Bu, cevaplaması çok zor bir soru ve ben de çok sık karşılaşıyorum bu soruyla. Ama cevaplamanın zor olması, Evrim Teorisi'nin net olmaması ya da belirsizliğinden değil; geride bıraktığımız yıllarda bunu net olarak anladım. Bu soruyu soran kişinin anladığı İslam dini ile, cevabı verecek kişinin, sokaktan geçen birinin, televizyonlarda çıkan kişilerin, okullarda anlatan kişilerin, vs. anladığı İslam dini arasında dağlar kadar fark var. Bir kişinin mezhebi, ailesi, okudukları, eğitimi, hayat görüşü, dine ne kadar önem verdiği, dinin spesifik detaylarından anladıkları, bu detayların yoruma açıklığı hakkındaki görüşleri vb., bu soruya almayı beklediği cevabı dikkate değer miktarda etkiliyor. Bu nedenle soruya cevap vermek çok zor; yoksa Evrim Teorisi dediğiniz nedir, en nihayetinde bir türün gen ve özellik dağılımlarının nesiller içinde değişmesi demek evrim. Teorisi de bu yasayı açıklayan bilimsel bilgiler bütünü. Bu niye çelişsin ki İslam dini ya da bir başka şey ile? Ama o kadar basit değil işte.
Dolayısıyla bu bana sorulduğunda, benim ilk sorduğum şey şu oluyor: Hangi din? ya da Hangi İslam? Kişi bana dinden anladığını net olarak anlatacak ki, bilimsel bir gerçek olarak evrimle o inanç sistemi çelişiyor mu, çelişmiyor mu anlayalım. Çünkü din ile çelişecek olan şey evrim olamaz; evrim bir doğa yasası. Bir şeylerle çelişemez. Evrimi ya anlarsınız, ya anlamazsınız. Mesela kütleçekimi ya da katlı oranlar yasası ya da Makina Teorisi ya da Devre Teorisi İslam dini ile çelişir mi? Çelişemez. Çelişebilecek olan şey, bir kişinin dini görüşleri çerçevesinde iman ettiği şeylerin bilimsel gerçeklerle örtüşmüyor olmasıdır. Bu durumda soru, evrimi anlatanlara yöneltilmemeli, dini inanca sahip olup bunun evrimsel biyolojinin ortaya koyduğu gerçeklerle ne kadar uyuştuğunu merak eden kişilere yöneltilmeli.
Bu durumda kişi kendine şunu sormalı: Benim inandığım dini sistem, bana türlerin değişebileceğini, insanın son haliyle var edilivermediğini, doğada bir var oluş süreci olduğunu ve insanın da bunun parçası olduğunu, doğadaki canlılar arasında akrabalık ilişkisi olduğunu, türlerin statik (değişmez) olmadığını ve dinamik bir şekilde olduğunu öğretiyor mu? Bunu açıkça öğretmiyorsa da, ben bunların gerçekliğini anladığımda, inanç sistemimin anlattıkları ile örtüştürebiliyor muyum?
Çünkü evrim ya da kimya ya da kuantum fiziğini eğip bükemiyoruz, gerçekler neyse o. Ancak bir kişinin inandığı din ile, o kişinin kardeşinin ya da babasının ya da halasının inandığı din bile tamamen farklı olabiliyor. Yüzlerce mezhep olmasının, dinler ve bu mezhepler (veya sektler) arasında asırlardır, milenyumlardır bitmek bilmez kavgaların olması bu nedenle. Dolayısıyla bilimsel gerçekleri kendi inancına uydurmamalı; kendi inancını bilimsel gerçeklere göre şekillendirmeli.
İşte bu noktada da yorumlanabilirlik konusu devreye giriyor. Kimi dindar kişiye göre kutsal kitaplarda yazan cümleler hiçbir şekilde yoruma açık değildir. Cümlenin ilk ve ana anlamı, gerçek anlamdır ve o şekilde uygulanmalıdır. Kimi diğerine göre ise kutsal kitapların anlattıkları sadece metaforlardır, öykülerdir, ahlaki dersler vermeye çalışan masallardır. Aslolan, o masalda, öyküde, metaforda anlatılan "özü" anlayabilmektedir. Ancak birçok "koyu dindar" ve hatta ateistlerin de bir kısmı, dinin bilimsel gerçekler karşısında "eğilip bükülerek" reforme edilmesine karşıdır. Bu nedenle de çoğu yayın organında evrim gibi canlılığın ve insanlığın kökenine dair gerçekleri ortaya koyan bilimsel konularla inanç sistemlerinin çeliştiği iddiasını görürüz.
Bu sadece evrim için de geçerli değil; Büyük Patlama Teorisi, Çoklu Evrenler Kuramı ve hatta yakın gelecekte bilince yönelik birçok sinirbilim teorisi dini inançlarla karşı karşıya gelecek. Bazı dindar kitlenin "natüralizm-karşıtlığı"nı hortlatma çabası da bu yüzden. Her şeyin doğal kaynaklarla açıklanabilmesi, insanların dini inançlara duyduğu ihtiyacı azaltmakta. Ben yakın vadede tamamen ortadan kaldıracağına inanmıyorum; çünkü bir baba figürü, bir sığınacak liman, insanların mantığa dayalı yaptığı bir şey değil. Duygusal bir ihtiyaç ve tüm var oluşu mekanistik bir şekilde açıklasak da, zor bir dönemden geçen veya anlamadığı şeyler olan bir insan, her şeyi yoluna koyacak bir üst bilince sığınmak isteyecektir; bu son derece temel (ve anlaşılır) bir içgüdü. Her şeye gücümüz yetmediği için, her şeye gücü yeten bir varlık istencindeyiz.
Her neyse, sonuç olarak, bana kalırsa "evrim ile İslam dini çelişir" ya da "çelişmez" gibi bir genelleme yapılamaz. Yapılabilecek olan şudur: Evrim gibi bilimsel gerçekler ile İslam'ın bazı yorumları çelişir, bazı diğer yorumları çelişmez. Önemli olan, kişinin bu yorumlardan hangisine inandığıdır. Ve kimse bu tür yorumların var olmadığını iddia edemez, zira İslam'da (ve diğer tüm dinlerde) yüzlerce farklı sektin ve mezhebin (yani "yorumun") var olması bundandır. Bu konudaki çatışmaları çözecek olan bilim, bilim insanı cemiyeti, ateistler, vs. değildir. Bu dinin inananlarının kendileridir: İslam'ın evrimle çelişmediğini söyleyen dindarlar ile çeliştiğini söyleyen dindarlar, kendi içlerinde çözmek zorundadırlar. Bu kişi ve grupların hepsi, kendi inanç biçiminin doğru olduğunu ileri sürmektedir; yoksa o inanç biçimi var olmazdı, değil mi?
Ve günün sonunda en önemli olan, her neye inanıyor olursanız olun, inancınızın bilimin ilerlemesine engel olmadığından emin olmak ve mümkünse o inancı, doğaya dair gerçekleri öğrenmek için motivasyona kanalize edebilmek. Örneğin ben "Evrimi Allah'ın canlılığı yaratma mekanizması olarak görüyorum ve anlamak istiyorum." diyen birinden hiçbir rahatsızlık duymuyorum (rahatsızlık, oradan yola çıkıp kendi inancını başkalarına dayatma veya bilimin altını oyma noktasında baş gösteriyor; ama bu ayrı bir konu). Sonuçta birçok insan evrenin fiziksel bir süreçten geçerek, yıldızların fizikokimyasal bir süreçten geçerek, gezegenlerin jeolojik bir süreçten geçerek, karmaşık moleküllerin kimyasal süreçlerden geçerek var olduğunu biliyor ve bunları "Allah'ın muhteşem yaratma yöntemleri" olarak görüyor. Biyolojideki yaratma yönteminin de sıradan bir süreç olan evrim olarak algılamak önünde herhangi bir engel göremiyorum. Ama tabii bu yalnızca ve yalnızca kutsal kitapların esnekliğini ve yoruma açıklığını kabul ederek mümkün olan bir şey. Başta anlattığım ve bence en kritik olan nokta da o.
54,479 görüntülenme