Allah kaderimizi bizim için en hayırlısı olacak şekilde yazdı deriz o zaman neden dua ederiz ki? İbadet etsekte etmesekte allahtan birşey eksilmez yada ibadetler yaşantımızı daha iyi hale getirmez o halde neden ibadet ederiz?
Kader konusu analiz edersek, anlamak kolaylaşacak.
Tasarımcının olacakları bilmesi, bizim faaliyetlerimizi BELİRLEYEMEZ. Çünkü bir tasarımcının neyi bildiğini bilmiyoruz. Onun bilmesi, bizim ne yapacağımızı belirlemiyoruz. Ne yapacağımı her ihtimalde ben belirliyorum.
Yani kaderin benim üzerimde faaliyete geçme anlamında hiçbir etkisi bulunmamakta.
Bütün dinlerde ibadet vardır; çünkü sosyal bir çıktıdır. Sosyal yaşamın bir sonucu olan her sistemde eylem olmak durumundadır. Ancak dine ait faaliyetlerde temel olan şey, bireyin gelişimidir. Nasıl yoga yapmak, sanatsal faaliyetle ilgilenmek bireyin gelişimini olumlu etkiliyorsa, dini ritüeller de bu şekilde etkiye sahiptir. Yoga gün içinde minimum 1 saat parasempatik sisteme girme zorunluluğumuzu yerine getirmekte olduğu gibi, dini ritüeller de gün içine yayılmış biçimde parasempatik sisteme girişi garantiye almaktadır. İnsan gelişimi disiplin, düzenli çalışma ve yoğunlaşma ile gerçekleşmekte. Bütün disiplinler için bu kaçınılmaz mutlak bir işleyiştir. Genel olarak dini yaklaşım, bunu sistemleştirerek korumaya almıştır. Diğer yandan üzerinde bulunulan gezegenin elektromanyetik alanıyla uyumlanma sürecini yerine getirmektedir günlük ibadet. Vücudun elektromanyetik alanını resetleyen suyla etkileşim de bunun bir parçası olarak ilginç.
Biz henüz kuru kurallar bütünü zannediyoruz dinleri. Kökleri itibariyle bütün dinler, aynen antik tıp yöntemleri gibi insan merkezli sosyal sistemler aslında. Fayda ve gelişim paydalarında buluşan deneyime dayalı yapılar. Ancak insan faktörü gereği yozlaşma, içeriğin boşaltılması, araçsallaştırma - menfaat elde etme gibi nedenlerle hurafe ile ilişkilendirilmiştir bir çok sosyal yapı malesef.
Nasıl temel hastalığın oluşmasını engelleyen koruyucu hekimlik kurallarını uygulamanın faydası bize ise, dini kuralları uygulamanın faydası da bireyedir. Çünkü zaten sosyal yapılar insan merkezlidir. Hiçbiri insanın kötülüğünü amaç edinmez. Temelde dini kurallar yaşamdan kopuk, ayrı, insanı sınırlayan kurallar olmamalarına rağmen, kültürel geleneksel nedenlerle ayrışmaya uğrayan, kişisel - kitlesel menfaatlere ulaşmada araçsallaşması nedeniyle yozlaşan kurumlara dönüşmüşlerdir. Ancak bu insan faktörünün oluşturduğu olumsuz dönüşüm artık geri dönüşü çok zor bir noktada olduğu için, gerçeği öğrenmek bireye ait bir göreve dönüşmüş durumdadır. Hiçbir kurum - merci tarafsız olmadığı için, elde edilen bilgilerin manipülatif olmaması mümkün değildir günümüzde.
Nasıl her bireyin varoluş yorumu öznel ise, elde ettiği bilgi de böyle öznel kendi çabasıyla elde ettiği tarafsız bilgi olmak zorundadır her konuda. Aksi takdirde başkalarının düşüncelerini yargılarını taraflaşmış önyargılarını kendi düşüncemiz zannedecek kapalılığa maruz kalabiliriz.