Kitap, 1980'lerin sonunda ilkgençliğini yaşamış olanlara selam niteliğinde U2'dan bir şarkıyı epigraf olarak kullanarak başlıyor. O. Pamuk’un Kara Kitap’ta Adil’den alıntılayarak belirttiği, epigraf kullanmanın... Daha fazla göster
Kitap, 1980'lerin sonunda ilkgençliğini yaşamış olanlara selam niteliğinde U2'dan bir şarkıyı epigraf olarak kullanarak başlıyor. O. Pamuk’un Kara Kitap’ta Adil’den alıntılayarak belirttiği, epigraf kullanmanın kitaptaki esrarı azalttığı yönündeki uyarısı Özgürlük Yanılsama’sında heyecanı daha da artırıyor. Zira yazarın, klişe tabirle, bir derdi var. 80'lerin boğucu, iç karartıcı toplumsal ortamında yaşamını anlamlandırmaya başlayan yazar bilinçli bir biçimde felsefede yüksek lisans ve doktora yaparak belki de yaşamının en önemli kararını veriyor. Böylece ortaya bu eser çıkmış oluyor. Yazarın birinci bölümde belirttiği durumları yaşayarak deneyimleyememiş olsam da, okuduklarım ve henüz bir çocukken imgelemimde kalan bikaç küçük hatıra, günümüzdeki distopik durumun bi benzerinin o yıllarda da yaşandığını anımsattı bana.
Özgürlük Yanılsaması derdini anlatmaya, Neil Postman’ın artık klasikleşmiş ‘Televizyon Öldüren Eğlence’ adlı eserinden bi alıntıyla başlıyor. G. Orwell tarafından oluşturulan(Y. Zamyatin’in “Biz” adlı distopyasını da anmalı burada) distopik dünya mı günümüz gerçekliğine daha yakın yoksa A. Huxley’in Cesur Yeni Dünya’sı mı? Anahtar sözcükler hangisi? Bencillik ve pasiflik mi yoksa Bilgisizlik mi? Umursamazlık mı yoksa Hakikatin bizden gizlenmesi mi? Bu açıdan bakıldığında Biz, Cesur Yeni Dünya ve 1984 gibi distopyalarda iktidar-hakikat ilişkisine rastlarız. Zira sapkının distopyası egemen gücün yani iktidarın ütopyasıdır; [ve bu ütopyalar] toplumun en iyi ne şekilde düzenleneceğine dair asla tartışılmayacak, sorgulanmayacak bir doğruluk iddiasından yola çıkar(Cogito sayı:90, Aslı Çalkıvik). Asıl yapılmak istenen, bireylerin düşünmelerini engellemektir. Böylece herkes mutlu olacaktır, sistemde bikaç sapkının ortaya çıkması durumunda [bu sapkınlar] tez elden cezalandırılır ve infaz edilir. Buna karşın, her distopik sistemde sapkınlar vardır. Zira toplumların ileriye doğru gitmeleri de egemen güçler tarafından sapkın olarak görülenler tarafından gerçekleştirilir. Bu açıdan, distopyalar okuyanlarını sona değil yola davet eder. Eleştirinin, sorgulamanın ve tartışmanın olmadığı her yerin muktedirlerin ütopyası olduğu ve böyle durumlar için yeni direniş formları yaratmanın zorunluluğudur bir bakıma distopyaların bize verdiği mesaj(Cogito sayı:90, Onur Ağkaya).