Merhaba.Sorunuzun kökeninde aslında ser'den beri dini otoritenin dogmalarıyle gelişimini tamamlamış ya da tamamlamakta olan bireylerin "Din olmazsa n'aparım? Neye sığınırm? Kime dua ederim zor zamanlarda? (Nedense hep zor durumlarda aklımıza ilahi güce tapınma gelir(!) -aslında nedeni belli de.." var.Din'in temel amacı ve öğretisi insanın çok derin duygularına hitap edip onları yalnızca tek bir noktada yani hangi din ise o,o'nun tanrısında toplamaktır."Sadece beni anacaksın,bende başka hayatın amacın olamaz,zaten benim hayat tarzımı benimsemeyenler işkence görecekler,ama hepinizi seviyorum" der.İşte tüm bu komutlar bilinçaltımıza zaman içerisinde nakış nakış işlenir.Bilinçaltına nakışlanan öğretiler kolay kolay silinmez,silinirse eğer,büyük sarsıntılara ve depresyonlara yol açar.Sonuçta bizi biz yapan düşünme yetimizdir bir nevi karakutu gibi düşünebilirsiniz bunu.İşte o ana makinede bazı önemli dosyalar silinirse ya da değişime uğrarsa bir takım komplikasyonlar olabilir.Ben kimim? Hayat amacım ne? gibi soruları çok sık sorgulanır.Doğada böyle dramatik olaylara yer yoktur.Hayat amacı denilen şey sadece bireyin kendisinde saklıdır.Hiçbir dini otorite,ilahi güç,birey,toplum vesaire hayat amacımıza birinci elden müdahil olamazlar.Hayat amacı demek bireyin kendisi demek.Ne yapmak istediği demek.Hayatta birçok "ikinci şans" larımız olabilir.Ama hayatta olmayınca ikinci bir şansımız olmaz.Bunu çok isteriz,bunun için çeşitli şeyler icat ederiz herkesi tarafımıza çekmek isteriz ama nafiledir.Sadece bir defa gelip iki gülüp üç ağlayıp gideceğiz hepsi o .Bu kadar trajik durumlarla muhataplık seviyesi göstermek bile zaman kaybından başka bir şey değildir.Demem o ki ne yaşarsak yaşayalım sadece bir defa yaşayacağız; bu yüzden en iyisi yaşamak, kayıt tuşuna uzun süre basılı tutalım taa ki kayıt cihazını tutamaz hale gelene kadar.Ondan sonra işte yapacak bir şey kalmamıştır artık.Sevgiler :)