Bilimsel olarak hiçbir bağlantı yoktur. Çünkü Masaru Emoto'nun deneyi bilimsel değildir, sahtedir. Yapılan üçlü kör tekrar deneyleri, Emoto'un iddiasının yalan olduğunu ortaya çıkarmıştır. Suya söylenen sözlerin niyeti ile su kristallerin güzelliği arasında hiçbir bağlantı yoktur daha sonra da insanları kandırmak için sadece hipotezine uygun verileri cımbızladığını itiraf etmiştir.[1]
Elektronların gözlendiklerinin ''farkında'' olmaları, bilinç sahibi olmalarını gerektirir fakat elektronların bilinç sahibi olduklarına dair en ufak bir bilimsel veri bulunmamaktadır. Eh, bilinç de "sinir hücrelerini" gerektirir ve elektronlarda sinir hücresi olmadığını size temin edebiliriz! Bu hatanın, ''What the Bleep Do We Know?'' (Ne Halt Biliyoruz Ki?) isimli büyük oranda sahte-bilimle çevrelenmiş; ancak gerçek bilim insanlarına da bol bol yer vererek "profesyonel bulandırıcılık" yapmayı başaran belgeselin yapımcıları tarafından -olaya biraz daha gizem katmak için- bilinçli olarak dahil edilmiş mistisizmden kaynaklandığını söyleyebiliriz. Dikkat edilirse (ve belgesel izlenirse), o belgeselde ''Ramtha'' isimli sahtebilim şarlatanına söz verilmesine de bir anlam vermek zordur. O kadar saygın bilim insanının olduğu bir yapımda böylesine bir hayal tacirinin yer alabilmesi belgeselin ciddiyetine gölge düşürmüştür.
Temelde kuantum parçacıkları, aynı anda hem dalga hem parçacıktır. Fakat ölçmeye veya gözlemlemeye kalkarsanız ya dalgayı ya da parçacığı bulursunuz. İkisi aynı anda saptanamazlar. Dalga ve parçacığı aynı anda net bir şekilde saptayamama durumu, Heisenberg’in belirsizlik ilkesinin özüdür. Bizim çift yarık deneyinde ekrana gönderdiğimiz parçacıklar, başta parçacık gibi davranırken, yarıklardan geçerken dalga gibi davranıyorlar. Bu davranış, parçacıkların birbirlerini etkilemelerinden kaynaklıdır.
Bizlerin, deney düzeneğini gözlemlerken yaptığımız iş, ''gizemli'' ya da ''olağanüstü'' bir şey değildir. Sadece parçacıkların birbirleriyle etkileşmelerinde rol oynarız. [2]
Bilinçsiz parçacıkların bunu yapması aslında belki de o kadar da bilinçsiz olmadığını düşünmesine neden oldu insanların. Özellikle bilim dünyasının dışındandı bu insanlar. Çünkü bu “gözlemci” olayını biraz direkt anlamış ve bu “izleme” olayını bilinçli izleme ile bir tutmak istemişlerdi. Yani parçacıkların dalga fonksiyonunun çökmesine “bilincimizin” neden olduğu düşüncesi.
Burada maalesef böyle bir durum söz konusu değil. İstediğimiz, dilediğimiz türden bir gizem yok burada. İnsanın bilinci süperpozisyonu sonlandırmıyor. İşler çok garipleşecek birazdan ama şu gözlemci konusunu bir aradan çıkaralım. Ölçüm nasıl parçacığın davranışını değiştiriyor. Bir örnekle açıklayalım.
Büyük bir havuz düşünün. Tam ortasında da bir top olsun. Bu top da bizim parçacığımız olsun. Foton. Elektron ve bu topun tam konumunu ölçmek için topun üzerindeki bir düğmeye basmanız gerektiğini hayal edin.
Bu düğmeye basmak için de havuza girmeniz gerekiyor. İşte bu anda o topun o anki konumunu etkilemeye başlıyorsunuz. Girdiğinizde başlattığınız dalgalar topa ulaşacak ve onun konumunu değiştirecek. Yaklaştıkça daha güçlü dalgalarla ilk başta ölçmek istediğiniz konumunda olmayacak artık. Ölçmek için düğmeye bastığınızda topu biraz daha iteceksiniz. Haliyle top siz havuza girmeden önceki konumundan çok farklı bir yerde olacak. Çok basit şekilde parçacıkları ölçtüğünüzde olan da bu.[3]
Telepati, alternatif tıp gibi olaylarla da hiçbir ilgisi yok. Onlar da sahte-bilimdir.
Kaynaklar
- Ç. M. Bakırcı. Suya Güzel Sözler Söylenince Güzel Desenler, Kötü Sözler Söylenince Kötü Desenler Oluşur Mu?. (18 Ocak 2012). Alındığı Tarih: 18 Nisan 2021. Alındığı Yer: Evrim Ağacı | Arşiv Bağlantısı
- E. Oral. Çift Yarık Deneyinde Gözlemci, Bilinç Ve Dolanıklık Kavramları. (8 Nisan 2012). Alındığı Tarih: 18 Nisan 2021. Alındığı Yer: Evrim Ağacı | Arşiv Bağlantısı
- bebarbilim. Akılalmaz Gerçeklik: Gecikmiş Seçim Kuantum Silgisi Deneyi. (11 Nisan 2021). Alındığı Tarih: 18 Nisan 2021. Alındığı Yer: Bebar Bilim | Arşiv Bağlantısı