Ataerkil sistemde, erkekliğin doğuştan gelen bir üstünlük olduğuna inanılır. Oysa sistemin işleyişine baktığımızda, sistemin tüm erkeklere değil, yalnızca sözde "gerçek erkeklere" avantaj sağladığı görülür. Önemli olan, toplumsal cinsiyet beklentilerine uygun şekilde davranarak "erkek olmayı" hak etmektir. Hak edilen erkeklik statüsü ise sonsuza kadar kalıcı olmaz. Aksine "gerçek bir erkek gibi" davranılmayan ilk anda yitirilir ve "gerçek bir erkek" olabilmek için toplumun yeniden buna ikna edilmesi gerekir. Vandello ve Bosson tarafından öne sürülen Kırılgan Erkeklik Kuramı'na (İng: "Precarious Manhood Theory") göre; erkeklerin "gerçek bir erkek" olmaya ilişkin kaygılarının çoğunun kaynağı, erkekliğin yapısına ilişkin temel bir varsayımdır:[1] Erkeklik, kazanılması zor; ama kaybedilmesi kolay bir statüdür ve sürekli toplumsal kanıt sunmayı gerektirir.
"Erkek doğulmaz, erkek olunur!" inancının çok eski dönemlerden beri var olduğu Gilmore tarafından dünya çapında yürütülen antropolojik çalışmalarla kanıtlanmıştır.[2] İlkel kabilelerdeki erkeklik ritüelleri buna örnek olarak gösterilebilir. Örneğin Brezilya’daki Sateré Mawé kabilesindeki oğlan çocuklarının erkek olmaya hazır olduklarını ispatlamaları için yaklaşık otuz dakika boyunca ellerini mermi karıncalarıyla (İng: "bullet ants") dolu bir eldivenin içinde tutmaları gerekir.[3] Papua Yeni Gine’deki Chambri kabilesindeki çocuklar ise "gerçek bir erkek" olabilmek için, kabilenin önde gelenleri tarafından ucu sivriltilmiş aletlerle sırtlarına atılan kesiklerin acısına dayanmalıdırlar. Kesikler, sırta rastgele değil, tamamlandığında timsah derisi görünümü alacak şekilde atılır; çünkü timsah, bu kabile için gücü temsil eden, kutsal bir hayvandır.[4] Çeşitli bitkisel yağlar ve müziklerle rahatlatılmaya çalışılsalar da bu esnada bazı çocuklar acıdan bayılırlar.
(...)