Einstein doğduğunda babası da İtalya'da elektrik santralleri işi ile uğraşıyordu. Kim derdi ki küçücük bir çocuğun yeni yeni tanıştığı türbinler ve transformatörlerden esinlenip Genel Görelilik gibi 20.... Daha fazla göster
Einstein doğduğunda babası da İtalya'da elektrik santralleri işi ile uğraşıyordu. Kim derdi ki küçücük bir çocuğun yeni yeni tanıştığı türbinler ve transformatörlerden esinlenip Genel Görelilik gibi 20. hatta 21. yüzyıla damgasını vuran teorisini yazacak.
Fizik eğitimini tamamlayan Albert, daha 25 yaşındayken 3 makale yazmıştır. Her makale ayrı ayrı değerlendirildiğinde Nobel ödülünü alacak kadar değerliydi. İlki atomların kesin kanıtını içeren ve boyutlarını hesaplayabildiği makalesidir. Sıvı üzerinde anlamsız hareketler yapan çiçek polenlerini gözlemleyen Robert Brown (literatüre de Brown hareketi olarak geçmiştir) bu hareketi polenlerin canlı olmasına bağlamıştır. Einstein, bu deneylerden ilham alarak polenlerin, moleküllerin yani atomların titreşmesinden kaynaklandığını düşünmüş, akışkan üzerindeki titreşim mesafelerinden de boyutlarını hesaplayabilmiştir. İkinci makale hepimizin bildiği meşhur Özel Görelilik Kuramı'ydı. Albert'e göre Maxwell ve Newton mekaniği arasında uyuşmayan bir şeyler göze çarpar. Maxwell, sabit bir ışık hızından bahsederken, Newton hesaplamalarında, hep ivme vardır ve hız ancak başka bir nesneye göre değerlendirilir, niceliği de buna bağlıdır. Bu durumda ışık hızı hangi nesne baz alınarak değerlendirilebilir? İmdada her zamanki gibi Einstein'in hayal gücü ve muhteşem öngörüsü yetişiyor. Kritik nokta, geçmiş ve gelecekten ziyade, şimdidir. Şimdi dediğimiz olgu, aslında mesafeler arttıkça süresi uzayan bir şimdidir. Çok uzaktaki birisi ile mesela Mars'a gönderdiğimiz bir astronotla radyo dalgaları aracılığı ile konuştuğumuzu düşünün; bizim sesimiz ona 15 dakika sonra ulaşır, bu sürede Mars'ta pek çok olay olabilir ancak, bizim için bu 15 dakika sürede olanlar ne geçmiş ne de gelecektir. Mars'ta olan kişi için de aynı şey geçerlidir. Bu tespit basit ve sıradanmış gibi görünse de önemli bir sonucu vardır; uzay ve zamanın, bir bütünün parçaları olduğu ilk kez ortaya konulmuştur. O halde Newton mekaniği, bu tespit doğrultusunda yeniden ele alınmalıdır. Bu fikirden çıkarılan asıl ciddi sonuçlar; ayrı gibi görünen ikiliklerin birleştirilmesi ile ortaya çıkmıştır. Maxwell, elektrik ve manyetik alanları elektromanyetik olarak tanımlamış; Einstein, uzay ve zamanı bir bütün olarak düşünmekle kalmamış, Newton'un enerji ve kütle değerlerini de aynı biçimde birleştirmiş ve birbirlerine dönüşebilen iki farklı hal olarak öngörmüştür. O güne kadar kütlenin korunumu ve enerjinin korunumu bir yasa olarak kabul edilirken, aslında bunların toplamının korunduğu anlaşılmıştır. Ve el çabukluğu marifet, bu öngörüler doğrultusunda meşhuur E=mc2E=mc^2E=mc2 karşımıza çıkıvermiştir. Üçüncü makale, fotoelektrik etki ile alakalıdır. Yüksek enerjili fotonların metal yüzeylere temas ettiğinde elektron koparması ve bu sayede enerji elde edilebileceğinden bahseder. Bu çalışma, ışığın elektromanyetik bir dalga olmasının yanı sıra, tanecik özelliği olduğunu da ispat eder. Her nedense bu çalışması Özel Görelilik Kuramı'ndan daha değerli görülmüş ve Nobel ödülü verilmiştir.
(...)