedir ve bazı türler bu bölge için karakteristik özelliktedir. Bunların en başında da kızılçam yani Pinus brutia gelir. Kızılçamdan bir tıbbi bitki olarak fazlasıyla yararlanıyor ve bu bitkiden oldukça önemli droglar elde ediyoruz. Bunlardan bahsetmek gerekirse;

  • Çam Terementisi (Terebenti): Ağacın gövdesinden elde edilmektedir. Türkiye’de özellikle Muğla yöresinde elde edilir. Solunum ve idrar yolu antiseptiği olarak kullanılır.
  • Çam Katranı, Kara Katran (Pix liquida): Dal ve gövde parçalarından elde edilmektedir. Birçok cilt hastalığında haricen merhem olarak kullanılır.
  • Çam Poleni (Sporae pini): Kızılçamın olgun sporlarıdır. Bu sporlardan kuvvet verici özel karışımlar hazırlanır.
  • Çam Terementi Esansı (Oleum terebinthinae): %90 oranında pinen içeren uçucu yağdır. Romatizma ağrılarına karşı kullanılır.
  • Çam Yaprağı Esansı (Oleum pini): Yapraklı dal uçlarından su buharı damıtması yöntemiyle elde edilmektedir. Nezlede kullanılır, ayrıca balgam söktürücü, yatıştırıcı ve antiseptik olarak da kullanılmaktadır.
  • Ayrıca kabız olarak kullanılan Çam Kabuğu (Cortex pini), yakı hazırlanmasında kullanılan Çam Reçinesi (Colophonium, Resina colophonia, Resina solida) ve halk arasında verem hastalığının tedavisinde kullanılan Çam Soymuğu da kızılçamın da içinde bulunduğu bazı çam türlerinden elde edilmektedir.

Türkiye florası olağanüstü zenginliğiyle benzersiz bir floradır. Bu topraklarda kızılçam da dahil sayısız tıbbi bitki doğal olarak yetişmekte ve bizlere birçok yarar sağlamaktadır. Kaldı ki, bu ağaçlar tıbbi değeri olmasa bile, ekosistem açısından çok büyük önem teşkil etmektedir.

Yanlış anlaşılma olmasın diye şunu not düşelim: Kızılçamı yalnızca tıbbi değerinden olayı önemsiyor değiliz. Sadece bu vesileyle kendi alanımız dahilinde kızılçamın faydalarıyla ilgili birkaç noktayı hatırlatmak istedik. Lütfen bu tarz iddialarda bulunan kişilere değil, alanında uzman bilim insanlarına güvenelim.

Kaynaklar

  • T. Baytop. (2021). Türkiye’de Bitkiler Ile Tedavi. ISBN: 9786257146869. Yayınevi: Ankara Nobel Tıp Kitabevleri.
Cevaba Git
26 - Neden bazı yangınlar şerit şeklinde ilerliyor? Bu yangınlar, uydulardan gönderilen lazerlerle mi çıkarılıyor?

Uzaydan yangın çıkarabilecek bir teknoloji bulunmamaktadır. Bu konudaki komplo teorileri %100 hatalıdır.

Şerit halinde çıkan yangınların hepsi uzmanlar tarafından, bilerek çıkarılmaktadır. Genellikle bir motorsiklet veya ATV yardımıyla, bir pürmüz lambasıyla orman boyunca ilerleyerek bir hat halinde küçük bir yangın çıkarmayı hedefler (bu videonun 1. dakika 40. saniyesinden itibaren görebilirsiniz). Bu ateş, o hat boyunca kuru çalıları yakarak, daha uzaktaki ve o yönde ilerleyen yangının, bu önden yakılmış hatta ulaştığında yakacak malzeme bulamamasına ve dolayısıyla yavaşlamasına neden olur. Böylece büyük yangının ilerleyişi kontrol edilmiş olur. Buna karşı ateş tekniği denir. Fotoğrafını attığınız hat şeklindeki yangın da Orman Genel Müdürlüğü görevlileri tarafından çıkarılmış bir karşı ateş hattıdır ve 2021 yılındaki yangınlarla mücadele sırasında çıkarılmıştır.

Hatta karşı ateş tekniği ile bir yangını tamamen durdurmak da mümkün olabilir; fakat çoğu durumda zaman kazanmak için kullanılır. Ayrıca çok tehlikeli bir yöntem olduğu için yalnızca uzmanlar tarafından, denetim altındaki durumlarda yapılmalıdır.

Bu konuda daha fazla bilgiyi ve benzer yanlış anlaşılmaları buradaki cevapta bulabilirsiniz.

Cevaba Git
Tüm Reklamları Kapat

Makaleler

Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Gündem
Kafana takılan neler var?
Bağlantı
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Bu platformda cevap veya yorum sistemi bulunmamaktadır. Dolayısıyla aklınızdan geçenlerin, tespit edilebilir kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Ekle
Soru Sor
ve seni takip ediyor

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close