Bilim iletişiminin ve bilim felsefesinin en önemli konularından birisi, bilimsel argümanların seviye ve niteliğini doğru bir şekilde belirleyebilmektir. Burada karşımıza kanun, yasa, olgu, ilke, prensip, gözlem, kanıt, bulgu, veri, hipotez, teori gibi çok sayıda terim çıkmaktadır ve bunların hiçbiri, keskin sınırlarla tanımlanmamış olduğu için, ne anlamlara geldikleri net bir şekilde bilinememektedir. Buna ek olarak, bilim camiasında bir sözcüğün kullanılma biçimiyle, halk arasında bir sözcüğün kullanılma biçimi köklü bir şekilde farklı olabilmektedir (göreceğimiz gibi, kimi durumda zıt anlamlı bile olabilmektedir!). Bunun üstüne bir de, bilimi çarpıtma yoluyla kazanç sağlamayı hedefleyen kötü niyetli tarafların yaydıkları yalanlar da eklenince, halkın bilimsel bilginin nasıl organize edildiğini anlaması iyice zorlaşmaktadır.
Elbette, işin bir de coğrafi problemleri mevcuttur: Eğitim sistemlerinin modern bilim terminolojisini yakından takip etmemesi ve modern çağın geri kalmasından ötürü, aynı eğitim sisteminden geçen kişiler tamamen hatalı yargılara varabilirler. Bunlara bir örnek, ülkemizde uzun süreler öğretilen "Hipotezler kanıtlanınca teori olurlar, teoriler daha da çok kanıtlanıp kabul görünce kanun olurlar." şeklindeki tamamen hatalı bilimsel yaklaşımdır.
(...)